16 Ağustos 2020 00:06
/
Güncelleme: 17 Ağustos 2020 16:30

Çağrı Sinci ve Deniz Sungur’dan: “Çarpıntı”

Onur KAVAK
İstanbul

“Büyükşehir diyorlar da sanki balta girme­miş orman”

Şehrin kalabalığından kaçacak yer ararken, kendimize kaçış hayalleri kur­duğumuz ama uzaklaştıkça özlemini hep andığımız yerdir büyükşehir. Şu ara sıcağı hiç çekilecek gibi değil. Klimayı ya da vantilatörü açsak serinlemek yerine aklımıza sonraki ayın elektrik faturası gelir. Böyle bir gülün dike­ni bu kadar değerli midir? Emin değilim. Şurası kesin; dolar kurundan hallice yükselen vakalar arasından sıyrılıp eğlenmeye de zaman ayırmamız gerektiği bir gerçek. Çağrı Sinci ve Deniz Sungur, büyükşehir hayatını öne çıkaran Çarpıntı albü­müyle gerçekliğimizi yüzümüze vuruyor. Gaza­pizm’in de aralarında olduğu Argo İzmir’le birlikte üretmeye, rap'in protest ruhunu albümlerine taşımaya devam ediyorlar. Deniz Sungur Çarpıntı için “Büyükşe­hirde yaşayan insanların kendi seslerini bile duya­maması bizi bu konuya değinmeye zorladı”diyor. Pandemi sürecinden müzik üretimine, Türkçe ra­p'e dair merak edilen soruları kendilerine sorduk.

"BÜYÜKŞEHİRDE YAŞAYANLARIN SORUNLARINI ANLATTIK"

İzmir’de başlayan arkadaşlık ve albüme uzanan süreci kısaca anlatır mısınız?

Deniz Sungur: Çağrı Sinci ile “Jargon” şarkı­sından beri güzel bir arkadaşlığımız var. Çarpın­tı’yı yapana kadar birçok projede beraber çalış­tık. 2019 yazı tatil için İstanbul’a geldiğimde şehrin kaosu, kargaşası sıcağıyla birleşince bizde büyük bir çarpıntıya sebep oldu. Bu isimde bü­yükşehri, orada yaşayanların stresini sorunlarını anlatan bir E.P. yapmaya karar verdik.

Çağrı Sinci: Aslında tanışmamız internet üze­rinden oldu. Argo İzmir ekibinin oluşum dönem­lerinde yaptığımız kalabalık şarkılardan biri olan “Jargon” şarkısının üretim sürecinde tanıştık. Ben altyapıyı Deniz ise düzenleme ve mix işlem­lerini yaptı, irtibatta olmalıydık. Daha sonra “Sonu Yok”ve “Kaos”adını verdiğimiz teklilerde birlikte çalıştık. Benim “Modern Zamanlar”al­bümünün mix işlemleri de yine Deniz’in eseri­dir. 6-7 yıldır konuştuğumuz ve planladığımız bir şeydi bu ortak albüm. İlk şarkısı birkaç yıl önce yapmaya başladığımız fakat bitiremediğimiz “Bi­lemiyorum”şarkısıydı.

Çarpıntı sıradan bir E.P. albüm gibi görünse de dinledikten sonra birbiriyle ilişkili şarkılar bütünü olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle “büyükşehir”e at­fetme fikri nereden çıktı?

Deniz Sungur: İnsanların büyükşehirlerde sadece para kazanmak için yaşamak zorunda olması, bü­yükşehirlerin insanların adeta kanını emmesi, ora­da yaşayan insanların kendi seslerini bile duyama­ması bizi bu konuya değinmeye zorladı.

Çağrı Sinci: Çarpıntı adı, yaşadığımız bir olay üzerine seçildi ve şehir bu olayın başrolündeydi. Başta fikrimiz şarkılara isim koymak yerine, Çar­pıntı İzmir, Çarpıntı İstanbul ve Çarpıntı Berlin isimli üç şarkı yapmaktı. Sonrasında proje değişik­liğe uğrasa da -ki şarkıların yarısından fazlasını- Deniz’in bir İstanbul seyahati esnasında birkaç günde yazdık, albümü özellikle içerik bakımından besleyen temel unsur hep büyükşehir oldu. Şarkı­ların doğrudan anlaşılamayan ama zamanla hisse­dilen ilişkisi temelde bu kompozisyon üzerine inşa edilmesinden kaynaklanmış olabilir.

Görsel: Halil Petuk

"DİJİTAL PLATFORMLAR, AZ TANINAN İNSANLARI DİNLEYİCİYE ULAŞTIRDI"

Spotify ve benzeri müzik platformlarının hayatımı­za entegre olmasıyla beraber albüm dinleme alışkan­lığının azaldığını görüyoruz. Bu durum müzik üreti­mini etkiliyor mu? Algoritmalara kapılmış olabilir miyiz?

Deniz Sungur: Bence dijital platformlar ve al­goritmaları az tanınan insanların da dinleyici kesi­min önüne çıkmasına neden oldu. Artık yaptığı müziği kimsenin eline düşmeden dinleyicilere ta­nıtabiliyor. Hatta bu sayede geçimlerini sürdürebi­lecek hale gelebiliyorlar.

Çağrı Sinci: Ben müzik yapmaya başladığımda şarkılarımızı kaset olarak basılan toplama albüm­lere yollamaya çalışırdık. Bir ara Myspace platfor­munun çok rağbet gördüğünü hatırlıyorum. Bir zamanlar plaklar elden ele dolaşırmış. Demek is­tediğim, müzik dinleme alanları ve buna bağlı ola­rak da alışkanlıklar değişse de, bir şekilde üretim devam ediyor. Bu değişimin üretim ve yayımlama sürecine doğrudan yansımaları tabii ki oluyor. Ör­neğin geçen sene Çığlık veÇığ adlarıyla yayım­ladığım toplam 10 şarkılık iki kısa çalar albüm as­lında tek bir albüm olarak tasarlanmıştı. Tek sefer­de 10 şarkı vermek yerine ikiye böldük kısacası. Ben süreçte bu şekilde ilerlemeye ikna olmuş ol­sam da bazen hâlâ bir seferde yayımlamış olsay­dım daha etkili mi olurdu diye düşünüyorum. Eğ­lence sektörü internet üzerinden rap müzik aracı­lığı ile inanılmaz bir ekonomi sağlarken, bir şekil­de gidişata ayak uydurmaya çalışsak da kendimizi nereye kadar birtakım algoritmalar ve çalma liste­lerine göre ayarlayabiliriz ki? Bu müzik üreticileri kadar dinleyicileri de ilgilendiren bir soru.

“BİR ZAMANLAR HİP HOP BİR ALT KÜLTÜRKEN MANEVİ KISMI ÇOK GÜÇLÜYDÜ”

Pandemi süreci en çok eğlence sektörünü vurdu desek yanlış olmaz. 2000’lerin sonuna kadar rap, kı­sa da olsa -Ceza’nın da etkisiyle- ana akımda yer al­dı. Buna rağmen rapçiler, aşık gibi kendi CD’lerini basıp şehir şehir gezdi, kendini tanıttı. Aynı zamanda birlikte konser organizasyonlarını oluşturdu. Daya­nışmanın en güzel örneklerini 2000’lerde gösterebil­mişken, neden farklı hip hop kolektifleri bir araya ge­lip bir online dayanışma konseri gibi bir şey yap(a)madı?

Deniz Sungur: Bilip tanıdığım birçok sanatçı bu tarz performansları organize ettiler. Yan yana gelmek pandemiden dolayı tabii ki mümkün de­ğildi.

Çağrı Sinci: Pandemi süreci benim için nitelikli bir uyarı gibiydi, işlerin ne kadar kırılgan olduğu­nu deneyimledim. Tek geçim kaynağı sahne olan arkadaşlarımıza dayanma gücü dilerim. Evet, bir zamanlar hip hop ve rap henüz bir alt kültürken, maneviyat kısmı çok güçlüydü. Az bilinen bir rap grubunu çok seven iki yabancı, sırf bu yüzden ya­kın arkadaş olabiliyordu. Şimdi farklı... Ayrıca online konserlerin biraz da olsa konser tadı vere­bilmesi için ciddi bir teknik altyapıya ihtiyaç du­yulacağını düşünüyorum. Birçoğumuzun pek ha­kim olmadığı konular.

Deniz Sungur, Almanya’da yaşıyorsun. Rosa Luxemburg Halkın Tiyatrosu gibi prestijli bir tiyat­roda tonmayster olarak yer alıyorsun. Almanya’da pandemiye dair sanatçılara maddi destek sağlandı mı? Sağlandıysa nasıl gerçekleşti? Çağrı Sinci’ye gelirsek... Devletten var mıdır destek ya da ona ya­kın bir şey?

Deniz Sungur: Almanya pandemi döneminde tüm serbest meslek erbapları için destek verdi. 3 ay için 5 bin avro ödediler. Ancak bir süre sonra başvuru sayısı çok olduğundan bu destek kesil­mek zorunda kaldı. Destekten yararlanamayan­lar işsizlik maaşı almak zorunda bırakılarak sos­yal yardımla ayakta kalmaya çalıştı.

Çağrı Sinci: Ekstra bir destek olmadı bir tek İBB’den bir erzak kolisi (çay, şeker, yağ, un, vs.) geldi, Onu da doğrudan ihtiyacı olan bir arkada­şıma ilettim. 

"DEĞİŞİM GENÇLERİN BİREYSEL İFADE İHTİYACININ SONUCU"

‘Z kuşağı’ tartışmaları sürüp giderken, özellikle öğretmenliğe ara veren Çağrı Sinci’nin gözlem ve tespitlerini merak ediyorum. Gençlerin rape bakışı nasıl? Yaptıkları eylemler dinledikleri müziklere yansıyor mu?

Çocuklar otoriteyi bizim o yaşta aldığımız ka­dar ciddiye almıyorlar. Hem bilişsel hem psikolo­jik hem de kültürel anlamda bu çocukların öğret­meni de ebeveyni de bir bakıma internet. Tüm dünyayla irtibat halindeler. Şehre en uzak köyle­rin düğün merasimlerinde bile “Gagnam Style”­çalabiliyor. Gençlerin rape bakışı da diğer tüm her şey gibi, birkaç TV kanalının kişisel zevki ve menfaatine göre şekillenmedi. Ben ortaokulday­ken bırakın sınıfımı, mahallemde benden başka rap dinleyen birkaç kişi vardı. Şimdi ise İstan­bul’da herhangi bir ortaokulun öğrencilerine tek tek favori şarkılarını sorarsanız alacağınız yanıt­ların çoğu en azından form itibariyle rap şarkısı olacaktır. Hatta her ortaokulda en az 20 kişinin kendi raplerini yazdığına eminim. Çünkü bizzat tecrübe ettim. Bu Gaziantep’te de böyledir, Sa­karya’da da. Bu değişim, çocukların bireysel ifa­de ihtiyacının da bir sonucu. Değişimin hip hop kolektifi ile geleceğine hiç değilse şekilleneceği­ne inanıyor ve umut ediyorum.

İleride sizi benzer albümlerde görecek miyiz? Üre­tim takviminizde neler var?

Deniz Sungur: Üstünde yaşadığımız sistem ve sistemden doğan adaletsizlik değişmedikçe her zaman yazıp söyleyeceğimiz şeyler olacak. O ne­denle bu bitene kadar üretmeye ve tüm canlıların sorunlarını anlatmaya devam edeceğiz.

Çağrı Sinci: DJ Suppa ile de “Terbiye” adında bir ortak albüm yaptık. Sırada o ve “Sivil İtaatsiz”­ var. Sonra bir süre bir şey üretmeyip bir uzun ça­lar yapmak niyetindeyim. Zaman ne gösterir bil­miyorum. Deniz’le müziğimiz her an farklı şekil­lerde kesişebilir.

Evrensel'i Takip Et