Dizelerden vizöre uzanan bir yolculuk: Hacıbektaş
Ömer Asaf Tosun ve Birtürk Özkavak’la ortak hazırladıkları “Dizelerden Vizöre Hacıbektaş” kitabı üzerine konuştuk.
Soldaki: Ömer Asaf Tosun, Sağdaki: Birtürk Özkavak / Fotoğraf: Eylem Lodos
Eylem LODOS
Eskişehir
Ömer Asaf Tosun ve Birtürk Özkavak. Biri fotoğraf sanatçısı bir diğeri Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Eskişehir Şubesi Eş Başkanı. Onları bir araya getiren ise şiir oldu. Tosun’un daha önce yayımladığı iki, Özkavak’ın ise bir şiir kitabı var. Onlar, şimdilerde başka bir heyecanın içindeler. Asaf Tosun’un çektiği fotoğraflardan, Özkavak’ın Hacıbektaş ile ilgili yıllardır yazdığı şiirlerden oluşan “Dizelerden Vizöre Hacıbektaş” kitabı. 40 fotoğraf, 27 de şiir bulunan kitap “yaz/aşkın diliyle” dizeleri ile başlıyor. Yaşadığımız zor günlerden midir bilinmez, ama beni kitapta en çok “Üç Akasya şiiri” etkiledi. Daha doğrusu bu şiirin “insan her şeyi anlatır da acıyı hep eksik bırakır/baykuşlar o yüzden mesken tutar örenleri” dizesi. Benim için Eskişehir’den Hacıbektaş’a uzanan bir yolculuk bu… Özkavak’ın şiirleriyle tanıştığım, Asaf Tosun’un objektifinden gördüğüm Hacıbektaş. “şehrimin şimdiki misafirleri/yolculuğunuz açık olsun” diyerek…
16 Ağustos’ta Hacıbektaş’ta düzenlenen Hacı Bektaş Veli’yi anma etkinliklerinde okur ile buluştu Dizelerden Vizöre Hacıbektaş. Dumanı üstünde taptaze bir kitap. Şimdi 5 Eylül’de Özkavak ve Tosun’un yaşadığı Eskişehir’de Özdilek Sanat Merkezinde dostları ile buluşmaya hazırlanıyor. Biz de bu taptaze kitap için SES’in Eskişehir Şubesinde bir araya geldik. Kitap, şiir, fotoğraf ve tabii ki Hacıbektaş üzerine koyu bir sohbete başladık, daha doğrusu ben sordum onlar samimiyetle sorularımı cevapladı…
KOLEKTİF BİR ÇALIŞMA
Kitap fikri Birtürk Özkavak’tan çıkmış. Süreci şöyle anlatıyor Ömer Asaf Tosun: “Geçen sene ilk şiir kitabımı yayımladıktan sonra bu sene başında ikinci kitabım çıktı. Daha sonra Birtürk ile sohbet ederken, benim memleketim Hacıbektaş üzerine bitirdiğim bir şiir dosyam var, senin de fotoğrafçı bir kimliğin var. Birlikte kolektif bir çalışma yapabilir miyiz, dedi. Açıkçası, önce tereddüt ettim çünkü bir fotoğraf üzerine bir şiir yazmak olağan bir şey. Benim de herhangi bir görselden etkilenip yazdığım şiirler var, ama yazılmış bir şiirden hele hele özgün bir konuda yazılmış şiirleri fotoğraflamak beni ilk önce ürküttü. Birtürk de ısrar edince bu fikir ‘Bir deneyelim’e geldi.”
Koronavirüsün çalışmalarını kesintiye uğrattığını dile getiren Tosun sözlerine şöyle devam ediyor: “Geçen sene Birtürk ile birlikte Hacıbektaş’a gittik. Orada da ben böyle bir dosyayı düşünmeden epeyce bir fotoğraf çekmiştim. Arşivimde o fotoğraflar vardı. Daha sonra tekrar gittik. Bizim planlamamız nisan sonu-mayıs başı gibiydi. Araya pandemi dönemi girince, ertelemek zorunda kaldık. Kitap açısından bu sürecin iyi olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü Birtürk’ün dosya üzerinde daha çok çalışma imkanı oldu. O süreci de böyle değerlendirdik. Daha sonra tekrar gittik Hacıbektaş’a ve bu defa ben şiirler üzerine fotoğraflamaya başladım. Benim için yeni bir deneyim oldu. Sonuçta da böyle bir çalışma ortaya çıktı.”
Keyif alıp almadığı soruma Tosun “Elbette çok keyif aldım. Hem yepyeni bir deneyim elde etmiş oldum. Hem de Hacıbektaş’a üçüncü kez gitmiş oldum. Orada da birçok dostluklar edindim. O yönden ayrıca keyifliydi.” cevabını veriyor.
"İNCE ELEYİP SIK DOKUDUĞUMUZ BİR SÜREÇ OLDU"
Birtürk Özkavak ise kitabın hikayesini “Çok uzun süredir düşünüyordum. Kendi içimde kalıyordu ama. Zaman zaman küçük ortamlarda paylaşmanın dışında bir şey yapamıyordum. Asaf ile dostluğumuz ilerledikçe, onun fotoğraf alanındaki yeteneğini de gördükçe, şiir de yazdığı için beni daha iyi anlayacağını düşündüm. Bu düşüncemde yanılmadığımı kitap ortaya çıktığında bir kez daha görmüş oldum. Gerçekten hem keyif aldığımız hem de ince eleyip sık dokuduğumuz bir süreç oldu. Senenin başından itibaren hem şiirler hem de fotoğraflar üzerine sık sık görüştük. Planlarımız pandemi döneminde biraz etkilendi. Nisan ayında 3-4 gün gidip yeniden detaylı bir fotoğraf çekimi yapacaktık ama salgın nedeniyle gidemedik. Temmuz ayında kentlere giriş ve çıkışlar açılınca gittik. İkimizin de başka çalışma koşulları ve alanları olduğu için biraz hızlı çalışmak zorunda kaldık ama yine de hedeflediğimiz tarihe yetiştik.” sözleriyle anlatıyor.
Hacıbektaş, Özkavak’ın doğduğu topraklar. Memleketi ama Hacıbektaş’ı seçmesinde başka bir neden var mı diye merak ediyorum ve neden Hacıbektaş diye soruyorum. Özkavak şunları dile getiriyor: “Herkes kendi memleketine bir başka gözle bakar ve sever. Hacıbektaş sadece benim memleketim olarak da kalmıyor. Türkiye’deki konumu ve kültürel birikimi gereği önemli bir nüfusun uzaktan ya da yakından izlediği ve oradan beslendiği bir yer.”
"BAZI ŞİİRLERİ FOTOĞRAFLARKEN ZORLANDIM"
Hacıbektaş, Özkavak’ın memleketi, ama Tosun için durum farklı. Daha önce birkaç kez gidilen bir coğrafya… Tosun’a “Nasıl bir deneyimdi” diye sordum, o da şunları anlattı: “Geçen sene yine 16 Ağustos’ta Birtürk ile beraber gitmiştik. O zaman böyle bir fikir ortada yoktu, zaten Birtürk’ün böyle bir dosya hazırladığından haberim de yoktu. Ben orada genel fotoğraflar çektim. Çok da derinlemesine bilgi sahibi olmadığınız bir coğrafyanın ve kültürün üzerine yazılmış şiirleri fotoğraflamak başka bir şey. Ben bu çalışmada belgesel tarzda fotoğraflar çektim. Hepsini kurgu da yapabilirsiniz. Kurgu o şiirlerdeki samimiyeti, dürüstlüğü veya bakış açısını tam yansıtamayabilir. Bazı şiirlerde zorlanmadım zaten anlattığı temalar belli ama bazılarında gerçekten zorlandım. Çünkü derinlemesine bilgi sahibi olmadığım bir kültür ve orada yanlış yapmamak gerekiyor. Bazı şeylerde Birtürk’e danışarak; istişare ederek çalıştım.”
"DEĞECEK BİR KONU BULURSAK NEDEN OLMASIN"
Daha önce Red Fotoğraf grubunun fotoğraflar ve şiirle ilgili çalışmaları oldu. Fotoğrafların üzerine şiirler yazıldı. Sergiler düzenlendi, kitaplaştırıldı. Siz daha zorunu yaptınız, şiir üzerine fotoğraf çektiniz? Devam edecek misiniz, benzer projeleriniz var mı, diyorum. “Bu çok ani ve yeni bir çalışma. Çok kısıtlı bir dönemde, dünyanın da uğraştığı bir belanın ortasında kotardığımız bir şey. Kitaplar matbaadan çıkıp elimize geldiğinde, evet başardık dedik. Bu koşullara rağmen benzerlerinin arasında umarım hoş bir örnek olarak yerini alır.” sözleri ile cevap vermeye başlıyor Asaf Tosun, “Ama” diyor ve ekliyor: “Bundan sonrası için kesin bir şey söylemek çok zor. Gerçekten değecek bir konu bulmak ve o konunun üzerinde ciddiyetle çalışmak, ona zaman ayırmak, emek verebilmek önemli. Bir şeyi yapmış olmak için yapmak değil de onu gerçekten enine boyuna irdeleyip, içselleştirip, araştırıp çalışmak çok önemli. Birtürk olmasaydı ben tek başıma gidip Hacıbektaş’ı fotoğraflayım bir yerlerde gösteri yaparım demezdim. Değecek ve yakışacak şık bir konu bulursak; onu araştırabilecek zamanı da bulabilirsek neden olmasın.”
"ÇALIŞMA MEYVE VERDİĞİ ZAMAN ÇOK KIYMETLİ"
“Kızılırmak gibi koşuyorum denize varmak için / adlarınız bir bir düşerken şiirime yadigarsınız”… Yolculuğumuzun sonuna geliyoruz. Kitap gibi ben de sohbetimizi son sözle sonlandırmak istiyorum. Son söz, diyorum… Ne demek istersiniz? Kolektif çalışmalara çok sık rastlamadığımıza dikkat çekiyor Özkavak ve ekliyor: “Bunun iyi bir örneğini gösterdiğimizi düşünüyorum. Bu açıdan da çok değerli. Birlikte bir şeyler üretmek de çok değerli.”
Tosun ise “Bu teklifi bana Birtürk değil de başka bir arkadaşım yapmış olsaydı belki bu kadar heyecanlanmazdım. Kolektif çalışmaların artması gerekiyor. İki dost, yoldaş bir araya geldiğinde o çalışma meyve verdiği zaman çok kıymetli bir şey oluyor. Asıl olan bu kolektif çalışmaları kıymetini bilecek insanlara anlatabilmek, onlara ulaştırabilmek.” diyor.