Çağrı Sinci ve Deniz Sungur’dan: “Çarpıntı”
Çağrı Sinci ve Deniz Sungur, büyükşehir hayatını öne çıkaran Çarpıntı albümlerini Evrensel'e anlattı.

Albüm kapağı: Kaan Pişkin
Onur KAVAK
İstanbul
“Büyükşehir diyorlar da sanki balta girmemiş orman”
Şehrin kalabalığından kaçacak yer ararken, kendimize kaçış hayalleri kurduğumuz ama uzaklaştıkça özlemini hep andığımız yerdir büyükşehir. Şu ara sıcağı hiç çekilecek gibi değil. Klimayı ya da vantilatörü açsak serinlemek yerine aklımıza sonraki ayın elektrik faturası gelir. Böyle bir gülün dikeni bu kadar değerli midir? Emin değilim. Şurası kesin; dolar kurundan hallice yükselen vakalar arasından sıyrılıp eğlenmeye de zaman ayırmamız gerektiği bir gerçek. Çağrı Sinci ve Deniz Sungur, büyükşehir hayatını öne çıkaran Çarpıntı albümüyle gerçekliğimizi yüzümüze vuruyor. Gazapizm’in de aralarında olduğu Argo İzmir’le birlikte üretmeye, rap'in protest ruhunu albümlerine taşımaya devam ediyorlar. Deniz Sungur Çarpıntı için “Büyükşehirde yaşayan insanların kendi seslerini bile duyamaması bizi bu konuya değinmeye zorladı”diyor. Pandemi sürecinden müzik üretimine, Türkçe rap'e dair merak edilen soruları kendilerine sorduk.
"BÜYÜKŞEHİRDE YAŞAYANLARIN SORUNLARINI ANLATTIK"
İzmir’de başlayan arkadaşlık ve albüme uzanan süreci kısaca anlatır mısınız?
Deniz Sungur: Çağrı Sinci ile “Jargon” şarkısından beri güzel bir arkadaşlığımız var. Çarpıntı’yı yapana kadar birçok projede beraber çalıştık. 2019 yazı tatil için İstanbul’a geldiğimde şehrin kaosu, kargaşası sıcağıyla birleşince bizde büyük bir çarpıntıya sebep oldu. Bu isimde büyükşehri, orada yaşayanların stresini sorunlarını anlatan bir E.P. yapmaya karar verdik.
Çağrı Sinci: Aslında tanışmamız internet üzerinden oldu. Argo İzmir ekibinin oluşum dönemlerinde yaptığımız kalabalık şarkılardan biri olan “Jargon” şarkısının üretim sürecinde tanıştık. Ben altyapıyı Deniz ise düzenleme ve mix işlemlerini yaptı, irtibatta olmalıydık. Daha sonra “Sonu Yok”ve “Kaos”adını verdiğimiz teklilerde birlikte çalıştık. Benim “Modern Zamanlar”albümünün mix işlemleri de yine Deniz’in eseridir. 6-7 yıldır konuştuğumuz ve planladığımız bir şeydi bu ortak albüm. İlk şarkısı birkaç yıl önce yapmaya başladığımız fakat bitiremediğimiz “Bilemiyorum”şarkısıydı.
Çarpıntı sıradan bir E.P. albüm gibi görünse de dinledikten sonra birbiriyle ilişkili şarkılar bütünü olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle “büyükşehir”e atfetme fikri nereden çıktı?
Deniz Sungur: İnsanların büyükşehirlerde sadece para kazanmak için yaşamak zorunda olması, büyükşehirlerin insanların adeta kanını emmesi, orada yaşayan insanların kendi seslerini bile duyamaması bizi bu konuya değinmeye zorladı.
Çağrı Sinci: Çarpıntı adı, yaşadığımız bir olay üzerine seçildi ve şehir bu olayın başrolündeydi. Başta fikrimiz şarkılara isim koymak yerine, Çarpıntı İzmir, Çarpıntı İstanbul ve Çarpıntı Berlin isimli üç şarkı yapmaktı. Sonrasında proje değişikliğe uğrasa da -ki şarkıların yarısından fazlasını- Deniz’in bir İstanbul seyahati esnasında birkaç günde yazdık, albümü özellikle içerik bakımından besleyen temel unsur hep büyükşehir oldu. Şarkıların doğrudan anlaşılamayan ama zamanla hissedilen ilişkisi temelde bu kompozisyon üzerine inşa edilmesinden kaynaklanmış olabilir.
Görsel: Halil Petuk
"DİJİTAL PLATFORMLAR, AZ TANINAN İNSANLARI DİNLEYİCİYE ULAŞTIRDI"
Spotify ve benzeri müzik platformlarının hayatımıza entegre olmasıyla beraber albüm dinleme alışkanlığının azaldığını görüyoruz. Bu durum müzik üretimini etkiliyor mu? Algoritmalara kapılmış olabilir miyiz?
Deniz Sungur: Bence dijital platformlar ve algoritmaları az tanınan insanların da dinleyici kesimin önüne çıkmasına neden oldu. Artık yaptığı müziği kimsenin eline düşmeden dinleyicilere tanıtabiliyor. Hatta bu sayede geçimlerini sürdürebilecek hale gelebiliyorlar.
Çağrı Sinci: Ben müzik yapmaya başladığımda şarkılarımızı kaset olarak basılan toplama albümlere yollamaya çalışırdık. Bir ara Myspace platformunun çok rağbet gördüğünü hatırlıyorum. Bir zamanlar plaklar elden ele dolaşırmış. Demek istediğim, müzik dinleme alanları ve buna bağlı olarak da alışkanlıklar değişse de, bir şekilde üretim devam ediyor. Bu değişimin üretim ve yayımlama sürecine doğrudan yansımaları tabii ki oluyor. Örneğin geçen sene “Çığlık” ve“Çığ” adlarıyla yayımladığım toplam 10 şarkılık iki kısa çalar albüm aslında tek bir albüm olarak tasarlanmıştı. Tek seferde 10 şarkı vermek yerine ikiye böldük kısacası. Ben süreçte bu şekilde ilerlemeye ikna olmuş olsam da bazen hâlâ bir seferde yayımlamış olsaydım daha etkili mi olurdu diye düşünüyorum. Eğlence sektörü internet üzerinden rap müzik aracılığı ile inanılmaz bir ekonomi sağlarken, bir şekilde gidişata ayak uydurmaya çalışsak da kendimizi nereye kadar birtakım algoritmalar ve çalma listelerine göre ayarlayabiliriz ki? Bu müzik üreticileri kadar dinleyicileri de ilgilendiren bir soru.
“BİR ZAMANLAR HİP HOP BİR ALT KÜLTÜRKEN MANEVİ KISMI ÇOK GÜÇLÜYDÜ”
Pandemi süreci en çok eğlence sektörünü vurdu desek yanlış olmaz. 2000’lerin sonuna kadar rap, kısa da olsa -Ceza’nın da etkisiyle- ana akımda yer aldı. Buna rağmen rapçiler, aşık gibi kendi CD’lerini basıp şehir şehir gezdi, kendini tanıttı. Aynı zamanda birlikte konser organizasyonlarını oluşturdu. Dayanışmanın en güzel örneklerini 2000’lerde gösterebilmişken, neden farklı hip hop kolektifleri bir araya gelip bir online dayanışma konseri gibi bir şey yap(a)madı?
Deniz Sungur: Bilip tanıdığım birçok sanatçı bu tarz performansları organize ettiler. Yan yana gelmek pandemiden dolayı tabii ki mümkün değildi.
Çağrı Sinci: Pandemi süreci benim için nitelikli bir uyarı gibiydi, işlerin ne kadar kırılgan olduğunu deneyimledim. Tek geçim kaynağı sahne olan arkadaşlarımıza dayanma gücü dilerim. Evet, bir zamanlar hip hop ve rap henüz bir alt kültürken, maneviyat kısmı çok güçlüydü. Az bilinen bir rap grubunu çok seven iki yabancı, sırf bu yüzden yakın arkadaş olabiliyordu. Şimdi farklı... Ayrıca online konserlerin biraz da olsa konser tadı verebilmesi için ciddi bir teknik altyapıya ihtiyaç duyulacağını düşünüyorum. Birçoğumuzun pek hakim olmadığı konular.
Deniz Sungur, Almanya’da yaşıyorsun. Rosa Luxemburg Halkın Tiyatrosu gibi prestijli bir tiyatroda tonmayster olarak yer alıyorsun. Almanya’da pandemiye dair sanatçılara maddi destek sağlandı mı? Sağlandıysa nasıl gerçekleşti? Çağrı Sinci’ye gelirsek... Devletten var mıdır destek ya da ona yakın bir şey?
Deniz Sungur: Almanya pandemi döneminde tüm serbest meslek erbapları için destek verdi. 3 ay için 5 bin avro ödediler. Ancak bir süre sonra başvuru sayısı çok olduğundan bu destek kesilmek zorunda kaldı. Destekten yararlanamayanlar işsizlik maaşı almak zorunda bırakılarak sosyal yardımla ayakta kalmaya çalıştı.
Çağrı Sinci: Ekstra bir destek olmadı bir tek İBB’den bir erzak kolisi (çay, şeker, yağ, un, vs.) geldi, Onu da doğrudan ihtiyacı olan bir arkadaşıma ilettim.
"DEĞİŞİM GENÇLERİN BİREYSEL İFADE İHTİYACININ SONUCU"
‘Z kuşağı’ tartışmaları sürüp giderken, özellikle öğretmenliğe ara veren Çağrı Sinci’nin gözlem ve tespitlerini merak ediyorum. Gençlerin rape bakışı nasıl? Yaptıkları eylemler dinledikleri müziklere yansıyor mu?
Çocuklar otoriteyi bizim o yaşta aldığımız kadar ciddiye almıyorlar. Hem bilişsel hem psikolojik hem de kültürel anlamda bu çocukların öğretmeni de ebeveyni de bir bakıma internet. Tüm dünyayla irtibat halindeler. Şehre en uzak köylerin düğün merasimlerinde bile “Gagnam Style”çalabiliyor. Gençlerin rape bakışı da diğer tüm her şey gibi, birkaç TV kanalının kişisel zevki ve menfaatine göre şekillenmedi. Ben ortaokuldayken bırakın sınıfımı, mahallemde benden başka rap dinleyen birkaç kişi vardı. Şimdi ise İstanbul’da herhangi bir ortaokulun öğrencilerine tek tek favori şarkılarını sorarsanız alacağınız yanıtların çoğu en azından form itibariyle rap şarkısı olacaktır. Hatta her ortaokulda en az 20 kişinin kendi raplerini yazdığına eminim. Çünkü bizzat tecrübe ettim. Bu Gaziantep’te de böyledir, Sakarya’da da. Bu değişim, çocukların bireysel ifade ihtiyacının da bir sonucu. Değişimin hip hop kolektifi ile geleceğine hiç değilse şekilleneceğine inanıyor ve umut ediyorum.
İleride sizi benzer albümlerde görecek miyiz? Üretim takviminizde neler var?
Deniz Sungur: Üstünde yaşadığımız sistem ve sistemden doğan adaletsizlik değişmedikçe her zaman yazıp söyleyeceğimiz şeyler olacak. O nedenle bu bitene kadar üretmeye ve tüm canlıların sorunlarını anlatmaya devam edeceğiz.
Çağrı Sinci: DJ Suppa ile de “Terbiye” adında bir ortak albüm yaptık. Sırada o ve “Sivil İtaatsiz” var. Sonra bir süre bir şey üretmeyip bir uzun çalar yapmak niyetindeyim. Zaman ne gösterir bilmiyorum. Deniz’le müziğimiz her an farklı şekillerde kesişebilir.
Evrensel'i Takip Et