Şehirler ve Canlıların Evrimine Etkileri
İnsanların etkisi, birçok hayvan türünün evrim ve adaptasyon sürecini etkilemiştir. 7 katlı Londra Metrosu’ndaki sinekler, buna güzel bir örnektir.
Kaynak: Charlota Blunarova/Unnsplash
Tarım Devrimi’nden sonra insanın verimli topraklara geçmeleriyle ilk nüvelerini gördüğümüz şehirler, Orta Çağ’da savunma amacıyla surlar içerisine alınırken sanayileşmeyle birlikte hızlı bir şekilde büyümeye başladı. Şehirlerdeki değişim, bu süreçte doğal çevreyi ve orada yaşayan canlıları da fazlasıyla etkilemiştir. Gürültü, ısı, betonlaşma, habitatın parçalanması, gıdaya ulaşım gibi faktörlerin artmasıyla birlikte de şehirler; içinde yaşayan hayvanları, bitkileri ve diğer canlıları (virüsleri de) yeniden şekillendirmiş bazılarını yaşamsal olarak daha zora sokarken bazıları açısından da gelişim ve yeni türlerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Kimi canlılar açısından da yeni davranışların ortaya çıkmasına sebep olurken insanların da bu değişimden etkilenmekten de pek de muaf olduğu söylenemez.
YENİ BİR EKOSİSTEM
Evrimsel süreçte mutasyonlar değişim açısından başat rolü oynarken bu değişimlerin evrimsel bir değişikliğe dönüşebilmesi için seçilime uğraması gerekmektedir. Seçilimde (ya da elemede) rol oynayan çevredeki değişimler de bu süreçte aslında azımsanamayacak derecede belirleyici faktördür. Canlılığın evrimsel tarihi açısından baktığımızda da çevredeki aşırı hızlı olan değişimler ve yeni yaşam alanlarının oluşması özellikle nesil süresi uzun olan türlerin veya küçük popülasyonların yok olmasına sebep olurken; türleşmenin de müthiş derecede arttığını gözlemliyoruz. Şehirleşmede ise yaşam alanlarının çok kısa sürelerde büyük çapta değişimini ve rantçı politikalar ve ihmaller nedeniyle doğa üzerinde yapılan büyük tahribatların olduğunu gözlemliyoruz.
Yaşam alanındaki değişimler, kayıplar veya engeller (yol, bina vb.) tüm türlere meydan okuduğundan bazı türler davranışsal ya da biyolojik olarak uyum sağlarken, bazıları da yok olmanın eşiğine geliyor ya da yeni bir türün ortaya çıktığını görüyoruz.
UYUM SAĞLAYAN HAYVANLAR VE BİTKİLER
Özellikle kuşların diyetlerindeki değişikliklerin kuşların gaga yapısında değişiklik yarattığı gözlemleniyor. Tıpkı Darwin’in Galapagos adasında gözlemlediği İspinoz kuşları gibi şehirde yaşayan kuşlarda da gaga boyutunda bölgeye göre küçülmeler ve büyümeler olduğu gözlemlenmiş. Japonya’da gözlemlenen Leş Kargaları’nda ise beslenme konusunda davranışsal bir adaptasyon olduğunu görülebiliyor. Otoyol kenarlarında gagalarında tuttukları kabuklu yiyeceklerle bekleyen kargalar yola bıraktıkları yiyeceklerle arabaların üstünden geçmesiyle kırılmasın hedefleyerek besine ulaşıyorlar.
Şehirde parklarda ve bahçelerde görülen Anolis familyasındaki kertenkelelerde ise binalara tırmanmak için el ve ayaklarında uzama olduğu görülürken parmak uçlarında da yüzeye daha iyi yapışmasını sağlayan yapısal değişiklikler olduğu gözlemlenmiş durumda.
