17 Ağustos 2020 14:02

Prof. Dr. Naci Görür: Depremin yeri, ne kadar can gideceği belli, ne bekliyoruz!

Jeoloji Mühendisleri Odasının düzenlediği "Sahi siz 21 yıldır ne yaptınız?" başlıklı panelde konuşan Prof. Dr. Naci Görür, "Harekete geçmek için neyi bekliyorsunuz!" diyerek yetkililere isyan etti.

Fotoğraf: Meltem Akyol/Evrensel

Paylaş

İstanbul'da Jeoloji Mühendisleri Odasının düzenlediği "Sahi siz 21 yıldır ne yaptınız?" başlıklı panelde konuşan Prof. Dr. Naci Görür, adeta isyan etti.

Yapılan çalışmalar sonucunda Silivri-Yeşilköy açıklığındaki Kumburgaz Fay Kolu'nun kırılması durumunda 7.2 büyüklüğünde, Adalar Fay Kolu kırılır ise 7 büyüklüğünde bir deprem olacağını söyleyen Görür, "Bu kaçınılmaz bir gerçek, bu deprem er ya da geç gelecek. Depremin yeri belli, ne kadar can gideceği belli, ne kadar konut yıkılacağı belli. Gerçekten bir bilim adamı olarak feveran ediyorum ve bu ülkeyi yönetenlere, yerel ya da merkezi yönetimlere soruyorum, neyi bekliyoruz?" dedi.

"SAHİ SİZ 21 YILDIR NE YAPTINIZ?"

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğine bağlı (TMMOB) Jeoloji Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, 17 Ağustos 1999 depreminin yıl dönümü nedeniyle "Sahi siz 21 yıldır ne yaptınız?" başlıklı panel düzenledi. Şişli’de bulunan Aykut Barka Konferans Salonunda düzenlenen panele İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Maden Fakültesi Emekli Öğretim Görevlisi ve Bilim Akademisi Üyesi Prof. Dr. Naci Görür, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanı Tayfun Kahraman, TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Alan ve Tiyatro Sanatçısı Erdal Özyağcılar konuşmacı olarak katıldı. Panelin moderatörlüğünü ise Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Sevgi Kesim Güven üstlendi. Panel, 17 Ağustos depreminin 45 saniye sürmesi nedeniyle “46 saniye” ismiyle hazırlanan 3 video gösterimi ile başladı.

"ÖNLEM AL HAYATTA KAL..."

Ardından söz alan Jeoloji Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Sami Teymurtaş, olası bir İstanbul depremine dikkat çekerek, “Buradaki büyük bir deprem sadece can ve mal kaybına yol açmaz, milli güvenliği de tehlikeye düşürür. Olası İstanbul depreminin giderek yaklaştığını biliyoruz. Olası depremde ülkemiz bunun altından kalkabilecek mi? Jeoloji Mühendisleri Odası olarak toplumumuzu bilgilendirmek için belgeseller hazırlıyoruz, toplumu depreme hazır hale getirmeye çalışıyoruz. Bir İstanbul depreminin yaklaştığını biliyoruz, peki bununla ilgili ne yapılıyor? Bu sorulara yanıt aramak için bir araya geldik. Biz 'önlem al, hayatta kal' diyoruz" dedi.

PROF. DR. GÖRÜR: BU İŞİN ŞAKASI YOK, DEPREM GELİYOR

Teymurtaş’ın konuşmasından sonra panel, Prof. Dr. Naci Görür’ün konuşmasıyla başladı.

1999 depreminden sonra gerekli bütün hazırlıkların yapılacağını umduğunu söyleyen Görür, "'1999 bir milattır ve bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak' deniyordu ama sadece depremin yı ldönümünde konuşur olduk bir de depremlerden sonra. Gerçek anlamda 'depremi unutmayacağız'ın açılımı, depremde artık can yitirmeyeceğimiz, oturduğumuz kentlerimizi deprem güvenli yapacağız' demektir. Deprem kader değildir, insanlarımız ölmemeliydi ama bunu beceremedik" dedi.

Prof. Dr. Görür, konuşmasını şöyle sürdürdü: Yaptığımız çalışmalar sonucunda geldiğimiz sonuç şu; Silivri ile Yeşilköy açıklığındaki Kumburgaz Fay Kolu kırılırsa 7.2 büyüklüğünde bir deprem olacak, Adalar Fay Kolu kırılırsa en fazla 7 büyüklüğünde deprem üretir. Bu kaçınılmaz bir gelecek. Bir deprem bekliyoruz, bu deprem er ya da geç gelecek. Stres transferi hesaplarıyla yapılan çalışmalar bu depremin 30 yıl içerisinde olacağını söylüyor, 1999'dan sonraki 20 yılda bunun yüzde 60 oranında gerçekleşeceğini söylüyor. Bu işin şakası yok, deprem geliyor" dedi.

GÖRÜR FEVERAN ETTİ: NEYİ BEKLİYORUZ?

"Bu ülkeyi yönetenlere, yerel ya da merkezi yönetimlere soruyorum: Neyi bekliyoruz?" sorusu ile  sözlerine başlayan Görür, "Bugün beklediğimiz deprem tetiklenmiştir. Kim tetikledi? 1999’da İzmir’de olan deprem bunu tetiklemiştir. Artık son demlere geliyoruz. İşin şakası yok. Bunu duymayan bir bizler varız. Tüm dünya bunun farkında. Tehlike belli. Depremin ne zaman olacağı periyot olarak belli. Nerede, hangi fay kolunda olacağı belli. Deprem olursa nasıl zarar göreceğimiz de belli. Yapılan depremde ne kadar can kaybının olacağı, ekonomik olarak ne kadar zarara uğrayacağımız belli. Buna rağmen neyi bekliyorsunuz? Yaptığımız çalışmaların hepsi uluslararası tanınırlığı ve güvenilirliği olan kişilerle yaptığımız çalışmalar ve elde ettiğimiz sonuçlar. Yine soruyorum, bilmediğiniz ne var? Neyi bekliyorsunuz? Neyi beklediklerini bilmiyorum ama şunu biliyorum, bu tehlikenin bütün unsurları belli, 20 senedir soruyoruz, 'neyi bekliyorsunuz" diye, gerçekten bir bilim adamı olarak feveran ediyoruz" diye konuştu.

"BÜTÜN YÖNETİCİLER DEPREMİ BEKLİYOR"

Bütün yöneticilerin depremi beklediğini belirten Görür sözlerini şöyle sürdürdü:

"Erzincan depreminden sonra bütün yönetimler afeti yönetmeye talip olmuşlardır, 'Hele bir deprem olsun ölenlere rahmet dileriz, kalanlara da ne yapacağımız Allah kerim' demişlerdir. Bu çağ dışı bir yakkaşımdır. Adapazarı depreminden sonra yayımlanmış çok sayıda makale var ve o makaleler '1976-1999 arasında İzmit'te büyük bir deprem olabilir' deyip 'neyi bekliyorsunuz' diye haykırmışlardı ve işte İzmit depremi oldu.

Onlar haykırdı, şimdi de biz haykırıyoruz, neyi bekliyorsunuz! Zeytinburnu, Bakırköy, Küçükçekmece, Avcılar, Esenyurt... En zayıf halka olan yerler buralar. Biz kentsel dönüşüm diye Bağdat Caddesi'ne gittik, tamam oralarda da yapalım ama depremde en büyük darbeyi nereden yiyeceksek oradan başlamak lazım. Kentsel dönüşümü yönetenler müteahitlerdi. Onlar da kr edemedikleri şeye girmediler.

Şimdi yapılması gereken nedir? İstanbul’da riskli alanlar için bir an önce harekete geçîlmeli. Yönetimi depremi yönetecek seviyeye getireceksiniz. Çevreyi deprem güvenli hale getireceksiniz, ekonomiyi depreme hazır hale getireceksiniz, yapı stokunu oluşturacaksınız, alt yapıyı güçlendireceksiniz. Şimdiye kadar yapılanlar değil ama bugün İBB’nin deprem için yaptıkları ümit verici.”

