Veliler sağlık ve eğitim arasında kaldı
21 Eylül'de okulların açılacağının duyurulması üzerine velilerle beklentilerini konuştuk. “Hijyen açısından ev daha güvenli” diyen veliler, sağlık ve eğitim arasında kaldıklarını söyledi.
Fotoğraf: DHA
Deniz Sönmez
Ankara
Milli Eğitime bağlı okuların 21 Eylül’de açılmasına ilişkin konuştuğumuz veliler, uzaktan eğitimin başta her çocuğun aynı koşullara sahip olmaması olmak üzere birçok sebeple verimli olmadığını düşünüyor. Veliler yüz yüze eğitimin daha verimli olduğunu düşünseler de çocuklarını okula göndermeye korkuyor.
21 Eylül'de okulları yeniden açmak için çabaladıklarını söyleyen Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'un açıklamasının üzerine ilk ve orta öğretim düzeyinde eğitim gören çocukların velileri ve öğretmenlerle beklenti ve tedirginliklerini konuştuk. Çocuğunun ortaokulda okuduğunu belirten Emine Ekşi Karakuş, geçtiğimiz dönemdeki eğitim sürecini verimsiz bulduğunu söyledi. Çocukların bu dönemde oldukça sıkıldığını, ev ve okul ortamının arasında büyük bir fark olduğunu, çocukların evde odaklanma problemi yaşadığını anlatan Karakuş, önümüzdeki dönemde çocukların sağlıklarının gözetilerek hareket etmesinden yana olduğunu dile getirdi. MEB'in düşündüğü sistemin düzgün işleyemeyeceğini düşünen Karakuş, “Temizlik-hijyen standartlarını sağladığımız ev ortamında çocuklar daha güvende. Biz veliler olarak sağlık ve eğitim arasında kaldık, sağlık daha önemli. Ben okulların açılmaması taraftarıyım. Çocuklarımızın canı daha önemli, kaygılanmadan okula gitsinler istiyorum” dedi. Ancak her çocuğun ders çalışabilmesi için gerekli olan alanı yaratamadığını, herkesin yeterli teknolojik alet ve internet bağlantısına sahip olmadığını belirten Karakuş, çocuklar arasında fırsat eşitliğinin olmadığını vurguladı.
"OKULLARDA HALA SABUNA VE PEÇETEYE İHTİYAÇ VAR"
Hibrid sistemini sorduğumuzda ise Karakuş, “İki gün okul olacağından bahsediyorlar. Okulun ve sınıfların iki gruba ayrılacağını, çarşamba okulun dezenfekte edileceğini söylüyorlar. Şu an 40 kişiyiz sınıfta. Diyelim ki 20 kişi sınıfa gitti. Ama bizim okulumuzda bir sürü şube var. Ders aralarında bütün bu şubelerden çıkan çocuklar tuvalete gitse ne olacak? Bunlar çocuk, hiç mi maske çıkartmayacaklar? Ellerini hiç mi yüzlerine sürmeyecekler? Mesafe nasıl ayarlanacak? Okul yönetiminin ve öğretmenlerin bu kadar çocuğu denetlemesi gerçekten çok zor” dedi. Hala sabuna ve peçeteye ihtiyacı olan devlet okullarında gerekli hijyenin sağlanacağını düşünmediğini belirten Karakuş, ayrıca her evde en az 1 kişinin çalıştığını, okulundaki çoğu velinin fabrika, hastane gibi kalabalık yerlerde çalıştığını e yüzden tedirgin olduğunu söyledi.
"ÇALIŞAN VELİLERİN ÇOCUKLARIYLA KİM İLGİLENECEK?"
Geçtiğimiz dönemde kısıtlamalar nedeniyle işlerin durduğunu, işyerlerinin bir süre kapalı olduğunu ama velilerin çoğunun yıllık izinlerinden düşüldüğünü söyleyen Karakuş, “Önümüzdeki dönemde bu veliler yıllık izinleri bittiği için çalışmak zorunda olacaklar. Hayat çok pahalı, kiralar, mutfak giderleri gibi en temel ihtiyaçlarını karşılamak için çalışmak zorundalar. Fakat benim de tanıdığım, uzaktan eğitime devam edildiği takdirde çocuğunu emanet edecek kimsesinin olmadığı, eşinin ev işleri ve çocuk bakımında yeterli sorumluluk almadığı ve birden çok çocuk sahibi olan veliler var. Onlar da çok zor durumdalar, ne yapacaklarını düşünüyorlar” dedi.
"EBA TV’Yİ BEN BİLE ANLAMADIM"
Geçtiğimiz dönemde eğitim sürecinin çok verimsiz geçtiğini belirten Demet Siler ise, çocuklarının uzaktan eğitimde çok zorlandığını söyledi. Eba’da kullanılan kitapların okulda kullanılan kitaplarla aynı olmadığını belirten Siler şunlar söyledi: “EBA TV’yi ben bile anlamadım. Çocuğumu okula yollamak isterim fakat ben 3 çocuk annesiyim. Eşim çalışıyor, diğer iki çocuğum ise daha çok küçük. Sınıflar 40 kişiye yakın. Devlet okullarında temizlik zaten sorun. O kalabalıktan eve hastalık taşıma ihtimali var, küçük çocuğum ve bebeğim için de çok endişeliyim” dedi.
"ÇOCUĞUMUN KRONİK HASTALIĞI VAR, OKULA GÖNDEREMEM"
Üç çocuğunun üçünün de ayrı ortamlardan, uzaktan ders takibi yaptığını anlatan Sevim Atay, “Ev resmen okul oldu. Biz de eşimle salona sıkışıp kaldık” dedi. Gidişatın belirsizliğinden kortuğunu söyleyen Atay, “Ben çocuğumu okula yollamak istemiyorum, çünkü kronik hastalığı var. Normal zamanda tuvaletler temiz değildi, hijyen meselesi de sıkıntılı geliyor bana” dedi.
"40 KİŞİLİK SINIFTA HASTALIĞIN BULAŞMAMASI İMKANSIZ"
İsmini vermek istemeyen bir İngilizce öğretmeni ise uzaktan eğitimin öğrenciler arasında fırsat eşitliği yaratıldığı durumda işlevsel olabileceğine değindi. Her çocuğun aynı teknik donanım ve ders çalışma alanı ve materyallerine sahip olmadığını belirten öğretmen, yüz yüze eğitimde olduğu kadar ders takibini yapamadıklarını söyledi. Yüz yüze eğitimin yapıldığı durumda ise çok sıkı önlemler alınması gerektiğini vurgulayan öğretmen, “Kendi okulum açısından bakarsak 40 kişi ile ders yapılan bir sınıfta hastalığın bulaşmama ihtimali yok. Sınıflar yarıya bölünürse mesafe belki ayarlanabilir ama bu da riskli olur. Her ne olursa olsun çocuklar ‘Acaba hastalık kapar mıyız’ düşüncesi ile psikolojik olarak etkilenirler. Kalabalık işyerlerinde çalışan ailelerin çocukları sınıfa geldiklerinde çocuklar arasında tedirginlik olabilir. Bu durumda çocukları yabancılaştırmamak gerekiyor, öğretmenler olarak elimizden geleni yapmalıyız” dedi.