24 Ağustos 2020 00:43

Devlet ve üniversite hastaneleri

Sağlık bakanı gelmekte olan ikinci dalga için, sağlık çalışanlarına ikinci müjdeyi verdi. Ek ücretler tavandan verilecektir. Demek ki salgın fena geliyor.

Fotoğraf: Evrensel

Fatih Sürenkök
Fatih Sürenkök

Zor koşullar, bazı gerçeklerin daha kolay görünür olmasını sağlıyor. Pandemi koşulları da, yöneticilerimizin ve hastanelerimizin olağanüstü koşullara ne kadar hazır olmadıklarını gösterdi. Sağlığı ticari bir alan haline getiren AKP hükümeti, hastaneleri işletme, hastaları da müşteriye dönüştürdü. 2004 den itibaren artık tüm devlet hastanelerinin döner sermayesi vardı ve amaç para kazanmaktı. Döner sermayeye ile birlikte getirilen performans sistemi, bu kirli devlet düzenine hekimleri de soktu. Devlet ya da AKP’li sağlık bakanlığı hekimlere şunu söylüyordu; kazan kırışalım. Bu durum kışkırtılmış bir poliklinik talebi ve tedavilerle sonuçlandı. Hekimler, emekliliğine yansımasa da, daha fazla para kazanabilmek için yıllık iznini bile kullanmadan, yoğun bir iş yükü altına girdi. Bu durum, merkezi bütçeden para alamayan hastaneler için tek kaynaktı.

Harcamalar buradan yapılıyor, döner sermayenin yüzde 40’a yakını personele dağıtılıyordu. Bu dağılımda aslan payı hekimlere idi. Kapitalizmin tüm kurallarını çok iyi bilen AKP hükümeti kimi doyuracağını biliyordu. Artık hekimler, hak talepli eylemlere bile katılmaz hale gelmişti. Diğer sağlık çalışanlarına laf olsun diye dağıtılan performans gelirleri bazen 100 lirayı bile bulmuyordu. Bu sihirli değnek ile bir yıllık poliklinik sayısı birden bire, nüfusun 2.7 katından 8.4 katına çıkıverdi. Hastanelerin kar ettiği esas yer poliklinikler ve ayaktan yapılan işlemlerdi. Uzun süre yatan hastalar, zor ameliyatlar karlı işler değildi. Tüm bunlara rağmen başta üniversite hastaneleri olmak üzere, çoğu devlet hastaneleri kendi giderlerini karşılayamaz durumda idi.

Yukarıda bahsettiğim gibi, bilim ve sağlık üretmesi gereken hastaneler, kullandıkları malzemelerin paralarını ödeyemez durumda iken pandemi baş gösterdi. Pandemiye girerken, üniversite hastanelerinin malzemeleri ödeme süresi ortalama 2 yıl, devlet hastanelerin ise ortalama 10 aydı. 10 Mart’ta açıklanan pandemi ile birlikte, hastanelerin özellikle kar getiren poliklinik hizmetleri, doğal olarak durdu. Salgını 3 ay önce gören, ancak ülkenin sağlık ortamını ve sağlık ordusunu hazır tutamayan AKP’nin sağlık bakanı, tüm hastaneleri pandemi hastanesi ilan ederek bir kaosa neden oldu. Sanki pandemi süresince, bu ülkede yaşayan hiç kimse kalp krizi geçirmeyecek, böbrek taşı düşürmeyecek, kalçası kırılmayacaktı. Toplumun olağan ama ertelenemeyecek sağlık problemleri hiç düşünülmemiş ve tüm hastaneler bu krizin ortasına atılmıştı. Salgında ön safta savaşan sağlık çalışanlarına kişisel koruyucu ekipmanları bile temin edemeyen, organizasyonlarda tam bir yetersizlik içindeki hükümet, sağlık çalışanlarının hoşnutsuzluğunu gidermek için en iyi bildiği işi yaptı. Daha önce kazan kırışalım diyen bu zihniyet, kendinden çıkmayan bir parayı yani ek ödemeyi bazı hekimlere tavandan ödeme müjdesini verdi! Sağlık çalışanlarını ben koruyamıyorum ama kendi döner sermayenden özellikle bazı hekimlere sus payı dağıtabilirsin dedi başhekimlere. Bu adaletsiz uygulama daha da huzursuz etti sağlık çalışanlarını. 

10 Mart’tan beri çoğu gelir kaynakları biten üniversite ve devlet hastaneleri, mevcut paralarını da bakanının müjdelerini karşılamak için kullanıyorlar. Sağlık bakanı gelmekte olan ikinci dalga için, sağlık çalışanlarına ikinci müjdeyi verdi. Ek ücretler tavandan verilecektir. Demek ki salgın fena geliyor. Yakında hastanelerimiz, bırakın salgında söz verilen tavanları, pandemiden önce ödediği ek ödemeleri bile ödeyemeyecek. Hastanelere malzeme veren kişi ve şirketler paralarını alamadıkları için ya batıyorlar ya da malzeme vermiyorlar.

Sonuç sağlık çalışanları için de halkımız için de çok kötü. Ticarethaneye çevirdiğiniz hastanelere bari hazine bakanının dağıttığı desteklerden verseydiniz. Tabii, o destekleri halktan yana birilerinin görme şansı olursa. AKP, altını oyduğu sağlık sisteminin altında kalacak ama maalesef ki halkımız da bu yıkımdan pandemi kadar etkilenecek. Belki de pandemi bize, “Sağlıkta ticaret ölüm demektir” sloganın ne kadar doğru olduğunu gösterecek. Umarım halkımız, bir musibetin bin nasihatten iyi olduğunu anlar. Sağlıkla kalın.

Reklam
YAZARIN DİĞER YAZILARI