Socar'da sözleşme imzalandı: 4 yıllık pranga
Liman-İş Sendikası, Socar Holdingle yasalara aykırı olduğu halde bir formülle 4 yıllık sözleşme imzaladı. Sendikacılar “içeriği iyi” derken, işçiler sözleşmeye de TİS sürecine de tepkili.
(Temsili görsel) | Fotoğraf: Pixabay
Turan KARA
İzmir
Azerbaycan devlet petrol şirketi Socar Holding ile Hak-İş’e bağlı Liman-İş Sendikası arasında yaklaşık 330 liman işçisini kapsayan toplu iş sözleşmesi geçen cuma, gece yarısı imzalandı. Toplu sözleşme yasasına göre en fazla 3 yıllık sözleşme imzalanabilirken, burada 4 yıllık sözleşmeye imza atıldı. Liman-İş yöneticileri sözleşmeyi savunurken işçiler sözleşme süresine tepki gösterdi. Akademisyen Özgür Müftüoğlu ise “Bu, işçilerin 4 yıl sonraki haklarına bugünden engel koymaktır” dedi.
4 yıllık sözleşme yasal olmadığı için 1+3 yıl olarak formüle edilen sözleşmeye göre 2020 yılında ücretlere yüzde 16.5 zam yapıldı. 2021 yılında havuz artı enflasyon, 2022’de enflasyon, 2023’te de havuz artı enflasyon oranında zam yapılacak. Anlaşmaya göre (havuz) Socar 2021’de toplam işçilik maliyetinin yüzde 2.5’ini, 2023’te yüzde 1’ini sendikaya aktaracak. Havuzdaki paraların işçilere nasıl verileceği ise sendikanın inisiyatifinde olacak. Öte yandan sözleşmede yıllara göre ikramiyeler de 75, 90, 90, 105 gün olarak belirlendi. Sosyal yardım miktarı ise aylık 60 lira olurken, 2021’in sadece ocak ayında ücretlere artı olarak işçilere 800 lira ödenecek.
"BİZ 2 YIL BEKLERKEN 4 YILLIK İMZALANDI"
Socar’da çalışan işçiler ise hem sürecin işleyiş biçimine hem de sözleşme süresine tepkili. Sözleşme imzalanmadan bir gün önce “Kırmızı çizgilerimiz var, bunlar olmazsa greve hazır olun” diyen Liman-İş Genel Başkan Yardımcısı Musa Kizir ve Genel Başkanı Önder Avcı’nın kendilerine selam bile vermeden gittiğini belirten bir işçi, “Sözleşmenin imzalandığı duyulduktan sonra basit bir A4 kağıdı dolaşmaya başladı. Hepimiz açıklama bekliyorken imzayı atanlar ortalarda yoktu. Temsilciler yarım yamalak açıklamalar yaptı, ancak işçileri tatmin eden bir açıklama yapmaktan aciz kaldılar. Örneğin kimin ne zam aldığını hâlâ bilmiyoruz, farklı farklı oranlar var. Nasıl olup da toplu sözleşme ve sendikalar yasasına aykırı biçimde dört senelik sözleşme imzalandığını bilmiyoruz. Temsilciler korona salgını dönemi yayımlanan bir mevzuattan bahsediyor ve yasalara aykırı olsa da bu mevzuata göre dört yıllık sözleşmenin mümkün olduğunu savunuyor. Mevzuatı göster diyoruz kem küm ediyorlar. Biz iki yıl olmasını ümit ederken dört yıl oldu sözleşme. Bu saatten sonra sendikaya ne gerek var ki burada?” dedi. İşçi, “Sendika bizden korkmuyor ne de olsa arkasında Socar Holding var, ekmeğimiz var ama emek camiasından da korkusu, utanması yok bunların. Bu cesaretin arkasında havuz maddesi diyerek işverenden aldıkları para olduğunu düşünüyoruz” dedi.
"60 LİRA GÜNDE 1 EKMEK PARASI"
Sözleşme sürecine ilişkin eleştiride bulunan bir işçi şunları söyledi: “Sözleşmeye oturmadan önce Musa Bey esti gürledi, kırmızı çizgilerimiz var diye. Sözleşmemiz grev aşamasındaydı. Ona atıfla gerekirse grev yaparız dedi. Kırmızı çizgi diye sosyal yardım dedi, 60 lira almış, günde 1 ekmek parası. Vardiya primi dedi, biz gece vardiyası yüzde 20, gündüz yüzde 15 zamlı olmasını bekliyorduk. Sadece 60 lira var aylık. İkramiyeleri 120 gün beklerken 60’tan 75’e çıkarmışlar. Kırmızıyı pembeyi bilmiyorum ama çizgi falan kalmamış. Sadece kendi kullanımlarında olan havuz parası vardı onu almışlar.”
Başka bir işçi de “Geçtiğimiz sözleşmenin üçüncü senesinde vardiya primi gece yüzde 20 gündüz yüzde 15 olacak demişlerdi, sözleşmede yoktu ama protokol yaptık demişlerdi. Aylarca bizi oyaladılar. Sonra ‘Geçtiğimiz sözleşmede bir kelime hatası yapmışız o yüzden vardiya primi alamayacağız, unutun’ dediler. Bu sözleşmede alacağız bu hakkı demişlerdi, alamadılar” dedi.
NEYE GÖRE DAĞITACAKLAR?
Havuz uygulamasının da nasıl gerçekleşeceğinin belirsiz olduğunu ifade eden başka bir işçi de “Sendikanın söylediğine göre kimin ne kadar para alacağını onlar belirleyecekmiş. Diyorlar ki az alana çok, çok alana az olacak şekilde dağıtılmasını sağlayacağız. Sanki bahşiş dağıtıyorlar. Sendikayla ya da müdürlerle aran iyiyse belki zam alırsın ama kötüyse kesin alamazsın. Kimin ne alıp almayacağını da açıklamayacaklar. Bu durumu sendikacıların komisyonu olarak değerlendirmemizin önünde bir engel var mı?” diye konuştu.
"AYRILMAYI DÜŞÜNEN ARKADAŞLAR VAR"
Sözleşme sürecinde taslak oluşturmak istediklerini belirten bir işçi de şunları söyledi: “Talep listesi hazırlayıp genel merkezimize gönderdik ama ne taslak gördük ne de taleplerimize bir karşılık aldık. Hatta biz bu hareketi yapınca genel merkez, Socar’ın disiplin yönetmeliğine aykırı olduğunu söyledi. Sözleşme süresi bitip grev aşamasına gelindiğinde aramızda eylem kararı aldık ama genel merkez eylemin sözleşme sürecine zarar vereceğini söyledi. Temsilcinin değiştirilmesi talebimiz de reddedildi.” Temsilcilerin sözleşme görüşmelerine Cumhurbaşkanı Danışmanı Mehmet Uçum’un da girdiğini söylediğini belirten işçiler, “Bu sözleşme baskı altında ilerledi” dedi.
Gün boyu temsilcilerle tartıştıklarını söyleyen bir işçi, “Temsilciler herkes memnun diyor. İtiraz edeni senin derdin ne, sen böyle konuşuyorsun ama sivriliyorsun dikkat et, kimse senin arkanda durmaz’ diyerek bizi birbirimize düşman ediyor. Sözleşme sonucu duyulduktan sonra birikmiş parasını alıp çıkmak isteyen arkadaşlarımız da var, kıdemini alıp gitmek için başvuran da” diye konuştu.
GENEL BAŞKAN YARDIMCISI MUSA KİZİR: YAPTIĞIMIZIN ARKASINDAYIZ
Liman-İş adına toplu sözleşme sürecini yürüten Genel Başkan Yardımcısı Musa Kizir de “1 yıl pandemiden dolayı uzatmaya gittik. Bu yılki zam ayrı uygulanacak. Gelecek dönem için de ayrı zam uygulanacak iki parça halinde” dedi.
Kizir sözleşme süresiyle ilgili ise şunları söyledi: “Önemli olan içeriği. Mesela 2 yıllık sözleşme imzalanıyor, enflasyonun altına imza atılıyor, bir anlamı yok ki. 2 tane 2 yıllık sözleşmede 4 yıllık sözleşmede alınan zammın yarısı kadar alınıyorsa, o sadece dostlar alışverişte görsün oluyor. Ama önemli olan kaç yıllık yaparsan yap içerik önemli. Mesela bizim bu yılki kazanımımız yüzde 27, gelecek yıl da yüzde 25 para farkı doğuyor, ediyor yüzde 52. Son yılda da ayrıca havuz alıyoruz ve ikramiye sayısını da ikiden dörde sıçratıyoruz, zaten iki ikramiyenin getirisi yüzde 17. Bizim hedeflediğimiz şu, 1 yıllık da 3 yıllık da 4 yıllık da olsa işçinin cebine ne giriyor genel toplamında, ona bakmak lazım. İyi de bir sözleşme çıktı. Yarının ne olacağını bilmediğimiz için işçi arkadaşların önünü de görmesini istedik.”
