19 Ağustos 2020 13:34

Kadınların içindeki aydınlık, cehaletin karanlığını bastıracak!

Hayatın her alanında olduğu gibi sporda da kadınlar bir köşeye itilmenin ve kalıplara sıkıştırılmanın karşısında geleceğe yürüyorlar.

Fotoğraf: John Torcasio/Unsplash

Paylaş

Ecem HAVLE

Buğra TOPUZ

İzmir

Spor medyasındaki cinsiyetçi tutumlar, son zamanlarda gündemi meşgul eden en önemli konulardan biri olarak göze çarpıyor. Bu tarz durumların sosyal medya gündemine bir anda oturmasının sebebi, beIN Sports’ta Maç Sonu adlı programın sonucusu olan Melih Şendil’in cinsiyetçisi açıklamaları oldu. Şendil, "Futbol o kadar ataerkil bir oyun ki mesela kadınlara voleybol oynamak çok yakışıyor ama benim şahsi düşüncem kadınlar futbolda olmamalı. Basketbol da bence erkek oyunu, hani böyle ayrımcılık yapıyor gibi olmayalım Bunun üzerine topa tutabilirler ama olsun alışığız yani ben burada başkan olsam asla bir pembe forma yaptırmam.” ifadelerini kullanarak pek çok tepki aldı fakat kadınlara yönelik bu tavrı tek bir kişiye indirgememek gerek. Pek çok alanda olduğu gibi sporda da kadınlar ayrımcılığa, eşitsizliğe uğruyor ve bu tür söylemlere sık sık şahit oluyoruz. “Futbol kadına uygun bir spor değil”, “Adam gibi oynayın”, “Şu topa kız gibi vurma”, “Voleybol kadın sporudur”, “Kadın nasıl güreşecek?​” gibi sonu gelmeyen, kadını ayıran, onları hor gören anlayış hakim oldukça kadına şiddete giden yol da açılıyor ve bu durum, korkunç bir hal alıyor. Yine erkek olmanın gurur verici ve güç belirtisi olduğu, kadın olmanın narinliği ve hassaslığı temsil etmesi sarmalına giriyoruz. Futbolun bir temas oyunu olduğu ve voleybolun rakip takıma temas etmeden oynandığı kabul ama güç gerektiren sporların erkeklere, diğer sporların kadınlara uyduğunu kabul etmek, herhangi bir yazılı veya yazısız norm ile açıklanamaz olsa gerek. Aslında sadece futbolda değil, bu tarz ayrımcılığın olduğu olayların temeli direkt olarak bu düşünce sistemine dayanıyor.

ERİL DİLE TOLERANS GÖSTERİLEMEZ

Bu söylemlerin ardından spor camiasından pek çok isim ve sporsever rahatsızlıklarını dile getirdi. Fenerbahçe eski başkanı Aziz Yıldırım; “Kadınların futbol oynayamayacağına, futbolun erkek oyunu olduğuna dair görüş son derece mantıksız, ilkel ve çağ dışı. Kadın – erkek sadece sözde değil; toplumun her kademesinde uygulamalı olarak eşit olmak zorunda.” ifadelerini kullanırken Süper Lig’de bir futbol kulübüne başkanlık yapan ilk kadın olan Kayserispor Başkanı Berna Gözbaşı konuyla ilgili “Ülkemizin gelişimi önündeki en büyük engellerden biri de bir türlü yıkamadığımız cinsiyet ayrımcılığı.'' diyerek bu durumu körükleyenleri kınadığını belirtti. Milli basketbolcumuz Cansu Köksal da; “Erkek egemen pek çok meslekte başarılı olan kadınlar gibi ben de; önyargıları kıran, kalıpları yıkan bir iş yapmaktan gurur duyuyorum.” diyerek kadının gücünün altını çizdi. Gelin, görün ki maalesef yayıncı kuruluş beIN Sports, söz konusu kişiye yaptırım uygulamak için tepkilerin çığ gibi büyümesini bekledi. Kadına fiziksel ve psikolojik tacizin bu kadar arttığı bir zamanda ayrımcılığı uygulayan herkese gereken yaptırım başka bir şey beklemeden yapılmalıdır. Biz isteyince çok güzel birlik oluruz, bunu her zaman gösteriyoruz fakat ataerkil düşüncenin ve dilin değişebilmesi adına hiçbir tolerans gösterilmemeli. En yakın çevremizden başlayarak; eril dili ve eşitsizlikleri ortadan kaldırabilmek, kadınların her türlü alanda başarılı olabileceklerini göstermek, köstek değil destek olmak adına güveni yeşertebilmek ve bu ataerkil toplum düzenini değiştirmek için elimizden geleni yapmalıyız.

RENKLERİN CİNSİYETİ OLMAZ!

Renklerin cinsiyeti yoktur ancak bizim onlara yüklediğimiz anlamlar vardır. Manchester City ile Real Madrid arasında oynanan maçta Real Madrid takımının pembe formasını eleştiren Melih Şendil, kadına yakıştırmadığı bazı şeyler olduğu gibi pembe rengini de erkeğe yakıştırmadığını ve kulüp başkanı olsa asla böyle bir şey yaptırmayacağını ifade ediyor.

Pembe, ataerkil... Aslında bu olayın anahtar kavramları bunlar. Türkiye de dahil olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinde erkekler üzerinde anket yapılsa büyük bir çoğunluk, pembe renginin kendilerine uygun bir renk olmadığını ve pembeyi ''kadın rengi'' olarak gördüklerini söylerler. Bunun en yegane nedenini de bazı erkeklerin, güçlü olmayı bir zorunluluk görmesi ve içinde ''kadın'' kavramının olduğu bir durumun güçsüzlüğü temsil ettiğini zannetmesi olarak yorumlayabiliriz. Pembe renk tişört, gömlek veya forma giymek de bazı erkeklere göre güçsüzlük ve maskülenlikten uzaklaşma alanı olarak kabul görüyor. Merak etmeyin, pembe renk hiçbirinizin erkekliğine zarar vermez!

EŞİTSİZLİKLERİ BERABER YIKABİLİRİZ

Bu ayrımcılığın kısa vadede çözüme kavuşacağını düşünmüyorum. Acı ama gerçektir ki kadınlara yönelik her türlü şiddetin, ayrımcılığın ve tacizin sayısı günbegün artmakta. Daha da acı olan şu ki bu tür mide bulandırcı, aşağılık yönelimleri olan insanlar sadece toplumun alt, eğitimsiz ve bilinçsiz katmanından değil. Doktorundan öğretmenine, işvereninden spor spikerine kadar belli bir tahsili olan, sosyokültürel seviyesi ortalamanın üzerinde insanlarla muhatap olan ve iş hayatında belli bir süre kadınlarla birlikte çalışan erkeklerin bunu yapması, bu hastalıklı düşüncenin toplum nazarında yok olmasını epey zorlaştırıyor, hatta büyük bir çıkmazın eşiğine sürüklüyor. Bu ayrımcılığa cevap veren kesim yalnızca kadın sporcular ve kadın spor spikerleri değil; basının ve spor camiasının tamamı olursa ekranın önünde ve arkasında, sporun her alanında ve yönetiminde kadın sayısı artılırsa o zaman bu duvarları yıkıp engelleri aşmaya başlamış oluruz.

TOPLUMUN DEĞİŞİM FORMÜLÜ

Bu durumun uzun vadeli çaresi belki de şu atasözünde saklı: Ağaç yaşken eğilir. Öğretim kısmını her türlü halledebiliriz ama eğitim kısmı maalesef bu kadar kolay halledilebilir bir husus değil. Cinsiyet fark etmeksizin her çocuğun hem okulda öğretmenleri hem de aile üyeleri tarafından doğru bir eğitime tabi tutulmaları, gelecek günleri daha mutlu ve huzurlu geçirmemizin önemli bir formülü sayılabilir. Toplum önünde bu tür ataerkil söylemlere karşı çıkmak, bu yanlışlığın nedenleriyle birlikte doğrusunu öğretecek konuşmalar yapmak, yazılar yazmak, eğitimler vermek ve bu tür yöntemlerle halka ulaşabilmek, toplumu geliştirerek eşitsizliklerin azalmasına ve toplumun bilinçlenmesine katkı sağlayacaktır. Bu sayede, erkek çocukları bu zihniyeti öğrenmemiş, saygılı ve eşitlikçi bireyler olurken kız çocuklarının da hayallerini çalmamış, onları ileride kendi ayakları üzerinde sağlam bir şekilde basacak güçlü bireyler olarak görebiliriz. Yeni nesilleri bilinçli bireyler olarak yetiştirmek hepimizin görevi.

Son olarak, her geçen gün artan kadına şiddetle mücadelemiz devam ediyor. “İstanbul Sözlemesi Yaşatır” diye haykırıyoruz, eşitsizlikler karşısında büyük bir mücadele veriyoruz. Tüm bunlar olurken ilkelce yorumlar yapmak, hiç kimseye yakışmıyor. Köstek değil destek olmaya çalıştıklarında hayat hepimiz için daha yaşanılabilir olacak. “Olmaz, yapamazsın!” diye önüne engeller koyulan bütün kadın sporcularımız, hakemlerimiz, teknik direktörlerimiz, taraftarlarımız, yorumcularımız ve spikerlerimizin bundan sonra desteklenmesi dileğiyle.

ÖNCEKİ HABER

Sporun Cinsiyeti Olmaz!

SONRAKİ HABER

Batman’da tecavüze karşı yürümek isteyenler polisler tarafından engellendi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa