1 Eylül Dünya Barış Günü: Dünya savaş meydanı gibi
Aradan seçen süre içerisinde barış hareketi zayıfladı. Bu durum emperyalist devletlerin ve onların silah tekellerinin işini kolaylaştırmış görünüyor.
Fotoğraf: Unsplash
Yücel ÖZDEMİR
Köln
1 Eylül 1939’da Almanya’nın Polonya’ya ateş açmasıyla başlayan İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’nda yaşanan büyük acıların ve yıkımların bir kez daha tekrarlanmaması için, ilk olarak 1 Eylül 1946’de Sovyetler Birliği’nin denetimi altında olan Doğu Almanya’da kutlanmaya başlanan “Dünya Barış Günü” insanlığın en büyük özlemlerinden birisini ifade ediyor. Savaşsız, sömürüsüz bir dünya dileği o günden bu yana her 1 Eylül’de bir kez daha yüksek sesle ifade ediliyor. Her ülke ve coğrafya kendisine göre barış talebini somutlaştırarak ifade ediyor.
İkinci Dünya Savaşı’nın başlatıcısı Almanya’da 1 Eylül, çoğunlukla “Savaş bir daha asla!” sloganıyla kutlandı ve kutlanmaya devam ediyor. Sonraki yıllarda 1 Eylül için “Barış Günü” yerine “Savaşa Karşı Gün” demenin daha doğru olacağı üzerinden tartışmalar yürütüldü.
Almanya’nın 8 Mayıs, Japonya’nın 2 Eylül 1945’te resmen yenilgiyi kabul etmesinin üzerinden tam 75 yıl geçerken, aradan geçen süre zarfında dünyanın geldiği yerin özeti yeniden büyük savaşların kapıyı çaldığından başka bir şey değil. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan “iki kutuplu” dünyada emperyalist devletler bir taraftan birbirlerini alt etmek için sürekli silahlanırken diğer taraftan karşılıklı silahsızlanma anlaşmalarının altına imzalar atmak zorunda kaldılar. Bunda dünyanın dört bir yanında yükselen barış talebinin milyonlar tarafından ifade edilmesinin rolü büyük.
Ne var ki; aradan seçen süre içerisinde barış hareketi zayıfladı. Bu durum emperyalist devletlerin ve onların silah tekellerinin işini kolaylaştırmış görünüyor. Barış hareketi zayıfladıkça dünya çapında savaşlar ve silah satışlarında rekor üzerine rekorlar kırılıyor.
SİLAHLANMADA REKOR ARTIŞ
Son yıllarda emperyalist devletler ve onların müttefik ülkeleri tarafından körüklenen savaşlar arttıkça silah satışında da rekorlar kırıldı. Stockholm Barış Enstitüsü (SIPRI) tarafından yapılan açıklamaya göre geçen yıl dünya silah satışı toplamda 1.8 trilyona ulaştı. Bu sayı bugüne kadar gerçekleştirilen maksimum satış anlamına geliyor. Alman İstatistik Dairesinin hazırladığı verilere göre, 1998-2018 yılları arasında dünya genelinde silah satışı neredeyse yüzde 80 arttı. Başka bir değişle 1998’de toplam satış 1 trilyon olan küresel silah satışı 2008’de 1.5 trilyona, 2018’de ise 1.8 trilyona ulaştı. Bu durumun kendisi bile silahlanma konusunda dünyanın nasıl bir felakete doğru yol aldığını yeterince gösteriyor.
SIPRI’ın 2015-19 yıllarına dair yaptığı açıklamaya göre satıştan en çok kazanan beş ülke: ABD, Rusya, Fransa, Almanya ve Çin. Bu beş ülke dünya silah pazarının tam yüzde 75’ini elinde tutuyor. Pastadan en büyük dilimi ABD (yüzde 36) alırken onu Rusya (yüzde 21), Fransa (yüzde 7), Almanya (yüzde 6) ve Çin (yüzde 5) takip ediyor.
2015-2019 yılları arasında ABD en fazla Suudi Arabistan, Avustralya ve Birleşik Arap Emirlikleri'ne; Rusya en fazla Hindistan, Çin ve Cezayir’e silah sattı. Almanya’nın en fazla silah sattığı ülkelerin başında Güney Kore, Yunanistan ve Cezayir geliyor.
BÖLGESEL SAVAŞ RİSKİ BÜYÜYOR
Savaştan ve silahlanmadan beslenen emperyalist devletler her fırsatta silahlanma bütçelerini artırırken, diğer ülkeleri de silahlanmaya zorluyorlar. Özellikle NATO’nun belirlemiş olduğu yurt içi gayrisafi milli hasılanın yüzde 2’sinin savunmaya ayrılması kararı süreci hızlandırdı. En fazla silah satan emperyalist ülkeler körükledikleri savaşlar, çıkardıkları gerilimlerle silah satışının artmasını sağlıyor. Bu durum doğal olarak değişik bölgelerde büyük savaş planlarının ya da manevralarının yapılmasına neden oluyor. Listeye bakıldığında son yıllarda en fazla silah satın alan ülkeler arasında yer alan Hindistan, Suudi Arabistan, Mısır, Pakistan, Türkiye gibi ülkeler adeta “bölgesel savaş”a hazırlanıyor. Hindistan-Pakistan, Türkiye-Yunanistan, Suudi Arabistan-İran gerilimleri sadece üç örnek.
SIPRI’ın 2019 raporuna göre son on yıl içinde dışarıdan en çok silah satın alan ülkelerin başında Suudi Arabistan (dünya pazarının yüzde 12’si), Hindistan (yüzde 9,5), Mısır (yüzde 5,1), Avustralya (yüzde 4,6) Birleşik Arap Emirlikleri (yüzde 3,6) ve Güney Kore (yüzde 3,1) geliyor. Sürekli büyük emperyalist devletlerden silah alan bu ülkeler gelinen aşamada bölgelerinde askeri açıdan önemli bir güç haline gelmiş durumda. Başka bir değişle satın aldıkları silahları hasımlarına karşı kullanmanın senaryolarını devreye koymanın planlarını yapıyorlar.
Genel olarak bakıldığında, savaşlar bugüne kadar daha çok batılı kapitalist ülkeler tarafından tam olarak kontrol edilmeyen ülkelerin işgal edilmesi şeklinde gerçekleşiyordu. Bu ülkelerin bir kısmı (Afganistan, Irak, Ukrayna…) ele geçirilmiş görünüyor. Henüz tam olarak ele geçirilmeyen ülkelerde (Suriye, Lübnan, Belarus, Venezuela…) ise kaos ve çatışma devam ediyor.
Denilebilir ki, bundan sonraki savaşların etkisi öncekilerden çok daha sarsıcı olacak. Hindistan-Pakistan, Türkiye-Yunanistan, Suudi Arabistan-İran gerilimlerinin muhtemel bir savaşa dönüşmesi aynı zamanda bölgesel felaket anlamına geliyor. Bu nedenle günümüzde savaşa ve silahlanmaya karşı mücadele her zamankinden çok daha büyük bir önem kazanmış durumda. Emperyalist devletler arasında dünya üzerinde süren yeniden paylaşım sürecinin asıl olarak belirleyicisi ise silahlanmadan çok kazanan silah tekelleri.
TÜRKİYE HEM SİLAHLANIYOR HEM SİLAHLANDIRIYOR
Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsünün 2015-2019 yıllarına dair hazırladığı raporda Türkiye’nin durumu dikkat çekici. Türkiye 2013-2017 döneminde önceki beş yıla kıyasla silah satışını yüzde 145, 2015-2019 döneminde ise bir önceki döneme göre yüzde 86 artırdı. 2015-2019 yılları arasında Türkiye küresel silah satış listesinin 14. sırasında yer aldı. Pazar payı yüzde 0.5’ten (2010-2014) yüzde 0.8’e yükseldi (2015-2019). Dolayısıyla Türkiye sadece silah satın alan değil aynı zamanda satan ülke durumuna geldi. Türkiye’nin silah sattığı ülkelerin başında Türkmenistan, Umman ve Pakistan geliyor. Türkiye’nin Türkmenistan’a korvet (DEARSAN) ve zırhlı araç (BMC ve Otokar), Umman’a zırhlı araç (FNSS) ve Pakistan’a ise korvet (ASFAT), su altı akustik sistemler (Meteksan Savunma) ve çeşitli elektronik sistemler (ASELSAN) ihraç ettiği biliniyor.
2015-2019 yılları arasında Türkiye’nin en fazla silah aldığı ülkelerin başında ise ABD, İtalya ve İspanya geliyor. Türkiye’nin en fazla silah satın aldığı bir diğer ülke ise Almanya. Almanya 2019’da Türkiye’ye toplam 250,4 milyon avro değerinde silah satılmasını onaylamıştı. Türkiye, 2018’de Almanya’nın yurt dışına sattığı silahların yaklaşık üçte birini almıştı. Bakanlık tarafından yapılan açıklamaya göre 2018’de Türkiye Almanya’dan toplam 242,8 milyon avro değerinde silah satın almıştı. Bu da hükümetin önceden silahlanma için kesenin ağzını açtığını gösteriyor.
Almanya’nın bir diğer önemli müşterisinin Yunanistan olduğu göz önünde bulundurulduğunda, her iki ülkenin satın aldıkları Alman silahlarıyla birbirlerini tehdit ettikleri anlaşılıyor.