Bu değişimlerden etkilenenler sadece hayvanlar değil, bitkiler de maruz kalmış durumda. Buna bir örnek ise Fransız şehri Montpellier’deki Kıskı (Hawk’s-Beard) bitkisi. Şehirdeki sokaklarda dikilmiş ağaçların etrafındaki küçük toprak parçalarında büyüyen bu yabani otların tohum yapısı incelendiğinde görülüyor ki bu bitki büyük ve küçük olmak üzere iki tip tohum oluşturuyor. Küçük olanların rüzgarda savrulmak için “paraşüt” vari bir yapı gösterdiği gözlemlenirken sayılarının da gittikçe azaldığı kayıt edilmiş. Bu durumun sebebinin de muhtemelen rüzgarda savrulan tohumların asfalta ineceği ve de filizlenemeyeceği olduğu düşünülüyor. Büyük tohumların üstünde toprakta daha uzun süre kalmasıyla adaptif bir özellik geliştirdiğini ve sadece 10-20 sene gibi kısa bir sürede de baskın tip olduğu görülmüş.
BÖCEKLER VE LONDRA METROSU SİVRİSİNEĞİ
Böcekler açısından da durum pek de farklı sayılmazken bazı değişimler görece kısa sürede gerçekleştiği için türleşmeye gösterilebilecek ders niteliğinde örnekler. Özellikle Londra Metrosu Sivrisineği olarak da bilinen Culex pipiens f. molestus türünde mikro-evrimi de gözlemleyebiliyoruz. Yapımına 19.yy’ın başlarında başlanan hala da aktif şekilde çalışan Londra Metrosu 7 katlı bir metrodur. Çok uzun süredir (2. Dünya Savaşı’nda Nazilerden kaçan Londra’daki insanların metroda kaldığında sinekler tarafından ısırıldığı biliniyor) sineklere ev sahipliği yapan metroda sineklerdeki değişim şaşırtıcı derecede kısa sürede ve farklı tipte olmuş durumda. Yumurta bırakmak için büyük durgun su birikintilerine ihtiyaç duyan sivrisineklere epey geniş bir alan sağlayan metroda metroyu her gün kullanan milyonlarca insanın bıraktığı sandviç ve deri hücreleri nedeniyle de metrodaki dişi sivrisineklerin artık besine daha kolay ulaşmaları nedeniyle kan emmek zorunda olmadıkları gözlemlenmiş. 7 katlı metroda katlar arasındaki sivrisineklerde de çeşitli farklılıkların olması nesil süresinin de epey kısa olma sebebiyle görece kısa sürede de evrimsel değişimlerin olduğu gözler önüne seriyor.
Şehirleşme örümceklerde de yapısal olarak değişime yol açmış gibi görünüyor. Birkaç şehirde yapılan araştırmada örümceklerin boyutlarında artış gözlemlenirken bunun sebebinin de besine daha kolay ulaşma olduğu düşünülüyor. Özellikle sokak lambalarının böceklerin ilgisini çekmesiyle sokak lambalarında konumlanan örümcekler ziyafet çekiyor denebilir.
SEBEPLER/SONUÇLAR
Yapılan diğer çalışmalarda da görülüyor ki sıçan, kertenkele, tahtakurusu, hamamböceği, güvercin gibi organizmaların insanlara bağımlı hale geldikleri görülürken; mikroorganizmaların yayılımı açısından da daha uygun ortamlar oluşmuş durumda. Özellikle böceklerin patojen (hastalık yapıcı) mikroorganizmalara konakçı olduğu düşünülürse gelecekte salgınların daha sıklıkla ve daha büyük çaplı olacağı düşünülüyor.
Yazı içerisinde daha küçük çaptaki değişimler incelense de doğaya düşmanca yapılan, rantçı, kar odaklı politikalarla, “çılgın” projelerle iklim krizi gibi daha büyük çaplı sorunların hızlanmasında da ne kadar kritik bir rol oynadıkları biliniyor. İnsanlığın ve birçok canlı türünün sonunu değil de doğa tahribatında ellerine su dökülemeyecek burjuvazinin sonunu görmek için mücadele etmek şart.