25 Ağustos 2020 00:28

Prof. Dr. Selim Badur: Önemli olan aşının etkili olması ve adil dağıtımı

Prof. Dr. Selim Badur, salgınla mücadele için aşının etkili olmasının yanı sıra, yoksul varsıl ayrımı yapmadan tüm ülkelere ve herkese adil bir şekilde ulaştırılmasının önemine dikkat çekti.

Fotoğraf: GazeteSU

Paylaş

Vural NASUHBEYOĞLU
İstanbul

Tüm dünya, koronavirüs pandemisine karşı aşının bir an evvel bulunmasını beklerken, önce Rusya ardından ABD’den aşıyla ilgili ‘Bulduk, deniyoruz, deneyeceğiz’ açıklamaları geldi. Devletlerin aşı üzerinden giriştikleri rekabet ve karşılıklı atışmalar arasında bulanıklaşan aşı meselesini Viroloji Uzmanı, İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selim Badur ile konuştuk.

Aşının enfeksiyon hastalıkları ve salgınlarla mücadelede en etkili yaklaşım olduğunu belirten Prof. Badur, salgınla mücadele için aşının etkili olmasının yanı sıra, yoksul varsıl ayrımı yapmadan tüm ülkelere ve herkese adil bir şekilde ulaştırılmasının önemine dikkat çekti. Badur, “Aksi durumda küresel salgını alt etmeniz mümkün olmaz” dedi.

Badur’a yönelttiğimiz sorular ve cevapları ise şöyle: 

"KİTLE BAĞIŞIKLIĞI İÇİN AŞI ŞART"

Pandemiyle birlikte en çok tartışılan konulardan biri aşı oldu. Aşı karşıtı tartışmaların yerini de aşının bulunması umudu aldı. Bu gelişmelerle birlikte toplum sağlığı açısından aşının önemine ilişkin ne söylemek istersiniz?

Aşılar uzun yıllardan beri birçok enfeksiyon hastalığı ile mücadelede en etkili ve güvenilir yaklaşım oldu. Nitekim aşılama ile çiçek hastalığı yeryüzünden kaldırıldı; bir dizi çocukluk çağı enfeksiyon hastalığının ise neredeyse yüzde 98 oranında azalmasını sağladı. Bu bağlamda yeni bir enfeksiyon etkisinden kitleleri korumak amacıyla aşılamanın gündeme gelmesi doğal ve gereklidir. İçinde bulunduğumuz pandemi sürecinde de toplumsal bağışıklığın sağlanması ancak geniş kitlelere etkili ve güvenilir bir aşının uygulanması ile mümkün olacaktır. 

Bir yandan da devletler arasında aşı konusunda bir rekabet var. Bilim insanlarından çok devlet başkanları ya da şirket temsilcileri konuşuyor. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Konunun sosyal ve ticari yönünün olması doğal olarak politikacıların ve şirket yetkililerinin devreye girmesine neden oluyor. Bu arada bilimin, yaşamakta olduğumuz neoliberal düzende polemik konusu olması, ticari rekabetin gündeme gelmesi gerçeğini beraberinde getiriyor. Ancak aşı eldesinin ticari yönüne bakarak, aşının önemini yadsımak, aşıyı dışlamak akılcı ve bilimsel bir yaklaşım olamaz. Halk sağlığını ilgilendiren bir konunun kâr amacına dönüşmesi sakıncalar içerse de yaşamakta olduğumuz küresel düzende bu gerçeği ne yazık ki kabullenmek durumundayız. Burada önemli olan güvenilir ve etkili bir aşının süratle üretilip, adil biçimde ihtiyacı olan ülkelere dağıtımının sağlanmasıdır.

RUSYA’NIN AŞISI SPEKÜLASYON MU?

Rusya’nın ‘Aşıyı bulduk’ açıklamaları çeşitli tartışmalara neden oldu? Etkili bir aşının bu kadar kısa sürede bulunmuş olması mümkün mü?

Günümüz teknolojisi ile bir etkene karşı kısa sürede aşı hazırlamak mümkündür. Ancak önemli olan elde edilecek ürünün güvenilir ve etkili olduğunun saptanmasıdır. Aşıyı hazırladıktan sonra üç aşamada (faz I-III çalışmaları) ürünün uygunluğu araştırılır. Gelinen aşamada yaklaşık 180 kadar merkezde aşı çalışmaları başlamış olup, bunlardan 30 kadarı elde ettikleri ürünlerin güvenilirlik ve etkinlik çalışmaları aşamalarında gönüllü insanlarda incelemelere geçtiklerini ilan etmişler; bazıları geldikleri aşamayı hakemli bilimsel dergilerde yayına dönüştürmüşlerdir.

Rusya’da hazırlandığı belirtilen aşı ile ilgili bilimsel bir veriye sahip değiliz. Ancak haberin sadece bir spekülasyon olduğunu düşünmüyorum. Diğer ülke ve merkezlerde hazırlanmakta olan aşılara ait bilgiler, aynı yoldan nisan ayı içinde duyurulmuş ve o merkezlerin çalışmaları temmuz ayından sonra yayınlarda anlatılmıştır. Aynı sürecin Rusya’da hazırlanmakta olduğu söylenen aşı için de gerçekleşmemesi için bir neden yoktur; bunu yaşayıp birlikte göreceğiz.

TÜM DÜNYADA KULLANIMA GİRMELİ

ABD’den de benzer iddialar var. Karşılıklı açıklamaların aşı konusunda bir pazar kavgasına işaret olduğu yorumları yapılıyor. Sizin değerlendirmeniz nedir?

Bu oldukça hassas bir konudur ve belirttiğim gibi, yaşamakta olduğumuz neoliberal dünyada pazar kavgası olması yadırganmamalıdır. Önemli olan hazırlanacak aşının, yoksul ülkelere bir şekilde ulaştırılması ve o bölgelerde de kullanıma girmesinin sağlanmasıdır. Bu konuda UNICEF, Dünya Sağlık Örgütü ve Gates Vakfı gibi kuruluşların çalışmalar yaptığını biliyoruz. Yoksul ülkelerin aşıdan mahrum kalmaları, varsıl ülkeler için de tehlike oluşturur. Dünyanın yoksullar, göçmenler ve kırılgan grupları koruması gerekmektedir; aksi durumda küresel salgını alt etmeniz mümkün olmaz. Bu nedenle ‘Ben sadece alım gücü yüksek kesimlere aşı sağlayabilirim’ yaklaşımının geçerliliği yoktur.

"DOĞAYI MAHVETTİKÇE SALGINLARA ‘ÇARESİZ’ ÇARE ARARIZ"

Önümüzdeki dönem ‘pandemiler çağı’ olarak nitelendiriliyor. Bu açıdan bundan sonraki süreçte halk sağlığı açısından ülkeler nasıl adımlar atmalı, neler yapmalı?

Kâr amacı güderek doğayı hoyratça kullanmanın, ekolojik dengelere özen göstermeden yapılacak işlemlerin yeni salgınlara neden olan en önemli yaklaşımlar olduğunu biliyoruz. Eğer doğal yaşamın dengesi bozulur ise çok sayıda canlıdan insanlara çeşitli mikroorganizmaların kolayca bulaşması şaşırtıcı olmamalıdır. Yaşamakta olduğumuz ve insan eliyle yaratılan iklim krizinin, enfeksiyon hastalıklarının yaygınlaşmasını kolaylaştırıcı bir faktör olduğu gerçektir. İnsanoğlu doğayı mahvettikçe, doğa da bir şekilde intikamını alır ve almaktadır. Ondan sonra sosyal ve ekonomik çöküntülere yol açan salgınlara çaresizce ‘çare’ arar duruma düşeriz ve düşüyoruz.

"PARADİGMA ACİLEN DEĞİŞMELİ"

Yaşadığımız pandemi süreci, en gelişmiş ülkelerin sağlık sistemlerinin nasıl çöktüğünü, ya da daha hafifleterek söyleyeyim, ne oranda yetersiz kaldığını gözler önüne sermiştir. Halk sağlığı çalışmalarının ikinci plana itilmesi, koruyucu hekimliğe gerekli önemin gösterilmemesi, ‘çağdaş tıp’ olarak sadece tedaviye yönelik tıbbi yaklaşımların anlaşılması geldiğimiz noktada yaşanan olumsuzlukların başlıca nedenlerindendir. Bu yaklaşımın hatalı olduğu, yanlış olduğu, yetersizliği kabul edilerek bir an önce paradigma değişikliğine gidilmelidir. Bu söylediklerim kuramsal ve ütopik gelebilir; ancak ben değindiğim konuların kuramsal değil gerçeğin ta kendisi olduğunu düşünüyorum.

ÖNCEKİ HABER

Rusya, Avusturyalı bir diplomatı "istenmeyen kişi" ilan etti

SONRAKİ HABER

Gülistan Doku'nun ablası Aygül Doku: Zaynal Abakarov'u kim, neden koruyor?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa