17 Ağustos 2020 10:40

İstanbul depreminde yapıların yüzde 25’i kullanılamaz hale gelebilir

İnşaat Mühendisleri Odası: Yaşanacak bir deprem ile yapı stokunun en az yüzde 25`i kullanılamaz hale gelecektir. En az 3 milyon insan evsiz kalacaktır.

Paylaş

İnşaat Mühendisleri Odası, 17 Ağustos depreminin yıl dönümünde yaptığı açıklamada, “Bugün İstanbul, 7 ve üzeri büyüklükte bir deprem beklemektedir. Yaşanacak bir deprem ile yapı stokunun en az yüzde 25`i kullanılamaz hale gelecektir. Binlerce insan yaşamını yitirecek ve yararlanacaktır. En az 3 milyon insan evsiz kalacaktır” dedi.

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu resmi sonuçlara göre 18 bin 873 kişinin hayatını kaybettiği 17 Ağustos Depreminin 21. yıl dönümüne ilişkin bir açıklama gerçekleştirdi. Yapılan açıklamada depremin üzerinden 21 yıl geçmesine rağmen yapı stokunun deprem güvenliği olmadığı vurgulandı.

17 Ağustos 1999 Gölcük merkezli depremin üzerinden 21 yıl geçmesine rağmen yapı stokunun deprem güvenliği olmadığı belirtilen açıklamada, “Yapı stokumuz İstanbul başta olmak üzere yeni bir depremi ve yeni bir yıkımı bekliyor. Yine yara sarmaya gidilecek, kaderimiz bu (mu) denilecek Var olan yapı stokunun deprem riski giderilememiş, ‘yara sarma" anlayışıyla günün kurtarılmasına çalışılmıştır. Sürekli olarak faylar konuşularak, halkta biriken enerji boşaltılmakta, depreme dayanıklı yapıların üretilme koşulları gözlerden kaçırılmaktadır” denildi. 

YAPI STOKU HALA GÜVENİLİR DEĞİL

Depremlerin sadece can kayıplarına değil başka birçok soruna da önayak olduğu belirtilen açıklamada “Bilinmesi gerekir ki, depremler sadece can kayıpları ortaya çıkarmaz. Meydana geldikleri bölgenin altyapısını ve ekonomik düzenini bozmakla kalmayıp, oldukça ciddi sorunlar yaratır. Bulaşıcı ve salgın hastalıklar, yaralanma, psikolojik sorunlar, sakat kalma, pazar kaybı, üretim ve gelir kaybı, enflasyon, acil yardım harcamaları, işsizlik ve planlanan yatırımların gecikmesi, çevrenin bozulması ve çevre sorunları gibi önemli sonuçlar doğurmaktadır. 17 Ağustos Depremi, bu sonuçların tümünü ortaya çıkaran bir kent depremi olarak kayıtlara girmiştir.

17 Ağustos Depremi ile sonrasında yaşamış olduğumuz depremler ve Ocak 2020 tarihinde yaşadığımız Elazığ-Sivrice Depremi, yapı stokumuzun halen güvenli olmadığını bir kez daha ortaya koymuştur” dendi. 

KANAL İSTANBUL YENİ RİSK ALANLARI OLUŞTURUYOR

Kanal İstanbul gibi yerel yönetimlerin uygun görmediği kararları çoğu kez merkezi yönetimin olumlu bularak karar verdiği giderek kentlerin plan bütünlüğünün bozulduğu projelerin depremin yıkıcı sonuçlarını arttıracağı söylenen açıklamada “Bugün İstanbul, 7 ve üzeri büyüklükte bir deprem beklemektedir. Yaşanacak bir deprem ile yapı stokunun en az yüzde 25`i kullanılamaz hale gelecektir. Binlerce insan yaşamını yitirecek ve yararlanacaktır. En az 3 milyon insan evsiz kalacaktır. Okullar, hastaneler ve diğer kamu yapıları ciddi ölçüde hasar görecektir. 100 milyar dolardan fazla ekonomik kayıp ortaya çıkacak, yıkımın faturası oldukça ağır olacaktır. Üstelik İstanbul, Kanal Projesiyle çok daha riskli hale getirilmiştir. Önceden Katar Şeyhlerinin ve iktidara yakın çevrelerin almış oldukları arsa ve araziler, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından plan değişikliği yapılarak, İstanbul`un geleceği ranta ve depremin insafına terk edilmiştir! Birçok AVM ve Gökdelenin yaratmış olduğu risklere ilave olarak, Kanal Projesi ile yeni risk alanları oluşturulmakta, İstanbul, sürekli olarak korku içinde yaşayacağı bir bilinmezliğe ve geleceksizliğe teslim edilmek istenmektedir.” denildi.

"SORUN DEPREM DEĞİL, RANT POLİTİKALARI"

“Bu son denilerek" 26 kez imar affının getirildiğine dikkat çekilen açıklamada, 24 Haziran 2018 seçimleri öncesi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`nın öncülüğünde, TBMM tarafından oybirliği ile ülke tarihinin en kapsamlı imar affının çıkarıldığı ifade edildi. Bu imar affının depremin sonuçlarını daha da olumsuz etkileyeceği, kontrolsüz yapıların daha fazla can ve mal kaybına sebep olacağı belirtilen açıklamada, depremin önüne geçmenin mümkün olmadığı fakat depremin yıkıcı sonuçlarını en aza indirmenin mümkün olduğu dile getirildi. Bilimsel ölçekte kent planlarının yapılması, nitelikli bir mühendislik eğitimi ve Meslek Yasası'nın çıkarılması gerektiği vurgulanan açıklamada, “Bilgi, beceri ve liyakat sahibi yöneticilerin yerini, şirket ve cemaat ilişkileri almıştır. Meslek odası, üniversiteler ve endüstri kuruluşları arasında olması gereken işbirlikleri görmezden gelinerek yok sayılmıştır. Bu anlayış değişmelidir. Sorun, depremin kendisi değil ranta dayalı uygulanan politikaların doğurmuş olduğu sonuçlardır” denildi. (Ankara/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

17 yaşındaki Duygu Delen’in ailesinin avukatı: Otopsi raporunu henüz alamadık

SONRAKİ HABER

CHP'li Müzeyyen Şevkin: Deprem fay hatları boşaltılsın!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa