01 Eylül 2020 00:05

Jerusalem Post: Türkiye, Kuzey Lübnan’a mı yöneliyor?

İsrail merkezli Jerusalem Post gazetesinde yayımlanan makalede "Lübnan’daki yetkililer, Türkiye’nin ülkede güç ve nüfuz inşa etme çabalarına dair artan belirtilerden endişe duyuyor” denildi.

Fotoğraf: Mahmut Geldi/AA

Paylaş

İsrail merkezli Jerusalem Post gazetesinde AKP hükümetinin Lübnan’a, özellikle de ülkenin kuzeyindeki Trablus kentine yönelik planlarına dair iddialar gündeme getirildi.

“Türkiye, Kuzey Lübnan’a mı yöneliyor?​” başlığı ve Jonathan Spyer imzasıyla 27 Ağustos’ta yayımlanan makalede, “Suudi yanlısı El Arabiya web sitesinde 19 Ağustos’ta yayımlanan bir rapora göre, Lübnan’daki yetkililer, Türkiye’nin ülkede güç ve nüfuz inşa etme çabalarına dair artan belirtilerden endişe duyuyor” denildi. Raporun doğrulanmayı beklediğine ve Al Arabiya’nın “Türkiye’nin rakibi olan Suudi Arabistan ile bağlantılı bir medya kaynağı” olduğuna dikkat çeken Spyer, “Ancak, son aylarda Lübnan’da nüfuz ve müttefikler inşa etmek için daha geniş bir Türk çabası olduğuna dair bulgu dikkate değer ve sağlam. Lübnan’ın Sünni kuzeyinde, Türk kontrolündeki altyapı çalışmasının yapıldığına dair göstergeler de var. Her ikisi de hem Türkiye’nin yaklaşımının hem de bölgesel gerçeklerin geniş ölçekli eğilimiyle uyuşuyor” yorumu yaptı.

"BÖLGESEL KAOSUN STRATEJİK YARARLANICISI"

Türkiye’nin, Lübnan’ın doğusundaki Suriye ve Irak’taki “iki parçalanmış Arap ülkesi”nde hem kendi güçlerini hem de vekillerini kullanarak aktif olarak yer aldığı ve Libya’da da aktif olduğuna dikkat çekilen makalede, “Bu alanlara, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki saldırgan tutumunu ve Gazze ile Batı Şeria’daki Hamas’a ve Kudüs’teki İslamcı örgütlere verdiği desteği ekleyin. Bütün bunlar, Ankara’nın son on yılda bölgenin çoğunu etkisi altına alan kaos ve parçalanmanın ana stratejik yararlanıcısı olarak ortaya çıkmaya çalıştığı bir stratejiye katkıda bulunuyor” denildi.

"HEM SÜNNİ HEM TÜRK KİMLİĞİ KULLANILIYOR"

Irak, Suriye, Libya ve Lübnan’da bölgesel ve küresel güçlerin rekabet halinde olduğuna dikkat çekilen makale şu iddialarla devam etti: “Yukarıda bahsedilen ülkelerde Türkiye, Sünni Arap nüfusa hitap etmek için hem Sünni İslamcı kimliğini hem de mümkün olduğu yerlerde, Levant’taki Türk kökenlilere hitap etmek için Türk etnik kökenini kullanmaya çalışıyor. Lübnan’da da benzer bir modelin takip edildiğini gösteren kanıtlar mevcut. Türkiye, STK’ler ve Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı -TİKA- (Kudüs’te de aktif) gibi devlete bağlı yardım kuruluşları aracılığıyla, ülkedeki yerini oluşturmak için yavaş ve titizlikle çalışıyor. Carnegie Ortadoğu Merkezinden Mohanad Hage Ali’nin yakın tarihli bir makalesinde, 4 Temmuz’da iki Türk ve iki Suriye vatandaşının Türkiye’den Lübnan’a uçarken tutuklandığı kaydedildi. Dörtlü, ülkeye 4 milyon dolar kaçırmaya çalıştı. Lübnan İçişleri Bakanı Muhammed Fahmi, paranın Lübnan hükümetine karşı sokak protestolarını finanse etmeyi amaçladığını iddia etti.”

ÇALIŞMALAR TRABLUSŞAM’DA YOĞUNLAŞIYOR

Türkiye’nin Lübnan’daki faaliyetlerinin tabanda gerçekleştiği ve Lübnanlı Sünni nüfusun yaşadığı Trablusşam’da yoğunlaşır göründüğüne değinilen makalede “Burası muhafazakar, dindar bir yer ve Sünni siyasi İslam’ın kalesi. Bu nedenle bölge, Türkiye için doğal bir odak noktası. Lübnan’ın küçük Türkmen azınlığına ev sahipliği yapan Akkar Valiliği de ayrıca ilgi alanı” denildi.

Makalede, Nahla Nasir el-Din imzasıyla Asas internet sitesinde 12 Temmuz’da yayımlanan bir yazıya değinilerek, burada, Lübnan’nın İç Güvenlik Güçleri Eski Başkanı ve Eski Adalet Bakanı Orgeneral Eşref Rifi’nin de “Ankara’nın bu alandaki çabaları konusunda Türk istihbaratının iş birlikçisi” olduğu iddiasına yer verilerek, “Nasir al-Din, Türk istihbaratının Trablusşam’da Lübnanlı Sünniler arasında dini ve siyasi bir taban örgütleri ağı oluşturma projesinde yer alan, öldürülen Başbakan Refik Hariri’nin en büyük oğlu Baha Hariri’nin ismini de veriyor. Ağın amacı, Lübnan’daki Türk nüfuzunun ilerlemesi için bir araç olarak hareket etmek, uygun zamanda harekete geçmek ve sokaklara çıkmak” ifadeleri kullanıldı.

Ayrıca, AKP ile Lübnan’daki Müslüman Kardeşler’in partisi olan Jamaa Islamiya temsilcileri arasında Beyrut’ta doğrudan bağlantıların sürdürüldüğü de belirtildi.

"SÜNNİ DÜNYANIN LİDERLİĞİ SAVAŞI"

Jerusalem Post’taki Jonathan Spyer imzalı makalede alıntı yapılan bir diğer makale olan Firas al-Shoufi’nin, “Hizbullah yanlısı” El Ahbar gazetesindeki 13 Temmuz tarihli yazısındaki şu ifadelere yer verildi:  “Lübnan’daki Türk faaliyeti, birçok biçim alıyor, hepsi tek bir yöne ilerliyor, özellikle kuzeydeki Sünni Müslümanlar arasındaki Türk nüfuzunu güçlendirmek; ve bir yandan Suudi Arabistan ile müttefikleri, diğer yandan Türkiye ve müttefikleri arasında çıkan Sünni dünyanın liderliği savaşında zaten aşınmakta olan Suudi-BAE etkisiyle yüzleşmek.”

Tüm bu iddialara dikkat yaklaşmak gerektiği ve “Türkiye’nin Kuzey Lübnan’daki etkinliğinin ayrıntılarına dair kesin bir tablo çizmenin henüz mümkün olmadığını” belirten Spyer, “Lübnan’daki kırılgan mezhepsel denge, son on yılda, ezici çoğunluğu Sünni Suriyeli olan yaklaşık bir milyon mültecinin gelmesiyle bozuldu. Varlıkları, Lübnan’daki önlenemez Şii yükselişine dair önceki duyguları tersine çevirdi. Yine de şu ana kadar hiçbir güç, Lübnan’daki potansiyel Sünni gücü kendi davasına bağlayabilme yeteneği gösteremedi” dediği yazısını “Sünni İslamcı Türkiye’nin boşluğu doldurmaya ve Lübnan’daki Sünni sokağını kendi bayrağı altına almaya çalıştığına dair ilk işaretler ortaya çıkıyor. Kuzey Lübnan’da bir şeyler oluyor” sözleriyle bitirdi. (DIŞ HABERLER)

ÖNCEKİ HABER

Milletvekili Barış Atay'ın darbedilmesine dair ilk görüntüler ortaya çıktı

SONRAKİ HABER

İtalya'da Kovid-19 salgınında vaka sayıları yeniden binin altında

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa