02 Eylül 2020 02:00

Sabun dahi olmayan okullar “yeni döneme” hazır mı?

Yaşam hakkımızı bile riske atanlara karşı sağlıklı, güvenceli bir gelecek, gerçekten “eşit” bir eğitim, demokratik bir ülke için yan yana gelme zorunluluğumuz bugün çok daha acil.

Kaynak: Max Pixel

Paylaş

“Yüz yüze eğitime 21 Eylül’de başlayabilmemiz sizin elinizde. Gece gündüz çalışıyoruz. Teneffüste oynayacak temassız oyunlar bile hazır. Detaylara bu kadar titizlikle hazırlandığımız bu süreçte hala maskesiz ve mesafeyi hiçe sayan insanlar görmek bizleri derinden üzüyor. ‘Okulları birlikte açacağız.’ derken samimiyiz, sizleri bu sorumluluğa ortak olmaya çağırıyoruz. Sizsiz başaramayız. Lütfen maske takın, mesafenizi koruyun ki okulları açıp işimizi yapabilelim, çocuklar okullarına kavuşsun. Çocuklarımız ve öğretmenlerimiz adına rica ediyorum.”

Yukarıda alıntıladığımız bu söz Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un sosyal medya paylaşımlarından. Yaptığı basın açıklamalarında da sık sık halkı uyararak okulların açılmasına hazır olduğunu, herkesin kurallara uyması gerektiğini belirtiyor. Ancak tablonun bakanın bahsettiği gibi olmadığı öğretmenler için yapılan seminerlerde ortaya çıktı. Ülke genelinde 96 okulda koronavirüs tespit edildi. Okulların açılması için nasıl tedbirler alınacağı ise genel sözler ile ifade edilse bile belirsizliğini sürdürüyor. Bazı özel okullarda eğitimin başlaması bakanın dilinden düşürmediği “fırsat eşitliğinin” olmadığını daha da açık ortaya koyuyor.

BANKLARDA MI YATACAĞIZ?

1 Haziran itibariyle başlayan “yeni normal” olarak adlandırılan dönemle birlikte hem kısıtlamaların kaldırılması hem de açıklanan koronavirüs vakalarındaki düşüşle beraber salgın kontrol altına alınmış bir hava yaratıldı. Salgın ilk günlerinden beri hız kesmeden devam eden üretimi arttırmak patronlar desteklendi. Salgının ortaya çıkmasıyla beraber sağlık sistemindeki eksiklikler de kendini göstermiş oldu. Sağlık çalışanlarını bekleyen uzun mesai saatleri, gerekli önlemlerin tam alınmaması gibi sıkıntıların yanında hastanelerin yetersizliği de gün yüzüne çıkmış oldu. Özellikle vakaların arttığı bu günlerde yoğun bakım servislerinde yer olmadığına, hastaların banklarda yatırıldığına, pek çok hastanın hastalığı çok ağır geçirmediği için evlerine gönderildiğine tanık oluyoruz.

Bugün eğitim ve sağlık sisteminde yaşanan aksaklıklar halka mal edilmeye çalışılıyor. “Kontrollü sosyal hayat”, “yeni normal” gibi adlarla salgın kontrol altına alınmış havası yaratılarak halk rehavete sürüklendi. Turizmi canlandırmak için yapılan reklamlar, verilen tatil kredileri virüsün yayılımında hızlanmaya neden olunca suç halka yıkılmaya başlandı. Oysa bugün ne koronavirüsle yüz yüze çalışan sağlık emekçilerine ne 2 ay sonra okula dönmesi planlanan öğrenciye, öğretmene ne de her gün virüs riskiyle yan yana çalışan işçiye, onların sağlığını garanti altına alınacak bir düzenleme devlet tarafından yapılmıyor ancak patronlar, sermaye sahipleri için müjdeler her açıklamayla havada uçuşuyor.

İKİTDAR SALDIRMAYA SALGIN YAYILMAYA DEVAM EDİYOR

Başta belirttiğimiz gibi halka “maskemizi takalım, mesafemizi koruyalım, çocuklarımız okula gidebilsin” söylemleri, vaka artışlarının sorumluluğunu üstünden atma söylemleridir. Bugün iktidar çarklar dönsün, ekonomi canlansın diyerek uyguladığı politikaların karşılığını sağlık sisteminde yaşanan sorunlar ile görmektedir. Diğer yandan halk da “önlem alıyoruz” söylemlerinin bir karşılığı olmadığını görmüş oldu.

Milli Eğitim Bakanlığının hangi önlemlerin alındığını, eğitimin niteliğini nasıl garanti altına aldığı, kontenjanları sürekli şişirilen, tuvaletlerinde sabun bile bulmak zor olan okullarda öğrencilerin sağlığını nasıl garanti altına alacağı belirsiz olması, artan vakalar, sırtımıza binen ekonomik ağırlık ve rüyamıza giren gelecek kaygısı... İktidar salgının başında olduğu gibi bugün de politikalarını halk sağlığı gözetmeden sürdürmektedir. Sadece maske, mesafe, temizlik üçlemesi ile bu sürecin yürümeyeceği gün geçtikçe ortaya çıkmaktadır. Salgın devam ediyorken hem her alandaki haklarımıza saldırmaktan kendini geri tutmayan iktidar salgın yokmuşçasına uyguladığı politikalar, hastanelerdeki yetersizlikler, sağlık meslek örgütlerinin çağrılarına kulak tıkaması... Yaşam hakkımızı bile riske atanlara karşı sağlıklı, güvenceli bir gelecek, gerçekten “eşit” bir eğitim, demokratik bir ülke için yan yana gelme zorunluluğumuz bugün çok daha acil.

 

ÖNCEKİ HABER

1 Eylül: Savaşın kazananı bir avuç iktidar, kaybedeni emekçiler

SONRAKİ HABER

Erdoğan adli yılı açılışında İstanbul Barosunu hedef aldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa