Bilinçli İşçi Salih’in ardından...
Aziz Koçyiğit, 1 Ağustos'ta aramızdan ayrılan Salih Uysal'ın anısına yazdı: Uğurlar olsun Salih... Gözünün arkada kalmaması için senden öğrenecek ve bıraktığın mücadeleyi sürdüreceğiz.
Salih Uysal (önde, elinde fotoğraf makinesi var) | Fotoğraf: Evrensel
Aziz KOÇYİĞİT
Salih Uysal yoldaşı kaybetmenin derin üzüntüsünü yaşıyoruz. 1959 Samsun doğumlu olan ve henüz 61 yaşındaki Salih’e mayıs ayında beyin kanseri teşhisi konulmuştu, gördüğü tedavi sonuç vermedi ve 1 Ağustos günü aramızdan ayrıldı. Aynı gün, yaşadığı Almanya’nın Herne kentinde yapılan bir törenden sonra memleketine uğurlandı ve 4 Ağustos’ta Samsun’un Havza ilçesine bağlı Karga köyünde toprağa verildi.
Salih, işçi sınıfının ve halkın kurtuluşu mücadelesinin yorulmaz emekçilerinden biriydi. Birim temelinde örgütlenmenin zorunluluğunu kavramış ve hayatı boyunca bu mücadeleyi en başta çalıştığı fabrikalarda ve yaşadığı semtlerde en ileriden sürdürüyordu.
BÜTÜN GÖREVLERİ TEREDDÜTSÜZ ÜSTLENDİ
Salih, bu mücadelenin ancak sınıf içerisinde, onun öncü partisi ve örgütleri vasıtasıyla başarıya ulaşabileceğini biliyordu. Bağlı bulunduğu örgütünün verdiği bütün görevleri tereddütsüz üstlenirken, kendisine bir görev verilmesini de beklemezdi. Mücadelenin ihtiyaçlarından sonuçlar çıkararak yapılmasını gerekli görtüğü işleri yapar ve gereken adımları atardı. Örgütlü bir disipline sahip olmakla birlikte, “bürokratik” süreçleri beklemeden doğru bildiği, mutlaka yapılmasını zorunlu gördüğü işleri yapmak için tüm imkanlarını kullanırdı.
Bir yandan fabrikasında çalışırken, diğer yandan yaşadığı kentlerdeki Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonuna (DİDF) bağlı dernek üyesi arkadaşlarıyla birlikte mücadeleyi örgütlüyordu. Salih, dernek çalışmalarında da her kademede görevler üstlendi ve aldığı görevleri fazlasıyla yerine getirdi.
Geçen yıl malulen emekli olup işten ayrılana kadar sendika ve İşyeri İşçi Temsilciliği görevlerini uzun yıllar yaptı. Bir insan olarak toplumsal ve sosyal ilişkilerde mütevazı, sevecen ve sempatik olan Salih, işçi sınıfı mücadelesinde soyadı gibi uysal olmadı. Hak mücadelesinde alabildiğine kararlıydı ve işçilerin aleyhine olacak hiç bir konuda uzlaşmadı. Toplantılarda işyerlerindeki mücadele ve sorunlarını büyük bir heyecanla anlatmasına onu tanıyan herkes şahit olmuştur.
SINIFIN YAYINLARINI SINIFIN HABERLERİYLE BESLEDİ
Salih bu çalışmalarının yanı sıra, Almanya’da bir dönem yayımlanan Emeğin Sesi Gazetesi, Haftalık Gerçek Dergisi, Günlük Evrensel Gazetesi, yine Almanya’da yayımlanan Yeni Hayat Gazetesi ve Hayat Televizyonu gibi işçi sınıfının yayın araçlarının önem ve değerini iyi biliyordu. Bu yayınları her aşamasında en ileriden sahiplenerek, sunabileceği katkının en iyisini yapma gayretinde oldu hep.
Her bilinçli işçinin yapması gerektiği gibi, başta çalıştığı fabrikalar olmak üzere bölgesindeki mücadele haberleriyle besledi bu yayınları. Okurlar, sanayi ve maden bölgesi ve dolayısıyla işçi sınıfının yoğun olduğu Ruhr Havzası’nda olup biteni çoğu zaman ondan öğrendiler. Onu herhangi bir eylemde elinde taşıdığı bayrağı, fotoğraf makinesi veya video kamerasıyla görürdünüz. Salih bu yayınları sadece yaptığı haberlerle beslemekle de kalmıyor, dağıtımı yani okuyucuya ulaştırılmasında da elinden gelen her türlü çabayı gösteriyordu.
Kendisine bir görev verilmesini beklemeden örneğin kamerasını kendi imkanlarıyla edinir, hazırladığı haber ve fotoğrafları redaksiyon merkezine gönderirdi.
50 YAŞINA YAKLAŞIRKEN KAMERA KULLANMAYI ÖĞRENDİ
2007 yılında Hayat Televizyonu’nun kurulduğu dönemde de yaşı elliye yaklaşmasına ve teknik donanımı yetersiz olmasına rağmen, yine kendi imkanlarıyla kamera edinerek omzuna koymuş, hazırladığı çekimleri kesip montaj etmeyi dahi öğrenmişti. Süreç içerisinde, hazırladığı haberleri neredeyse yayına hazır şekilde göndererek, stüdyodaki arkadaşlarına fazla iş çıkarmama çabasındaydı. Salih, öğrenmenin yaşının olmadığının da somut bir timsaliydi.
Metin Göktepe yoldaşımızda özdeşleşen, bu olayı-haberi “Mutlaka ben izlemeliyim” duyarlılık ve sorumluluğuyla hareket ediyordu. Salih’ten duyabileceğiniz tek şikayet, sitem veya hayıflanma ise konuşulmuş, kararlaştırılmış, görevler üstlenilmiş hedeflerin, istenilen ölçüde başarıya ulaştırılamadığı, gerçekleştirilemediği zamanlarda olurdu.
Şunu da belirtmeliyim ki, bu satırlar “Ölenin ardından güzel sözler etme zorunluluğundan” kaynaklı gibi asla görülmemelidir. Tersine, bu kısa metinde dile getirmeye çalıştığım düşünce ve duyguların çok eksiği vardır; fazlası yoktur.
Samsunlu Salih’i birkaç kelime ile özetlemek istersek, sınıf bilinçli ve kararlı bir işçi, ezilenlerden yana; sömürü düzenine karşı, barış ve kardeşlikten yana; savaşa ve zulme karşı ve bu idealler için ömrü boyunca mücadelesini sürdürmüş bir emektar, bir devrimci, bir sosyalist, bir sıra neferiydi. O, çevresi ve sosyal ilişkilerinde de hak ettiği gibi sevilen ve sayılan bir şahsiyetti.
Salih, üç kız babası ve altı torun dedesiydi. Sağlık sorunlarından dolayı daha yeni emekli olmuştu ve yazları biraz daha uzun memlekette kalma planları yapıyordu.
Bertolt Brecht’in bu dizeleri ona da çok yakışıyor:
“Zayıflar savaşmazlar
Biraz güçlüler belki bir saat dayanırlar
Daha güçlüler belki birkaç yıl mücadele ederler
En güçlüler ömür boyu savaşanlardır
Onlarsız olmaz.”
Salih çok güçlüydü ve son nefesine kadar bu mücadeleyi sürdürdü. O bir dost, tereddütsüz sırtını yaslayacağın bir yoldaş, umarsız ve çıkarsız bir dava adamıydı.
Uğurlar olsun Salih... Gözünün arkada kalmaması için senden öğrenecek ve bıraktığın mücadeleyi sürdüreceğiz.
Mücadelesi ve anıları önünde saygıyla...