Yaşamın güvencesi İstanbul Sözleşmesi
Sevgi olarak nitelendirdiğimiz duygu biz kadınlara zaman zaman baskı ve şiddet olarak geri dönüyor.
Fotoğraf: Freepik
Tuzluçayır Anadolu Lisesi’nden öğrenciler
Şiddet, taciz gibi olaylar ve alınan önlemler düşünüldüğünde denebilir ki kadın, toplumda ikinci planda bırakılmaya “erkeklik” ise güçlendirilmeye devam ediliyor. İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmak istenmesi ise olayın küçük bir kısmı. Sözleşmenin amacı kadına yönelik şiddetin önüne geçilmesiyken sözleşmeden çıkılması erkeği birinci planda tutarak kadını erkeğe itaat etmesine zorlamaktır. Kadınlar sadece ailede değil işyerinde, okulda, sokakta da şiddete maruz kalıyor. İstanbul Sözleşmesi ise bu yerlerde kadının nispeten güvencesidir. Yapılanın aksine amaç taciz, tecavüz vb. suçlarını normalleştirmek değil suçların önüne geçmek olmalıdır. Bunlar normalleştirilip yaygınlaştırılmasaydı öldürülen birçok kadın hayatta olabilirdi, toplum ise düşüncesinden pişman olabilirdi. Peki, genç kadınlar bu sorunun neresinde? Çokça psikolojik şiddete maruz kalıyoruz. Toplumda fazla görünür olmayan flört şiddeti hayatımızın gerçekliği. Sevgi olarak nitelendirdiğimiz duygu zaman zaman bize baskı ve şiddet olarak geri dönüyor. Bizler de psikolojik şiddete dönüşen ve normalleşen baskılara maruz kaldık. Arkadaşlarımızla konuşmamız engellenmeye çalışıldı. Ama bu olayın sıradanlaşmaması için boyun eğmedik. Birçok genç kadının da bunları yaşadığını biliyoruz. Birbirimizi desteklediğimiz zaman başaramayacağımız şey olmadığını da biliyoruz. Yıllardır süren bu dava hepimizin davasıdır. Genç kadınlar olarak davamızın peşindeyiz, olmaya da devam edeceğiz. Şule Çet davasını el ele verip kazandık. “Kadın başımıza” daha nice kazanımlar elde edeceğiz. Birlikte var olmalıyız çünkü biz birlikte güçlüyüz!