"TOPYEKUN BİR SEFERBERLİK İÇİNDE OLMALIYIZ"

Ardından söz alan İBB Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanı Tayfun Kahraman, Türkiye’nin bugüne kadar yapmadıkları yüzünden bu hale geldiğini söyledi. Yaptıkları çalışmalarla bundan çıkmaya çalıştıklarını dile getiren Kahraman, “Burada olacak bir depremde etkilenecek ilk şey bizim alt yapımız. İlk önce en tehlikeli alanlardan başlayıp bunu düzeltmeye çalışıyoruz. Afet sonrasına ilişkin toplanma ve barınma alanlarını belirledik. 3 milyon kapasiteli 17 geçici koruma alanı belirlendi. Şu anda bu alanlara İBB sayfasından ulaşılabiliyor. Bugün de bir deprem parkı açacağız. Bu alanlar bizim geçici barınma alanlarımız olacak. Depremde bu alanların nasıl kullanılacağı, deprem çantasının nasıl kullanılacağına ilişkin farkındalıklar yapacağız. İstanbul’da farkındalığın artması çok önemli. Affet sonrasında yerinde ve acilen müdahale edecek kişilere eğitim vererek olası deprem için eğitimler veriyoruz. Bu sadece bizim ya da ülkeyi yönetenlerin yaparak altından kalkacağı bir şey de değil, hepimizin üzerine görev düşüyor. Topyekun bir seferberlik içinde olmalıyız” dedi.

"KURUMSAL ALT YAPI YETERSİZ"

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Alan ise, meslek örgütlerini ve toplumu bilgilendirmek için uzun süredir çalışmalar yaptıklarını ifade etti. Alan, “Kendi camiamızdan başlamak üzere halkı ve mimarları, diğer kesimleri bir araya getirerek önerilerimizi sunuyoruz. Meslektaşlarımızı bu konuda bilgilendirmek için toplantılar yapıyoruz. Erzincan, Marmara, Afyon, Van ve en son Elazığ depreminde raporlarımızı ve çalışmalarımızı yaptık. Ne yapacağımız konusunda bir bilgi birikimi eksikliği olduğunu düşünüyoruz. Burada bir sıkıntı var. Kurumların alt yapı ve kapasiteleri yetersiz. 8 aylık zaman diliminde yaşananlarda 102 vatandaşımız yaşamını yitirdi. Türkiye’nin maddi kaybı 7 milyar dolar. Birçok şehrimizde kurumsal alt yapı yok. Türkiye’de deprem oluyor, ne kadar büyüklükte olduğunu başka yerlerden öğreniyoruz” diye konuştu.

"HALKI BİLİNÇLENDİRMEK GEREK"

Deprem gerçekliğinin hep gündem dışına itildiğini ifade eden Tiyatro Sanatçısı Erdal Özyağcılar, halkta da bir bilinçsizliğin olduğunu vurguladı. Burada halka çok iş düştüğünü dile getiren Özyağcılar, “Çünkü itici güç halk. Şimdi diyeceksiniz 'insanlar işinde gücünde, depremle nasıl ilgilenecek’; ilgilenmeli. Kendisini, çocuklarını düşünüyorsa ilgilenmeli. Bu noktada bize çok iş düşüyor. Burada 17 Ağustos depremini halka unutturmayacak birimler oluşturulmalı. Herkes kendi içinde bir çaba gösteriyor ancak bir arada çalışarak risk yönetimini azaltabilir. Burada halkı bilinçlendirmek için deprem öykülü hikayeler çekilebilir, tiyatro oyunları oynanabilir. Halk bilinçlenirse niye tiyatro oyunları olmasın? Bizler buna hazırız ve talibiz” diye konuştu.

ÖNCEKİ HABER

Vestel’de hasta sayısı da mesai süreleri de artıyor

SONRAKİ HABER

Hacettepe öğrencileri: Sosyal hizmet bölümü açıköğretimden çıkarılsın

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa