21 Ağustos 2020 00:30

Zeus Sunağı’nın iadesiyle ilgili çabalar hızlandı: Taş yerinde ağırdır!

150 yıl önce Bergama’dan kaçırılan Zeus Sunağı’nın iadesi ile ilgili çabalar yeniden hızlandı.

Fotoğraf: Deutsche Fotothek‎/ Wikimedia Commons (CC BY-SA 3.0)

Paylaş

Özer AKDEMİR
İzmir

Bugün, Almanya’nın Berlin kentinde Bergama müzesinde sergilenen Zeus Sunağı ülkemizden kaçırılan tarihi eserlerin en önemlilerinden birisi, belki de en önemlisi. 1863 yılından itibaren 14 yıl süresince parça parça sökülerek gemilerle Almanya’ya taşınan Zeus Sunağı’nın ait olduğu topraklara geri getirilmesi için bugüne kadar birçok girişimlerde bulunuldu. Son günlerde, geçmişte sunağın Türkiye’ye iadesi için birçok girişimde bulunan Bergama Eski Belediye Başkanı Sefa Taşkın’ın girişimleri ile sunağın iadesi konusunda yeni gelişmeler gündeme geldi.

Belediye Başkanı olduğu 1989-1999 yıllara arasında Zeus Sunağı’nın Türkiye’ye iadesinin yanı sıra özellikle Bergama Ovacık'taki altın madenine karşı da mücadelenin öncülüğünü yapanlardan birisi olan Taşkın, aynı zamanda gerek Bergama gerekse Anadolu’nun eski uygarlıkları ile ilgili yazdığı çok sayıda kitap ve araştırma ile de tanınıyor. Halen Bergama’da zeytincilikle uğraşan Taşkın’ın birçok roman ve şiir kitapları da bulunuyor.

Taşkın Zeus Sunağı’nın ülkeden kaçırılışı, Berlin’de başına gelenler ve geri getirilmesine dönük girişimlere dair sorularımıza şu yanıtları verdi: 

"SUNAK KAĞNILARLA DİKİLİ LİMANINA TAŞINDI"

Zeus Sunağı’nın Almanya’ya kaçırılma öyküsünü anlatır mısınız?

1863-1864 yıllarında bir Alman Mühendis Carl Human Bergama-Dikili yolunu yapmak için bölgeye gelir. O zamanlar asfalt olmadığı için taş yol yapacaktır. İnsanlara Taş nerede var?​” diye sorar. İnsanlar “Bergama’da taş var” cevabını verir.  Bunun üzerine Akropol’e çıkar, Zeus Sunağı’nın bulunduğu yerde de birkaç friz ve Bizans’ın, Arap saldırılarını önlemek için yaptığı duvarlarda frizler ve klasik frizlerden vardır. Olağanüstü güzelliğe sahip bu yapıları görünce akrabası olan Alman müze müdürünü Bergama’ya çağırır. Zeus Sunağı’nı keşfedince kaçırmaya yönelik planlar yapılır ve Carl Human 1863’ten 1878’ e kadar bu yapıları kağnılarla Bergama’dan Dikili’ye, Dikili’den İzmir’e, İzmir’den Almanya Hamburg’a kadar gönderir. Bergamalılar, eserlerin kaçırıldığını fark etmesi üzerine kağnıların önünü kesiyorlar ve gönderilmesine engel oluyorlar. Bu bir isyan çıkmasına sebep veriyor ve Osmanlı, bir paşa gönderiyor. Gelen paşaya Human heykelleri değil sıradan taşları gösteriyor. Paşa bunun üzerine İstanbul’a gidiyor. Bu olay İstanbul’da da bir huzursuzluğa yol açıyor ve 1869 yılında ilk Asar-ı Atika Yasası çıkarılıyor. Bu yasa ile beraber eserlerin yurt dışına çıkartılması yasaklanıyor. Bu yasayı çok önemsemiyor ve taşımaya devam ediyorlar. O dönemde Rusya ve Almanya Osmanlı’ya nüfus etmiş bir konumda. 1874’te Osmanlı’ya zorla 2. Asar-ı Atika Yasası’nı çıkarttırıyor. Bu yasayı hazırlayan kişi de bir Alman! Bulunan eserlerin 3’te 1’i Almanya’ya gönderilebilir şekilde hazırlanmıştır. Yine de İzmir’de bulunan bir paşa bu yasanın zorla hazırlatıldığını anlıyor ve 1878’e kadar bu eserlerin gönderilmesine engel oluyor. O zamanlarda 2. Abdülhamit Osmanlı’nın başında 2 yıllık bir padişah ve Rus- Osmanlı savaşı başlıyor. Ruslar Yeşilköy’e İstanbul’un kapılarına kadar dayanıyor. Bunun üzerine 2. Abdülhamit barış yapmak için Almanya’dan yardım istiyor. Almanya taşları almak istiyor, taşları almaz ise Ruslar İstanbul’u işgal edecek. Abdülhamit İstanbul’u kaybetmemek için 21 bin mark bağış yaparak barışı sağlıyor.

2. Dünya Savaşı sonrasında Sovyetlerin Berlin’e girmesiyle Sovyetler eserleri götürmüşler daha sonrasında Berlin’in birleşmesinin ardından Almanya’ya hediye olarak geri göndermişlerdir.


Zeus Sunağı'nın olması gereken yeri

Sunağın Türkiye’ye getirilmesi için sizin Bergama Belediye Başkanı olduğunuz dönemde bazı girişimler oldu. Bunlardan bahseder misiniz biraz?

1990’lı yıllarda Bergama Belediyesi olarak “Zeus Sunağı’nı Geri İstiyoruz” kampanyasını başlattık. Kültür Bakanlığı konu ile ilgilendi ve destek verdi. Berlin’e gittik, Berlin müzesinin önünde basın açıklamaları yaptık sunağın iadesi ile ilgili. Fakat o dönemlerde altın madeni Bergama’nın ve ülkenin gündemine oturunca bizler de daha çok o konuya yönelmek durumunda kaldık.

Pandemi döneminde her şeyin internete sunulmasıyla beraber ilginç belgelere rastladık. Bunun üzerine yaptığımız çalışmalarda 160 yıl boyunca Almanların Türkleri susturmaya çalıştığını gördük. “Siz tarihe eserlere sahip çıkamıyorsunuz” şeklinde suçlamaları ve Abdülhamit’in barış için yaptığı bağışı eserleri satmak olarak suçlamalarına şahit olduk.  Tarihi eserler satılabilecek metalar değildir, kapitalizm bunu meta olarak görmüş ve dayatmıştır. Zeus Sunağı bizim kültürümüz ve tarihimiz sahip çıkmak durumundayız. Tarihi eserlerin satımı durdurmak ve zamanında kaçırılan eserleri geri alabilmek için Zeus Sunağı’nı almaya gayret etmeliyiz. Bu sadece ülkemiz için değil, dünya içinde gerekli bir arayış. Zeus Sunağı’nı korumakla görevliyiz siyasi parti ayrımı gözetmeksizin herkesin bu kampanyaya destek vermesi gerekiyor. Bu sorunları dile getirmemin ardından İzmir Büyük Şehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’e konu taşındı. Tunç bey olumlu tepki vererek Bergama’da meclis toplantısı yapmayı teklif etti. Gerçekleştirilen toplantıda sunumu ben gerçekleştirdim ve oy birliğiyle Zeus Sunağı’nın geri getirilmesi için çalışmaların sürdürülmesi kararı alındı. Artık bu problemin İzmir’den Türkiye’ye, Türkiye’den Avrupa’ya ulaşmasını istiyoruz.

"BERGAMA TARİHTE ÜÇ KERE EMPERYALİST BASKIYA DİRENDİ"

Hasankeyf, Allianoi ve başka birçok olumsuz örnek önümüzde dururken AKP Hükümetinin tarihi eserlerimiz konusundaki tavrını nasıl buluyorsunuz?

Öncelikle, Bergama başka yerlerden farklı olarak 3 ayrı dönemde emperyalist baskı altında kaldı. Yakın zamanda olan siyanürlü altın olayıdır. Avrupa’nın, Kanada’nın, ABD’nin, Almanya’nın emperyalist şirketleri geldiler zorla burada altın madeni kurma çabası içinde oldular. Bergamalılar buna direndi. Ancak bu kadar yoğun bir saldırıya karşı ulusal çapta bir direniş olmazsa sonuç almanız neredeyse olanaksız. Buna rağmen Bergama bir okul oldu. ÇED raporu olayını, halkı bilinçlendirme toplantısını vs. Bergama mücadelesi çıkardı. Türkiye’deki Çevre Yasası’nın oluşmasında Bergama’nın önerileri kabul edildi.

İkinci saldırı 1922’de İngiliz emperyalizminin güdümündeki Yunan işgalidir. Bergama çeteleri, efeleriyle direndi ve sonunda püskürtüldü. İlk emperyalist saldırı ise Zeus Sunağı’nın kaçırılmasıdır. Bergama Batı Anadolu’yu 200 yıl yönetmiş bir ülkenin başkentidir çünkü çok büyük zenginlikleri vardır.

Yeni dönemde bizlerin hem kültürel hem çevresel bilincimizi güçlendirmemiz gerekiyor. Şimdi bakıyoruz Anadolu’nun farklı bir yerinde kadınlar çevreyi korumak için yollara çıkıyor. Bu bir bilinç sıçramasıdır ve Bergama ile başladı. 12 bin yıllık bir kültüre sahip olan topraklarda yaşayan bizler buna sahip çıkmalıyız.

 

ÖNCEKİ HABER

Fındıklı'da kadınlara bıçak çeken şahıs karakola sığındı

SONRAKİ HABER

Hacettepe Üniversitesinde beton dökülen alanda kalan 3 kedi yaşamını yitirdi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa