25 Ağustos 2020 00:19

Belediye işçisi sınıf bilincine yaklaştıkça güçleniyor

KHK ile geçiş yapılmasından bu yana geçen iki yıla yakın süre boyunca yüzde 4+4 zamma mahkum edilen işçilerin gözü yeni yapılacak toplu sözleşme sürecinde.

Fotoğraf: Fırat Turgut / Evrensel

Paylaş

Belediyeler bu dönem her zamankinden daha hareketli. KHK ile taşeron firmalardan belediye şirketlerine geçiş yapan yüz binlerce işçi sözleşme sürecinde. Sadece İstanbul’da 140 bin civarı belediye işçisi bulunuyor. KHK ile geçiş yapılmasından bu yana geçen iki yıla yakın süre boyunca yüzde 4+4 zamma mahkum edilen işçiler için sözleşme süreci kayıpların karşılanması ve aynı işi yaptıkları kadrolu işçilerle aynı haklara sahip olmaları açısından fırsat. Bu fırsatın kullanılabilmesi ise işçilerin örgütlülüğüne ve talepleri etrafında sağladıkları birliklerine bağlı. Taleplerinin gerçekleşmesi ve gerekli birliklerini sağlamaları için işçilerin önlerindeki engelleri aşması zorunlu. Pandemi döneminde ve öncesinde verilen ve kazanımla sonuçlanan mücadeleler ise bu engellerin aşılabilir olduğunu gösteriyor.

PERSONEL ÇOK, KAYNAK YOK

Öncelikle genel hizmetler, seçimi kazanıp belediye yönetimlerine gelenlerin baskın olduğu, patronun aynı zamanda siyaseten kendilerine yakın kesimlerden işçi aldığı, yöreciliğin yoğun olduğu bir iş kolu. Dolayısıyla işçilerin önemli bölümü belediye başkan ve yöneticilerini patron yerine koymuyor. Oysa belediye kaynakları ihalelerle şirketlere aktarılırken, sıra işçi ve emekçilere geldiğinde ise “Personel çok, kaynak yok” deniyor. Görüştüğümüz bir belediye emekçisi gerçeğin böyle olmadığını söylüyor. Belediyelerin nüfusları ve buna bağlı olarak hesaplanan norm kadro sayılarına dikkat çekerek tüm belediyelerin eksik personelle çalıştığını anlatıyor. Sözleşmede personel çok deyip, diğer yandan yeni işçi alımı yapan belediye sayısı da hiç az değil. Gerçek anlamda bir iş güvencesinin olmaması da Demokles’in Kılıcı misali çalışanların üzerinde sallanıyor.

AYNI İŞİ YAPIYORLAR AMA...

Statü farklılıkları da dikkat çekecek kadar fazla. Kadrolu işçi, kadrolu kamu emekçisi, sözleşmeli memur, KHK’li işçi... Aynı işi yapsalar bile aralarındaki fark uçurum boyutunda. Kimi çalışanlar arasındaki ücret farkı 3 bin liranın üzerine çıkmış. Aynı işi yaptığı halde yarısı kadar ücret alan işçi var. KHK ile belediye şirketlerine geçen işçiler hükümetin yüzde 4+4 zam dayatması nedeniyle ekonomik olarak iyiden iyiye sıkışmış durumda. Özellikle pandemi süreciyle iç içe geçen ekonomik sorunlar, kurlarda yaşanan artış ve temel tüketim kalemlerine gelen zamlar…

Belediyelerde örgütlü sendiklar açısından ise istisnalar dışında bu süreci iyi yürüttükleri söylenemez. Zaten sendikların önemli bir bölümü belediye yönetimlerine dayanarak örgütleniyor. Dolayısıyla işçilerin ihtiyaçlarını karşılamaktan çok ses seda çıkmadan süreci yürütmeye çalışıyor. İşçilerin sınıf bilincine uzaklığı ise sendikal bürokrasinin elini güçlendiriyor. İşçilerin tepkisi “Kaç para alacağım? Sendika hakkımı savunacak mı?​” ile sınırlı. Sınıf bilincinden uzak olmakla birleşen bu sınırlılık, işçilerin biriken tepkisini sendikadan istifa etmek ya da “Benim hakkımı korur” beklentisiyle başka bir sendikaya geçmek şeklinde gösteriyor. Birliğini sağlamamış işçilerin istifa ya da sendika değiştirmesi ise bölünmeyi daha da artıran bir faktör haline geliyor. Örneğin Bakırköy Belediyesinde kadrolu işçiler arasında Belediye-İş, KHK’li işçiler arasında ise Genel-İş örgütlü. Avcılar Belediyesinde ise Belediye-İş yetkili. Bir bölüm işçinin Genel-İş’e üye olması sonrası çıkan tartışma ve kavgalar ise Belediye-İş şube yöneticisinin Genel-İş adına çalışma yürüten bir işçi tarafından silahla vurulmasıyla sonuçlandı. Statü farklılıkları nedeniyle işçiler daha da bölünürken, birlik olamamaları ve mücadeleye girişememeleri nedeniyle 3 yıllık imzalanan sözleşmeye de ses çıkaramadılar.

KOMİTELER

İşçilerin birlik olmaları için atacakları ilk adım ortak taleplerini belirlemek ve işyeri komitesi aracılığıyla karar alma süreçlerine tüm işçilerin katılmasını sağlamak. Kartal, Maltepe gibi belediyelerde sınırlı da olsa, bu yönde atılan adımlar önemli ilerlemeler sağlanmış. Pandemi öncesi atılan işçilerin geri alınması, işçiler için ücret kaybı anlamına gelen kısa çalışmanın geri püskürtülmesi bunlardan birkaçı. Komite çalışmasına katılan bir işçi, işyeri örgütlenmesiyle karar alma süreçlerine katılan işçilerin, alınan kararları uygulamakta da geri durmadığını söylüyor. Üstelik komite toplantılarında sadece ücret ve işyeri sorunlarını değil, olabildiğince Türkiye ve dünyadaki gelişmeler de konuşuluyor. Tüm bu çalışmaların, işçilerin burjuva siyasetin yarattığı bölünmeyi bir nebze olsun gerilettiğini, işçileri sınıf bilincine biraz daha yakınlaştırdığını anlatıyor ve ekliyor: “Asıl olan işçilerin sözleşme dönemlerinde ya da haklarına yönelik saldırılara karşı harekete geçip sonra eski haline dönmesi değil. Tüm gelişmelere kendi sınıf penceresinden bakması. Kendi snıfı ile belediye yönetimi ve şirketlerin içinde bulunduğu sınıfın ayrımını görmesi. Özellikle de bizim gibi işverenin aynı zamanda bir parti temsilcisi olduğu iş kolunda bu elzem.”

SENDİKA BÜROKRASİSİ RAHATSIZ

İşçiler komiteler yoluyla kendi sınıf bilinçlerine bir adım daha yaklaştıkça birlikleri güçleniyor. Hak arama ve mücadeleye girme öz güvenleri artıyor. Dolayısıyla atılan bu adım işvereni ve işveren icazetiyle örgütlenen sendika bürokratlarını rahatsız ediyor. Komite kurmak isteyen işçilere “Sendikamızı tartışmaya açar, işyeri temsilcileri seçiliyor ne gereği var” yönlü açıklamalarının nedeni de komiteleri destekleyen şube yönetimlerinin olağanüstü kongrelerle devrilmek istenmesinin nedeni de bu. Komite çalışması yürüten bir işçi, sendika yönetimlerinin engelleme tutumlarına anlam veremediğini söylüyor: “Biz sendika dışında hereket etmiyoruz ki!” Sendikayı işçilerin talepleri etrafında birlik olup, patronlara karşı mücadele etmenin bir ifadesi olarak sayanlar için bu şaşkınlık anlaşılır. Ancak titri sendikacı da olsa patron cephesinde yer alanlar için işçi inisiyatifinin gelişmesi bir tehdit olarak görülüyor. İşçilerin birlik olmadıkları belediyelerde öne sürülen sıfır zamlar ise asıl hedefin ne olduğunu gösteriyor. Bu hareketli sürecin sonunu belirleyecek olan ise başta ileri işçiler olmak üzere belediye işçilerinin tutumu olacak. (İstanbul/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Süt ithalatının önü açılıyor: Her şeyin fiyatı artıyor, üreticide fiyat sabit

SONRAKİ HABER

SİYAD Ödülleri’ne "Kız Kardeşler" damga vurdu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa