14 Ağustos 2020 00:54

Medyada İstanbul Sözleşmesi: Dezenformasyon, kadınların yerine konuşma ve ahkam

Hedefe konan İstanbul Sözleşmesi, medyada çokça dezenformasyon eşliğinde konu oldu. Dr. Elif Mura, İstanbul Sözleşmesi'nin medyadaki yansımalarına dair yazdı.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Dr. Elif Mura

Geçtiğimiz günlerde İstanbul Sözleşmesi’ni hedef alan ve çoğu zaman olduğu gibi yine kadınların dahil edilmediği tartışma programlarına maruz kaldık. Pek çok kanalda uzman olarak görüşlerine başvurulan erkekler bu konuda bolca dezenformasyon üretme, kafadan sözleşme maddeleri uydurma, komplo teorileri yayma, "büyük oyunları gösterme" şansı buldu. Buna karşılık, 5 Ağustos akşamı 4 kanalda toplam 20 katılımcılının söz aldığı tartışma programlarında ne İstanbul Sözleşmesi’nin mimarlarından biri olan Feride Acar’ı ne şiddet alanında çalışan araştırmacıları ne şiddet mağdurlarını savunan feminist avukatları; ne de sahada şiddetle mücadele eden, kamunun, belediyelerin ve STK’lerin ilgili birimlerinde, Mor Çatı’da çalışan, değerli bilgi, deneyim ve birikimlerini aktarabilecek uzmanları ve aktivistleri görebildik.

Türkiye’de kadınlar ve erkeklerin toplumsal konumları, söz hakları, karar mekanizmalarına etkileri arasındaki ciddi bir hiyerarşi olduğu için bu gibi tamamen erkeklerden oluşan programlar artık kamuoyunun tepkisini çekiyor. Dahası bu eşitsizliğin kendisi aslında şiddet sorununun köklendiği yer olduğu için, kadına yönelik erkek şiddeti konusunda da baskın olarak erkeklerin söz aldığını görmek bu tepkinin boyutunu doğal olarak artırıyor. Ancak kamusal tartışmaların zeminini ve çerçevesini bazı erkeklerin belirlemesine yönelik bu haklı tepkiler "erkekler şiddet konusunda hiç konuşmasın" anlamına gelmiyor. Bu noktada, erkeklerin konuşmasına yönelik eleştirinin şiddetle mücadelede sorumluluk almalarını engelleyen (veya sorumluluktan kaçma bahanesi veren) bir faktöre dönüşmemesi için buradaki feminist hassasiyeti netleştirmek istiyorum.

ŞİDDET KADINLARIN SORUNU MU?

Jackson Katz (2017), The Macho Paradox isimli kitabında kadına yönelik erkek şiddetinin tanımlanmasında yerleşmiş olan "aile içi şiddet, kadına yönelik şiddet" gibi ifadeleri, şiddet konusunda erkeklerin rolünü gizlediği için eleştirir. Şiddeti kadınların meselesi olarak görmek de aslında tüm sorumluluğu kadınların sırtına yükleyen bir yaklaşımdır. Bir sorundan kimin sorumlu olduğundan kimse bahsetmek istemezken şiddeti engellememiz mümkün değildir. Şunu kabul etmemiz gerekir ki şiddet çok sayıda kadın bunu deneyimlediği için değil, çok sayıda erkek bunu uyguladığı, desteklediği, hak verdiği veya göz yumduğu için yaygın bir sosyal sorundur. Katz bu konuda erkeklere şöyle seslenir: "Diğer erkeklerin (kadına yönelik) şiddet eylemleri karşısında sessiz kalan -bu sessizlik kasıtlı olsa da olmasa da- erkeklerin bu suça dahil olduğuna inanıyorum. Erkek olduğumuz için suçlu değiliz. Ancak erkek olduğumuz için şiddet karşısındaki davranışlarımızdan ve diğer erkeklerin şiddet eylemleri karşısında sesimizi yükseltmekten sorumluyuz." (Katz, 2017, s. 25)

Kadına yönelik şiddetin tipik failleri yabancılar değil yakınlarındaki erkeklerdir. Failler toplumdan kopuk caniler değil diğer erkeklerle ilişki içinde, yakınında ve etki alanında olan kişilerdir. Dolayısıyla, şiddetle mücadele eden erkeklerin diğerlerine yönelik etkili yaptırımları olabilir; dışlayabilir, tepki gösterebilir ya da uzak durabilirler, fakat erkekler bunu bir kadın meselesi olarak görmeye devam ettiği sürece bu konuda sorumluluk almak istemezler: "En son ne zaman bir erkeğin kadına yönelik şiddet sorunuyla erkek olmasına rağmen değil de tam da erkek olduğu için ilgilendiğini ifade ettiğini duydunuz?" (Katz, 2017, s.13) 

KADINLAR NE BEKLİYOR?

Kadın hareketinin zaman zaman erkeklerden saygı ve sorumluluk başlıklarında özetleyebileceğimiz ve bağlama göre değişen talepleri olabiliyor. Günümüzde şiddet karşısında önleyici ve eşitlikçi kurumsal düzenlemelere destek vermeleri ve günlük hayatlarında etki alanlarındaki erkeklerle ilişkilerinde sorumluluk almaları en belirgin iki talep olarak öne çıkıyor. Sorumluluk almak başlığı altında bir yandan erkeklerle kurdukları ilişkileri, dayanışma ve ortaklıklarını gözden geçirmek, şiddeti kışkırtmamak, desteklememek, şiddete sessiz kalmamak; diğer yandan da şiddet konusunda kadın hareketinin mücadelesini, perspektifini, bilgi birikimini dikkate almak gibi beklentileri sıralayabiliriz.

Aslında erkeklerin kadınlar adına veya kadınların yerine konuşmadan şiddet karşısında tavır alması sorunun çözümüne çok değerli katkı sunar. Yazının bu noktasına kadar gelmiş erkeklerin "Fakat ne söylesem tepki alıyorum, susunca da destek vermemekle suçlanıyorum" dediğini duyar gibiyim. Bu sorunu aşmak için sözünüzü bazı kriterlere göre gözden geçirmek hem daha iyi anlaşılmanızı sağlayacak hem de çözüme katkınızı derinleştirecektir.

DESTEK OLMA KILAVUZU

Öncelikle ifadelerinizi şu süzgeçten geçirebilirsiniz: Destek vermek istediğiniz siyasi mücadelenin öznelerine kulak verdiniz mi? Sözlerini, yazılarını, eylemlerini, taleplerini dikkate aldınız mı? Cevap evet ise bir de şu kriterlere göre değerlendirebilirsiniz: Sözünüz uzmanlık alanınızın sınırlarını aşıyor mu? Ahkam içeriyor mu? Başka bir deyişle, size sormadıkları halde kadınlara nasıl mücadele etmeleri gerektiğini anlatıyor, mücadeleyi ‘düzeltmeye’, ‘şekil vermeye’, ‘doğru bir zemine çekmeye’ çalışıyor musunuz? Eğer bir yandan destek açıklaması yaparken bir yandan da kadın hareketinin nasıl olması gerektiğini açıklarsanız, muhataplarınız bunu sadece yargılama olarak duyar. Destek vermemiş, mücadele eden kadınlara kulak (değer) vermediğinizi göstermiş; yormuş ve bunaltmış olursunuz.

Sözünüz bu içerik testini geçtiyse son olarak niyetinizi sorgulayabilirsiniz. Neden konuşuyorsunuz? Amacınız gündem olan bir konu hakkında konuşup tanınırlığınızı, gücünüzü, etkinizi artırmak ise sessiz kalmanız daha doğru olur. Eğer niyetiniz şiddetle ilgili sorumluluk almak ve diğerlerini de sorumluluk almaya teşvik etmek ise konuşmalısınız ve özellikle yakınınızdaki (veya etki alanınızdaki) erkeklere yönelik olarak konuşmalısınız.

İnsanın kendi niyetini fark etmesi her zaman kolay olmuyor. Bu konuda da şöyle bir basit test işe yarayabilir. Eğer görüşlerinizi paylaşmak size hafif de olsa bir keyif veriyorsa bunu bu konuda susmanız gerektiği yönünde bir işaret olarak değerlendirebilirsiniz. Başka mahalleyi, başka erkekleri eleştirirken iyi görünmek, duyarlı olduğunuzu göstermek ve bunun gibi kendini yüceltme motivasyonları ile hareket ediyor olabilirsiniz. "Ben iyi biriyim" mesajını vermek amacıyla söylenen bir söz ile şiddet sorununu sahiplenen ve sorumluluk alan bir söz arasında dağlar kadar fark vardır.

SORUMLULUK ALMAK

Sorumluluk aldığınız için konuşuyorsanız büyük bir ihtimalle sözünüzü söylerken zorlanırsınız. Keyifle değil, mecbur hissettiğiniz için, doğrusu bu diye düşündüğünüz için yaparsınız. Sözünüz kendi mahallenize, sevdiklerinize dokunabilir. İnsanlar benim hakkımda ne düşünür; etrafımdaki erkekler hakkımda ne der, ne düşünür gibi endişeler yaşayabilirsiniz. Örneğin, cinsel şiddete meşruiyet kazandıran tecavüz şakalarıyla ilgili sorumluluk aldınız ve sevdiğiniz bir arkadaşınıza ‘Ben bunları komik bulmuyorum ve bundan sonra yanımda yapılmasına tepki göstereceğim’ dediniz. Bunu yapmak büyük bir cesaret gerektirir ve bu konuşmadan büyük ihtimalle keyif almazsınız. Bir başka şekilde, İstanbul Sözleşmesi’ne verdiğiniz desteği yakın ilişkilerinizde öfke kontrolünü nasıl gerçekleştirdiğinizi, zorlandığınız ve çözdüğünüz noktaları, kontrolcülüğünüzle, şiddet eğiliminizle nasıl baş ettiğinizi, sevgilinize, partnerinize, kardeşinize, kızınıza nasıl saygı gösterdiğinizi (veya göstermek için çabaladığınızı), ve diğer kendini sorgulama içeren ve örnek oluşturacak davranışlarınızı paylaşarak kuvvetlendirebilirsiniz.

Tartışma programlarının İstanbul Sözleşmesi’ni polemik konusu yapmaya çalışan ve tamamı erkeklerden oluşan katılımcılarla sürdürülmesi, erkeklere kadınların yerine, aleyhine, dezenformasyon yaparak konuşma şansı verdiği için çok büyük tepki topluyor. Ancak bu tepki şiddet karşısında erkeklerin bu konuda susması gerektiği anlamında yorumlanmamalı. Aksine, şiddet karşıtı erkeklerin konuşması ve tavır alması hem çözüm için önemli hem de onları dikkate alan ve yol göstericiliğine ihtiyaç duyan diğer erkekler için paha biçilmez değerde olacaktır. Şiddetle mücadele eden kadınların erkeklerden beklentisi susmaları değil kadın mücadelesine kulak vererek, alan açarak, onlar adına, onlar yerine konuşmadan ve sorumluluk alarak sözlerini söylemeleridir.

Katz, J. (2017) The Macho Paradox: Why Some Men Hurt Women and How All Men can Help, Illinois: Sourcebooks.

ÖNCEKİ HABER

Çeşme’de otluk alanda yangın: 3 site tedbir amaçlı boşaltıldı

SONRAKİ HABER

Dr. Kemal Naci Ekşi Anadolu Lisesi binasının imam hatibe verilmesine yargı ‘dur’ dedi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa