Özer Elektrik işçileri: Sendikanın olmadığı bölgede bir kıvılcım yaktık
Gebze'de bulunan Özer Elektrik'te işçilerin sendikalaşmak için başlattığı direniş devam ediyor. İşçiler, üzerindeki baskının artarak devam etmesine rağmen sendikalı olarak işe geri dönmekte kararlı.
Fotoğraf: Birleşik Metal İş
Dilovası İMES Sanayi Sitesi… İrili ufaklı onlarca fabrika var. Taşınan birkaç fabrika dışında sendika yok. Zaten patronlar da istemiyor. Bu bölgede bulunan Özer Elektrik işçiler ise angaryadan hak gasplarına, ağır çalışmadan düşük ücrete kadar yaşadıkları haksızlıklara isyan ettiler ve DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikasına üye oldular. Patronun yanıtı ise işçi atmak oldu. İşyeri önünde direnişe başlayan işçiler, “Sendikanın olmadığı bölgede bir kıvılcım yaktık” diyor. Patronlar da bunun farkında. Kıvılcım küçük bir işyerinde yakılsa da tüm sanayi sitesine yayılacağının farkında. Bu nedenle işçiler üzerindeki baskı artarak devam ediyor. İşçilerse sendikalı olarak işe geri dönmekte kararlı.
Fabrikada 65 kişi çalışıyor. Sendikalaşma çalışması sonunda işçilerin 40’ı Birleşik Metal-İş’e üye oldu. Yetki için başvuru yapıldı. Olanlar da bundan sonra başladı. Yetki için başvurulduğunu öğrenen patron 7 işçiyi işten attı. İşçilerin tepkisi üzerine işçiler işbaşı yaptı. Makinelerin başına geçti. Aynı gün ilerleyen saatlerde jandarmayla birlikte 10 işçi çalıştıkları makinelerin başından toplanarak işten atıldı bu kez. Pandemi nedeniyle hükümetin işten atma yasak dediği kanun gereğince işçiler ahlak kurallarına uymadıkları iddiasıyla, tazminatsız fabrikadan çıkarıldılar. Tüm bunların yaşandığı 27 Temmuz, fabrika önündeki direnişin de başladığı tarih oldu.
ZORUNLU FAZLA MESAİ
Suat Güneş direnişe geçen işçilerden biri. 2.5 yıldır Özer Elektrik’te çalışıyordu. Çalışma koşullarını anlatarak başladı söze: “Haftanın 5 günü sabah 7.55’te işe başlıyorduk akşam 17.45’te bırakıyorduk. Salı ve perşembe günleri fazla mesai garantiydi. Ama başka günlerde de oluyordu. Cumartesi günü de fazla mesaiye kalıyorduk. Haftalık 45 saat ama bizim çalışma süremiz 60 saati buluyordu. Mesaiye de kimse kalır mısın demiyordu, duvara bir yazı asılıyordu ve kalmak zorunluydu.” Fazla mesai ücretleri ise bankadan değil elden veriliyormuş. Zam dönemlerinde de ücretlerinin artan kısmı 3-4 ay aynı şekilde ödeniyormuş. Pandeminin en ağır hissedildiği dönemde bile fazla mesaiye kaldıklarını ve işlerin yetişmesi için sürekli baskı yapıldığını dile getiren Güneş, ücretlerinin asgari ücret seviyesinde olduğunu söyledi.
JANDARMAYLA MAKİNE BAŞINA GELDİLER
Elden ödemelere dair şikayetlerini müdürlere ilettiklerini ama dikkate alınmadığını anlatan Güneş, şunları söyledi: “Geleceğimizi, emeklilik maaşımızı etkiyor dedik ama bireysel olarak dikkate alınmadık, bir şey yapamadık. Biz de Birleşik Metal-İş Sendikasına üye olduk. Zaten 4-5 gün içinde de çoğunluğu yakaladık.” Çoğunluğun sağlanması patronun kulağına gidince baskı hemen başlamış. 27 Temmuz’da fabrikaya gittiklerinde kart okuma sisteminin devre dışı bırakıldığını anlatan Güneş, yaşadıklarını şöyle anlattı: “Giriş kağıdı adı altında bir belgeye kağıt imzalatmak istediler, kabul etmedik. Yeniden iş başı yaptırmak zorunda kaldılar. Sonra sırayla yemekhaneye çağırdılar. İlk 4 kişi gittik, sendikadan çıkmamız karşılığında para teklif ettiler. ‘Sendikaya ödeyeceğimiz aidatları aylığınıza zam olarak yansıtalım’ dediler. Kabul etmedik. Bundan sonra muhataplarının sendika olduğunu söyledik. Masadan kalktık ve işimizin başına döndük. Sonrasında kolluk kuvvetleriyle geldiler, ellerinde 10 kişinin isim listesi vardı. Jandarmayla makine başına gelip bizi önce idari binaya çıkardılar. Çıkış kağıdını imzalatmak istediler kabul etmedik. Bir nevi ‘Devlet de bizden yana’ diyerek göz dağı vermek istediler. Hepimiz çoluk çocuk sahibi insanlarız, kavgacı insanlar değiliz. İnsan ister istemez çekiniyor. Müdürlerden biri hepimize ‘Yüzünüze tükürülecek insanlar değilsiniz, beş para etmez insanlarsınız’ gibi hakaretler etti. Üstelik bunu kolluk kuvvetlerinin yanında yaptı.” Patronun daha önce yaptığı toplantıda “Sizi öyle bir maddeden işten atacağım ki iş bulamayacaksınız, bir fabrikada iş bulursanız arayıp sizin hakkınızda gerekli bilgiyi vereceğim” dediğini aktaran Güneş, patronun dediğini yaptığını ve yüz kızartıcı suç gerekçesiyle işten attığını söyledi.
İşten atmalara tepki gösteren sendikacıların gözaltına alındığını, yaptıkları şikayetlerin ise dikkate alınmadığını söyleyen Güneş, “Anayasal hakkımızı kullandık, sendikaya üye olduk. Günümüz şartlarında tüm kanunlar işverenden yana. Mesela bize hakaret edilirken kimse dönüp müdüre demedi senin hakaret etmeye hakkın yok diye” dedi.
BASKILAR ARTTI
Direnişe başlamalarının ardından da baskıların arttığını dile getiren Suat Güneş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Eskiden sadece gece bekçisi vardı bir kişiydi. Direnişten sonra 10-11 tane özel güvenlik getirdiler. Belinde silah var, bize gösteriliyor gözdağı vermek için. Bizi kapı önüne koyduktan sonra içerideki arkadaşlarımıza tacizler başladı. Baskıyla istifaya zorlanan insanlar. Bize üye olan arkadaşlarımızı zorla izne çıkardılar. Fabrikanın her tarafındaki demir korkulukları yükseltip brandayla kapattılar. Patron kendi sendikasını getirmek istiyor, biz kesinlikle bunu kabul etmeyeceğiz. Ellerindeki tüm imkanlarla baskı uyguluyorlar. Bayram öncesinde fabrika tüm hak edişleri yatırdı. Ama bizim hiçbir hak edişimiz ödenmedi. Bayramda çoluk çocuğumuza bir şey alamadık.”
Fabrikadan dolaylı yollardan halen teklifler geldiği bilgisini veren Güneş, “Belirlediğimiz çizginin dışına çıkmayacağız. Patronun muhatabı sadece ve sadece sendikadır. Sonradan buraya taşınan birkaç fabrika dışında hiçbir yerde sendika yok. Biz burada bir kıvılcım yaktık. Başarırsak diğer fabrikalara da örnek olacağız. Diğer fabrikalardan yanımızdan geçerken kornaya basıp geçen arkadaşlarımız var, sendikalardan ve siyasi partilerden ziyaret edenler var. Onlara şimdiden teşekkür ediyoruz. Bir kişi bile kalsak, mücadelemiz devam edecek” diye konuştu.
"ELİMİZDEN GELEN HER İMKANLA MÜCADELEYİ SÜRDÜRECEĞİZ"
Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 2 No’lu Şube Yöneticisi Engin Kulu’yla direniş yerinde görüşüyoruz. 10 işçinin işten atıldığı günden bu yana direnişte olduklarını dile getiren Kulu, “O günden, bugüne kapının önünde bekleyişimiz sürüyor. İçeride de işçi arkadaşlara istifa etmeleri yönünde baskılar var. Şu an içerde çalışanları izne çıkarmaya çalışıyor, işçi almak için İŞKUR’a başvurduğu yönünde duyumlara alıyoruz. Bunun dışında patron sürekli jandarmaya şikayette bulunuyor. Daha önce gözaltına alınmıştık. Son olarak pankart astığım için kabahatler kanunundan ceza kestiler. Fabrikanın profil demirlerine branda çekerek içeriyle bağımızı kesmeye çalışıyorlar” dedi.
Sendika olarak yapılan haksızlıklar ve usulsüzlüklerle ilgili şikayette bulunduklarını ancak işçi tarafının şikayetleriyle ilgili sürecin yavaş ilerlediğini dile getiren Kulu, şunları söyledi: “Bir sürü usulsüzlük var, onlarla ilgili İŞKUR’a başvuru yapıyoruz ama tespit edilmesi uzun sürüyor. Onların itirazına ise özel mülk gerekçe gösterilerek hemen müdahale ediliyor.” Hükümetin pandemi döneminde işten atmaları yasakladığı yönündeki açıklamalarına da yanıt veren Engin Kulu, şöyle devam etti: “Tazminatla işten atamayınca, ahlak dışı diyerek işten atıyorlar. Üstelik tazminat da ödemiyor, işsizlik sigortasından da faydalandırmıyor. Sadece burada değil birçok fabrikada böyle. Sendika sendikasız her yerde işverenler ahlaksızca bir yöntemle işçi atmaya çalışıyor. Sonuç olarak işveren işçi çıkarıyor, yani ortada bir işten atma yasağı yok aslında.”
Dayanışmanın büyüyerek süreceğini dile getiren Kulu, “Dilovası İMES Organize Sanayi Sitesinde sendikalı işyeri sayısı az. 50-60-100 kişilik fabrikalar var. İlk olarak biz sendika girişiminde bulunduğumuz için ilgi çekiyor. Elimizden gelen her imkanla mücadeleyi sürdüreceğiz” dedi. (Gebze/EVRENSEL)