Kizir, sözleşme süresinin diğer iş kollarındaki sözleşmelere örnek olup olmayacağına yönelik sorumuza ise şu yanıtı verdi: “Camın, metalin de sözleşmelerini inceliyorum. Daha tarihinde bizim attığımız sözleşmelerin yakınına uğrayamamış. Her sendikanın gidiş yolu farklı. Hadi ben 1 yıllık yaptım seneye bir daha aldım yine 1 yıllık yaptım ne farklı oluyor. Önemli olan toplu sözleşmenin içeriği. Ekstradan havuz aldık, rakamsal değeri yüksek. İstediğimiz zaman işçilerin maaşlarına problem olan yerlerde dokunuş yapıp seyyanen zamlarla artışı yapabiliyoruz, enflasyon harici. Bizim yaptığımız sözleşme şöyle bir şey değil, bu yıl sözleşme yaptık, 3 yıl sonra tekrar bir araya düzeltmeye uğraş vermeyeceğiz, her yıl aralık ayının sonunda aldığımız havuzlarla oturup yeniden düzenleme yapabileceğiz. O da işçinin yüzde ellisine tekabül ediyor. Çok avantajlı bir sözleşme oldu. Genel dinamiklerine baktığımızda yıllık net minimum yüzde 25 oluyor. Sadece 1 yıllık sözleşme yaptığın demekle yeterli bir şey değil, biz yaptığımız şeyin arkasındayız.”
AKADEMİSYEN MÜFTÜOĞLU: İŞÇİ HAKLARINI GERİYE GÖTÜRÜR
Türkiye gibi ekonomisi istikrarsız olan ülkelerde artan enflasyon ve paranın değer kaybetmesi gibi ekonomideki genel değişimlerin çalışanların satın alma güçlerini olumsuz etkilediğini belirten Akademisyen Özgür Müftüoğlu ise “Bu durumda 4-5 seneyi öngörebilmek mümkün değil. Hatta bugün hiç kimse önündeki 1 yılı bile göremiyor. 1 yıl sermayedarlar için çok uzun gelirken, işçilerin yaşamsal haklarını belirleyecek konularda 2-3-4 yıllık uzun süreli sözleşmelerin yapılması işçilerin bir belirsizliğe atılması anlamına geliyor. Dolayısıyla siz işçinin 4 yıl sonraki haklarına bugünden engel koymuş oluyorsunuz. Bunu da yasal kılıf içerisinde ve işçinin toplu sözleşme gibi çok önemli bir hakkını kullanarak, bu görüntü altında yapıyorsunuz. Bu işçiler açısından tabi ki olumsuz bir durum. Hele ki sendika aracılığıyla ve toplu sözleşme yoluyla yapılması daha da kötü bir durum. Çünkü diğer taraftan baktığımızda örgütsüz olan işyerlerinde koşullar çok daha dinamik. Toplu sözleşmeyle anlaşmış oluyorsunuz, taraflar olarak bağlı kalıyorsunuz ve işçinin yasal hak arama sürecini de engellemiş oluyorsunuz” dedi.
Hayat pahalılığı ve artan enflasyon nedeniyle ücretlerin gittikçe eridiğine dikkat çeken Müftüoğlu, “Bu durumda ücretin asgari ücretin gerisine düşme ihtimali bile var. Siz bütün bunları sözleşmeyle bağlamış oluyorsunuz. Türkiye’de örgütlülük zayıf, sendikalar zayıf ve masaya da zayıf oturuyorlar. Zayıf oldukları ve işçileri de bu mücadele sürecine katmadıkları, katamadıkları için o masada kalabilmek için birtakım tavizler veriyorlar. Bugün Liman-İş’in de yapmış olduğu çok büyük bir tavizdir. Tavizler anlaşılır olmakla birlikte işçilerin temel haklarını geriye götürmek pahasına yapılması son derece yanlıştır. Bu aynı zamanda işçilerin toplu sözleşme hakkının tahrif edilmesidir. Ve daha da önemlisi bu başka iş kollarında yapılan sözleşmelerde kötü bir örnek olacaktır. Bu da işin daha da vahim olan diğer yanıdır” ifadelerini kullandı.