17 Kasım 2012 12:40
Gamze Erk


Antik Yunan'da genel bir kural olarak hem ithamcı hem de suçlananın kendi adına konuşma yapması gerekmekteydi. Temsil edilmek üzerine bilinen herhangi bir yasaklanma yoktu ancak bu durum pek hoş karşılanmıyordu.
Ancak ilerleyen süreçlerde tarafların daha sonra duruşmada kendisinin okuyacağı bir konuşma metnini bir tür yazıcı veya arzuhalci sayılan 'logographos'lara hazırlatmak veya kendisine destekçi konuşmalar yaparak su saatinde kendisinin kullanmadığı süreyi tüketmek üzere duruşmaya 'synegoroi'leri çağırmak gibi iki seçenekleri mevcuttu.
Neticede 'logographos'lar, birer 'avukat' haline geldiler ve böylelikle bilinen ilk baro Atina'da kurulmuş oldu.
Türkiye'de ise 1934 yılında konuşulmaya başlanmasına rağmen 1969'da ilk baro'nun kurulması yasal olarak kabul edildi.
 Avukatlık mesleğinin gelişimine katkı sağlamak, avukatların özlük haklarına yönelik saldırıları engellemek,  halkın savunma hakkı önündeki engelleri kaldırmak gibi öncelikli amaçları bulunan baroların ve özelde de avukatlık mesleğinin durumu her dönem ilerleyen, gelişen bir yol izlemedi.
Eski Yunan ve Roma'yla başlayan müdafilik/avukatlık mesleğinde görülen gelişmeler Ortaçağ'da durmuş, hatta kazanılmış haklar bile geriye işlemiştir. Çünkü bu çağda engizisyon mahkemeleri hristiyanlığın çıkarları doğrultusunda yargılama yaparak infazlar öngörmekteydi.
 PEKİ BUGÜN ÜLKEMİZDE DURUM NEDİR?
  80 darbesiyle beraber halkın iradesinin kaba kuvvetle bastırıldığı, hukukun darbecilerin keyfi uygulamalarıyla şekillendiği dönemler oldu. Bu dönemlerin ardından halkın taleplerine kırıntı niyetine sunulan 'ileri demokrasi!' paketleri de belli aralıklarda ortaya konuldu. Yaşadığımız son süreç ise devletin eşitsizlik üzerine inşa etmeye çalıştığı bir hukuk düzenini kapımıza getirdi.
   ORTAÇAĞ HUKUK DÜZENİNİN YENİDEN İNŞASI
      Ortaçağ'da hrıstiyanlığın ihtiyaçları doğrultusunda gelişen hukuk düzeni AKP’yle beraber ülkemizde de sermayenin ve dinin ihtiyaçlarına göre şekillenmektedir. Buda avukatlık mesleğinde görülebilecek gelişmelerin önüne geçmiş ve kazanılmış hakların gaspına yönelerek Ortaçağ hukuk düzenini yeniden ortaya çıkarmıştır.
AKP'nin iktidarı boyunca avukatların özlük hakları çiğnenmiş, avukatlar savunma haklarını kullandıkları için cezaevlerine atılmış, avukatlık mesleği işsizlikle anılacak bir hale getirilmiştir. Halkın anadilinde savunma hakkı engellenerek, savunması bile dinlenilmeyen onlarca insan cezaevlerine konulmuştur. Tacizciye, tecavüzcüye, işkenceciye her davada beraat verilmiştir. Bir dönem 'bahçelievler, maraş' gibi katliamlara adı karışanlar 3. yargı paketiyle serbest bırakılmıştır. Sivas katliamı , 4+4+4 eğitim sistemi, kürtaj dersek liste daha uzayıp gider.
Tüm bunlar eskimiş, tarihin sayfalarında lanetlenerek anılan Ortaçağ hukuk düzeninin yeniden inşasının sonuçlarıdır.
  PEKİ BARO BUNUN KARŞISINDA NE YAPMIŞTIR?
  Ortaçağ hukuk düzeninin yeniden inşa sürecine karşı avukatlık mesleği ve savunma hakkı için mücadele verecek kurumlar barolardır. Baroların asıl amacı da budur.Hiçbir siyasi düşünce göz önüne alınmadan avukatların özlük haklarına yönelik saldırıların karşısında durmalıdır barolar aynı zamanda da halkın savunma hakkına yönelik gaspları enellemeye yönelmelidir.
Ancak ne yazık ki özel olarak ele alınması gereken İstanbul Barosu kendisini Akp'nin karşısında güçlü bir cephe göstermesine karşı üzerine aldığı sorumluluğu yerine getirmemesidir. Kendisini ulusalcı solcu olarak tanımlayan Baro Başkanı Ümit Kocasakal milliyetçi bir tutum izleyerek anadilde savunma hakkının önünde durmaktadır. Böylece açlık grevlerine bakışındaki insanlık dışı tutumu gözler önüne serilmesi ayrı bir tartışma. Biz burda  134 yıllık bir geleneğiyle övünen bir Baronun tarafçı, hukuk dışı pratiğine laf söylüyoruz. Akp'nin karşısına bir güç olarak çıkan bu zihniyetinde Ortaçağ hukukundan daha ileri bir yanı olabilir mi?
    Hele birde 'Bdpliler Ergenekon davasında yoktu ben neden Kck soruşturulmasıyla alınmış avukatların yanında olayım' gibi benzetmeleri kullanan bir Baro Başkanına sormak lazım Baro siyasi bir parti midir?
   
ÇÖZÜM BARIŞ, EMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜK İÇİN MÜCADELEVEREN AVUKATLARDA
  Biz geleceğin avukatları ne Ortaçağ hukukunu yeniden inşaya yönelen AKP'nin barolardaki temsilcilerinin ne de sadece kendisi için özgürlük arayışına soyunan ulusalcı solcuların yanındayız. Biz savunduğumuz müvekkiller bahane gösterilerek tutuklanmak istemiyoruz. Biz müvekkillerimizin anadilinde savuma hakkı için cezaevlerinde bdenlerini açlığa yatırmalarını görmek istemiyoruz. Biz bu ülkede halk adına tarafsızca hukuk kurallarının işlemesi için genç demokrat hukuçular olarak barışı, özgürlüğü, demokrasiyi isteyen avukatların yanındayız.
    ÜNİVERSİTELERDE GENÇ DEMOKRAT HUKUKÇULAR...
   Kendisini AKP karşısında etkin bir güç olarak gösteren Ulusal-solcu cenap genç avukatladan fazlasıyla oy almıştır. Gençliğin burdaki etkisinin farkında olan ulusal-solcular hukuk fakültelerine ayrı bir önem vermektedir. Akp'de cenahıda hukuk alanında etkin bir güç olabilmek için gene gençliğe yüzünü dönerek hukuk fakültelerine yönelik çalışmalarını sürdürmektedir. Hatta Akp sözcülerinden lise öğrencilerine hukuk fakültelerini tercih etmeleri üzerine çağrılar yapılmaktadır.
  Bizler bu iki cepheye karşı üniversitelerde genç demokrat hukukçular olarak demokrasi, barış ve özgürlükler için mücadele edeceğiz. Avukatlık mesleğinin ilerlemesi, savunma hakkının rahatça kullanılması için mücadele veren herkesim genç demokrat hukukçular adıyla birleşmelidir. Barışın, demokrasinin ve özgürlüğün sesi genç demokrat hukukçularla büyüyecektir.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yoksulluk sınırı kırmızı çizgi

Yoksulluk sınırı kırmızı çizgi

600 bin işçiyi kapsayan kamu toplu sözleşmesi görüşmeleri dün başladı. Ek iş yapmadan geçinemez hale gelen işçilerin temel talebi yoksulluk sınırının üzerinde ücret. Kamuda 4 ayrı kuşaktan savunma sanayi işçilerinin aktardığı deneyimler de taleplerin ancak birlik olup, mücadeleyi göze alınca kazanılabildiğini gösteriyor.

Ücretler yoksulluk sınırının üzerine çıkarılsın

Vergi kesintileri yüzde 15’le sınırlı tutulsun

İkramiye ve ek ödemeler vergi kesintisi dışında bırakılsın

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Mardin’de kayyım 3 ayda 301 işçiyi işten attı.

Evrensel'i Takip Et