Maaşını dolarla almayan da bi’ zahmet konuşmasın!
Türkiye’yi uluslararası tekeller ve yerli işbirlikçileri için sömürü cennetine, gençlik kitleleri için ise sömürü cehennemine çeviren sermaye sınıfının çıkarlarıdır.
Kaynak: Max Pixel
Ekonomi Bakanı damada göre cebinize giren para dolar değilse, ekonomik gidişattan etkilenmiyorsunuz. Eğer dolarla ücret alıyorsanız etkilenip etkilenmediğinizi o size anlatacak. Ahmet Hakan’ın parasını dolarla almadığını öğrenince ona da açıklamadı çünkü.
Damadın kayınpederi olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a göre; buzdolabı satın alıyorsanız zaten uçuşa geçmiş ekonominin birinci sınıf koltuğunda yolculuğa çıkmış oluyorsunuz. Bu nedenle dolabın içine ne koyduğunuzun önemi yok. Dolap varsa uçuş var demektir.
Sağlık bakanı özel hastane sahibi Fahrettin Koca ise Kovid-19 salgınının maddi ve manevi sonuçlarını, verilerinin uçuşunu attığı tweetlerde açıklıyor. Her gün farklı desende bir maske fotoğrafı paylaşıp “Bugün ne giysem?” diye sorarak günlük kombin derdine çare arıyor. Çünkü bu birinci sınıf koltukta gerçekleşen uçuşta kıyafetinize uygun bir maske ile şık görünmek gerek.
Eğitim bakanı özel okul sahibi Ziya Selçuk’a göre eğitim alanında da bir uçuş mevcut. Açıkça “parasını dolarla almayanlar da okumasın bi zahmet” diyemediği için çeşitli biçimlerde ifade etmeye çalışıyor.
Tüm bu açıklamalar, paylaşımlara gerek yoktu aslında. Türkiye gençliği reisin kendilerini uçurduğunun farkında. Yolları, köprüleri, havalimanlarını özel şirketlere yaptırıp, bu yolları kullanan halktan para alıp tekrar şirketlere veren, bu para şirketlere az gelirse döviz kuru üzerinden şirketlere taahhüt edilen para miktarını, devlet kasasından karşılayan bir iktidarın gençliğin sorunlarına çare olacak hali yok.
TEK ADAM EKİBİNİN TERCÜMESİ
“Kazanç sağlamanız tek adam tarafından garantiye alınmış patronlardan değilseniz size ne dolardan! Bu işin muhatabı patronlar! Onların cebine kalacak para azalıyor mu artıyor mu bu bizim derdimiz!” demiş oldu Berat Albayrak.
“Kovid-19 salgınında kar oranınızı koruyup, artırabilmek için uğraştığınız bir fabrikanız yoksa, her gün test yaptırıp, korunaklı alanlarda yaşamanızı sağlayan bir makamınız yoksa size ne salgına karşı alınmayan önlemlerden! Desen desen maskelerden takın birini!” demiş oldu sağlık bakanı.
Türkiye’yi uluslararası tekeller ve yerli işbirlikçileri için sömürü cennetine, gençlik kitleleri için ise sömürü cehennemine çeviren, tedirgin, umutsuz hissettiren yalnızca uçuşun pilotu olan tek adam değil, kendisinin de bir parçası olduğu sermaye sınıfının çıkarlarıdır.
KRİZLER FIRSATA, FIRSATLAR UÇURUMA DÖNÜYOR!
Yani Türkiye’nin içinde bulunduğu durumun çekilmez hale gelmesinin, gençliğin mahkum edildiği karanlığın koyulaşmasının sebebi, kapitalist üretim ilişkilerinin her durumu sermaye lehine olacak şekilde fırsata çeviren karakterindedir. Bu fırsata çevirme işleminin Türkiye’deki yürütücüsü de tek adam ve onun ekibidir!
Krizlerin fırsata çevrilmesi yalnızca ekonomik anlamda bir sömürüyü içermez. Siyasal olarak da bu fırsata çevirme eyleminin kolaylaştırılmasını içerir. Bugün Türkiye için bu kolaylaştırmanın reçetesi, tek adamın gerici faşist politik rejimidir. Sermayedarlar için bu reçete uçuş, Türkiye gençliği için ise uçurumdan aşağı düşüş anlamına geliyor.
Ülkemiz bağımlı kapitalist bir ülke. Her tekelci kapitalist emperyalist devlet kendi “fırsatlarını” bağımlı ülkeler üzerinden var etmeye, kendi çıkmazlarını rakiplerine ve bağımlı ülkelere yıkmaya çalışıyor. Bu fırsatçılığın tüm dünya gençliğine yıktığı fatura ağırlaşıyor; tek adamın Türkiye gençliğini ittiği bu uçurum daha yüksek, daha tehlikeli bir hal alıyor. Üstelik bu tehlike uzakta değil.
Bir üniversite öğrencisinin gündelik yaşam koşullarına basarak sonrası işsizlik olacak bir mezuniyet tarihine sıçrayacak, bir işçi gencin bindiği serviste yol alıp, var olan hakları da gasp edilmiş olarak kapı önüne konulabilecek bir gün yakınlığında.
Bugünün koşullarının yarattığı toplumsal bir umutsuzluk halinin içinde. Tek adamın iki dudağının arasındaki kararlarda.
Türkiye’yi uluslararası tekeller ve yerli işbirlikçileri için sömürü cennetine, gençlik kitleleri için ise sömürü cehennemine çeviren, tedirgin, umutsuz hissettiren yalnızca uçuşun pilotu olan tek adam değil, kendisinin de bir parçası olduğu sermaye sınıfının çıkarlarıdır.
O halde her gün yeniden ülkemizin ve kendimizin geleceğini kendimiz belirlemek için mücadele etmek zorundayız.
Bu zorunluluk acil,
bu zorunluluk hayati!