Hayatın her alanında mücadele vermeliyiz
İşsizlik ve gelecek kaygılarından daha çok “Canımızı nasıl koruruz?” diye düşünüyoruz.
Fotoğraf: MA
Nilay YİĞİTOĞLU
KAYSERİ
Ülkemizde kadına şiddetin giderek artması, kendimizi güvende hissetmemizi engelliyor. Aynı yolda yürüdüğümüz, rastgele aynı otobüse bindiğimiz, aynı mağazada denk geldiğimiz kişiler tarafından şiddete uğramayacağımızın hiçbir garantisi yok. Onlara şiddeti meşru kılan adalet sistemi, biz kadınların rahatça hareket etmeleri olanağını ellerinden alıyor. Şiddete, tacize, tecavüze maruz kaldığımızda haklarımızı sosyal medyadan aramak durumunda kalıyoruz çünkü sesimiz en çok bu şekilde duyuluyor, birçok kadın cinayetini, tecavüzleri bu platformlardan öğreniyoruz. Adalet sağlansın, gösterilmeyen olaylar medyaya yansısın diye bu mecralarda sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Ya da bir araya gelerek, eylem ve etkinlikler örgütleyerek haklarımızın aramaya ve korumaya çalışıyoruz. Üstelik kadınlar olarak bunu yaparken bile darp ediliyoruz.
CANIMIZI NASIL KORURUZ DİYE DÜŞÜNÜYORUZ?
Son zamanlarda gündeme gelen; bedenlerimizin, geleceğimizin, haklarımızın korunmasından yükümlü olan “İstanbul Sözleşmesi” korkularımızın ve kaygılarımızın giderilmesi için oldukça önemli bir yer kaplıyor ki bu sözleşmeye rağmen cinayetlerin, tecavüzlerin önüne geçilemiyor. Buna rağmen bizler için önemli olan, etkili bir biçimde uygulanmasını istediğimiz “İstanbul Sözleşmesi”, kadına şiddetin insan haklarına aykırı olduğunu gösterip, şiddeti meşrulaştıran kalıpları yıkarak, kadınların “öteki” konumuna sürüklenmesini engelliyor, en önemli hakkımız olan yaşama hakkını ellerimizden alan tüm zihniyetlere inat bizlere zor da olsa bu olanağı sağlıyor. Erkeklere tanınan ayrıcalıkların hepsini kazanarak elde etmek zorunda kaldığımız bir çağda, işsizlik ve gelecek kaygılarından daha çok “Canımızı nasıl koruruz?” diye düşünüyoruz. Eminim ki özellikle tüm genç kadınlar ile aynı kaygılara sahibiz. Hayatımızın her anını bu düşünce ile geçirmek zorunda kalmamak için öncelikle anayasal haklarımızın korunması gerektiğini ve bu hakların ihlal edilmekten artık vazgeçilmesini istiyoruz. Tacize, tecavüze, şiddete karşı yıldırıcı cezalar verilmesi gerekirken, bazı suçlara ceza kesilmiyor, katiller, sapıklar aramızda dolaşıyorlar. Bizler hayatlarımızı güvenceye alacak hukuki yaptırımlar görmek istiyoruz. Birlik olup sesimizi duyurduğumuz takdirde isteklerimize eriştiğimizin farkındayız. Bu yüzden kadınlar olarak mücadelemizi sürdürmekten vazgeçmememiz lazım. Haklarımızı aramamızı sağlayacak kuruluşlar, dernekler ile irtibata daha çok irtibata geçmeliyiz, bilinçlenmeliyiz.
“ATFEDİLEN ROLLERİN DIŞINA ÇIKINCA TEDİRGİN OLUYORUM”
Nuh Naci Yazgan Üniversitesi Psikoloji Bölümü öğrencisi
KAYSERİ
İstanbul Sözleşmesi her kadın için koruyucu bir sözleşmedir. Sadece kadınlar değil mülteciler, cinsel kimlik ve yönelim farkı gibi toplumsal olarak ötekileştirilmiş gruptan sayılan insanlar için de koruyucu bir hedefi vardır. Şiddet önleyicidir. İstanbul Sözleşmesi tam olarak uygulandığı zaman şiddetle mücadelede yeni bir harekete başlanabilir. Sadece Türkiye değil sözleşmeyi imzalayan birçok ülke sözleşmenin feshine karar verdi. Unuttukları bir şey var; haklı bir talebi ve isyanı olan halkı kimse durduramaz. Ben yaşamımda en çok cinsiyetçiliğe tanıklık ediyorum ve atfedilen rollerin dışına çıktığımda kendimi tedirgin hissediyorum. Hatta toplumdan dışlanma korkusu yaşadığım vakitler de olmuştu ama şu an bu kaygılarımı aştım. Aşamadığım vakitlerde rol yapmayı tercih edip kendimi topluma kabuk ettirmeye çalıştığım zamanlar olmuştu. Şimdi ise daha özgür ve kararlı hissediyorum.
“UMUTLU OLMAK İSTİYORUM”
PDR öğrencisi genç bir kadın:
ERÜ
Ben üniversite öğrencisi genç bir kadın olarak; bu günlerde İstanbul Sözleşmesi’nin iptali tartışılıyor ve masaya yatırılıyorsa “Gelecekte ne olacak acaba?” diye düşünerek kaygılar yaşıyorum. “Yaşadıklarımızın daha ilerisi var mı? Daha kötü ne olabilir? İleriki yaşamımızda ne olumsuzluklar yaşayabiliriz?” diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Hep umutsuzum. Umutlu olmak istiyorum. Her sabah kalktığımda bir kız kardeşimin yakıldığını, kesildiğini, silahla vurulduğunu öğrenmek istemiyorum. Sıra bana ne zaman gelecek diye düşünmek istemiyorum, kıyafetlerimin içinde, kıyafetlerim yüzünden korkup çekinerek yürümek istemiyorum. “İstanbul Sözleşmesi” konusunda herkesin bilinçlenmesi için çabalıyorum, çünkü kimse benim adımı, başarılarımı, çalışmalarımı görmüyor. Girdiğim her ortamda dikkat çeken ilk şey bir kadın olduğum ve ben böyle olsun istemiyorum. Kadınların yaşam hakkına el uzatılmasına karşı çıkıyorum.
“GENÇ BİR KADIN OLARAK GELECEĞE KAYGIYLA BAKIYORUM”
Sosyoloji öğrencisi genç bir kadın:
ERÜ
Yaşamın her alanında haklarımızı güvence altına almak için, İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü sözleşmeyi okuyunca gördüm ki; sözleşme gerek psikolojik gerek ekonomik gerekse fiziksel olarak şiddet gören herkesi korumaya yönelik olarak detaylıca hazırlanmış. Genç bir kadın olarak geleceğe kaygıyla bakıyorum çünkü gerek iş yaşantısında gerekse dışarıda her türlü tacize, mobbinge uğrayabileceğimi düşünüyorum. Erkeklerle eşit ücret almak, bir kadın olarak erkek alanlarda rahat ve güvenle hareket edebilmek için haklarımın güvence altına alınmasını, caydırıcı bir sistemle şiddetin her türlüsünün azaltılmasını talep ediyorum.