Sovyetlerde Tatil Hakkı
Bugünün sorunlarından uzak, işçilerin de insanca yaşama koşullarına sahip olduğu bir örnek var elimizde, Sovyetler Birliği örneği; tatil ve dinlenme hakkının “rüya” olmadığı bir örnek.
Fotoğraf: Unsplash
-Hakkım hukukum var benim!
Diye diretiyordu adamcağız.
Yaklaşıp sordu B:
-Mülkünüz ne kadar beyim? *
İnsanların bilinçleri; onların toplumsal ilişkilerini, maddi yaşamlarını belirlemez, tam tersine maddi yaşamları, onların toplumsal ilişkilerini ve bilinçlerini şartlandırıp belirler. Hukuk da egemen olan sınıfın çıkarı doğrultusunda oluşturulan bir üst yapı kurumudur. Sovyetler Birliği, işçi sınıfının egemen olduğu, kar amacı güdülmeyen üretim ilişkilerinde emek gücünün metalaşmasına son vermiş ve bugünün aksine belki de bizim tahayyül edemeyeceğimiz insanca yaşama koşullarını yaratmış ilk ülkedir.
Günümüzde tatil ve dinlenme hakkı, kapitalist her ülkede işçilerin en çok sıkıntı çektiği ve istismar edilen haklarıdır. Haftanın 6 gününde 12 saat çalışan işçilere tanınan yıllık izin birkaç haftayı geçmiyor, ücretli izinlerse yok denilecek kadar azdır. İşçilere tanınan birkaç günlük ya da 1-2 haftalık yıllık izinler de ne kadar yeterlidir? Bugün pandemi koşullarında bile patronlar işçileri en fazla ücretsiz izne çıkarmış veya çoğu iş yerinde olduğu gibi sistemin çarklarının dönmesi uğruna üretime devam etmiş, işçilerin hayatlarının umurlarında olmadığını da kanıtlamışlardır. İşçiler bugün sadece gününü kurtarmaya, aç kalmamaya çalışıyor ve ertesi gün de yine işbaşı yapıyor. Böyle bir ilişkiler ağı içerisinde tatil elde etmek istemekte.
Bugünün sorunlarından uzak, işçilerin de insanca yaşama koşullarına sahip olduğu bir örnek var elimizde, Sovyetler Birliği örneği; tatil ve dinlenme hakkının “rüya” olmadığı bir örnek.
BİR RÜYANIN ÖTESİNDE: TATİL HAKKI
1936’da kabul edilen SSCB Anayasası ile işçilerin “tatil ve dinlenme hakkını” güvence altına almıştı. Dünyada 8 saatlik çalışma saati uygulamasını getiren ilk ülke olan SSCB, bu hakkı 7 saat çalışma sınırıyla işbaşı yapan her işçiye tanıyor, bu hakkın süresi de yapılan işin zorluğuna ve tehlikesine göre belirleniyordu. Emek Yasası’nda bir çalışma yılı (11 ay) çalışan işçiler için net 28 ücretli yıllık izin günü hakkı tanınmaktaydı. Mesleklerin zorluk ve tehlike seviyelerine göre yapılan değerlendirmelerle bu süre 3 veya 7 gün arasında ek izin hakkı ilave de edilebiliyordu.** Bu yıllık iznin en büyük özelliği de bildiğimiz anlamda, yurttaşlarına tatil yapma imkanlarını sağlamasıydı.
SANATORYUM, DİNLENME EVİ…
Sovyetlerin pek çok noktasında sanatoryum adı verilen sağlık öncelikli dinlenme merkezleri, işçilerin psikolojik ve fiziksel olarak kendilerini yenilemelerini ve böylece işbaşı yapmalarını amaçlıyordu. Örneğin madencilik gibi zorlu mesleklerde çalışanların bu merkezlerden faydalanmaları teşvik ediliyor ve talep edildiği takdirde de öncelik veriliyordu.** Fiziksel egzersizlerin sıkça yapıldığı merkezlerde çalışanlar kaldıkları süre boyunca doktorlar tarafından hazırlanan besleyici bir diyet programı uygulamaktaydı. İşçiler bu sağlık merkezlerinde termal sularda yüzebiliyor, detoks çamurlarla masaj yaptırabiliyorlardı.
Eğer 10-12 gün gibi kısa süreli bir tatil tercih ediliyorsa “dinlenme evi” olarak adlandırılan tesislerde sakin bir tatil geçirilebiliyordu. Sanatoryumlara göre şehir merkezlerine daha yakındı dinlenme evleri. İşçiler için hazırlanan odalarda satranç, dama gibi oyunlar ve gazeteler hazır tutuluyordu.**
TURİST SAĞLIK KAMPLARI
Bir diğer alternatif olarak da 1950’lerde yürürlüğe giren kamplar vardı. Çoğu kamp içinde karyola ve minder bulunan çadırların toplamından oluşuyordu. Kampa gelenlerin kendi yiyeceklerini kendilerinin getirdiği ve pişirdiği bir sistem oluşturulmuştu. Bu tesislerde dinlenildiği, tatil yapıldığı takdirde günübirlik geziler, sabah sporları, yürüyüşler gibi kolektif etkinliklere de katılınabiliyordu. Sanatoryum, dinlenme evi ya da kamplar gibi tüm tatil tesislerinden işçiler ücretsiz olarak faydalanabiliyordu.
PİYONER KAMPLARI
Sovyetler’de çocuklar da aileleriyle birlikte tatil yapabiliyorlardı. Ancak çocuklar için daha farklı ve zengin alternatifler de mevcuttu. Piyonerler Birliği SSCB’de kitlesel bir çocuk örgütünün ismiydi. Çocukların sağlıklı gelişimi, komünist ideolojiyle eğitilmesi, pratik becerilerinin gelişimi gereksinimlerinden doğan bir ihtiyaçtı. Çeşitli eğlendirici ve öğretici oyunlarla, birbirlerine ve dünyaya karşı sevgi, sosyalleşme ilkeleri temelinde yetiştiriliyorlardı. Çocuklar, belirlenen izcilik yöntemleri temelinde eğitiliyordu. Çocuklar böylece yaz tatillerini eğitmenler gözetiminde çeşitli faaliyetlerle geçirmekteydi. Türkiye işçi sınıfının şairi Nazım Hikmet’in, hafızalarımızda yer edinmiş, Kırım Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nde bulunan Artek Piyoner Kamp’ına ziyaretinden çocuklarla olan görüntüleri de vardır. **
“LÜTUF DEĞİL, HAK”
Patronlar bugün işçilere verdiği birkaç günlük izinleri, çalışırken tanınan 5-10 dakikalık molaları lütuf olarak nitelendiriyor. Bundan sonra da işçi sınıfının kazanılmış, şu an var olan tüm haklarına da saldırmaya devam edecektir. Ancak tarih boyunca hiçbir hak işçi sınıfına altın tepside gelmemiştir, hepsi mücadele edilerek kazanılmıştır. “Tatil ve dinlenme” burjuvazinin tanıdığı bir lütuf değildir, işçi sınıfının mücadelesinin kazanımıdır. Sosyalizm, üretim ilişkileri içerisinde işçilerin de kendilerine ayırabilecekleri zamanın yaratılabildiğini, tatil ve dinlenme haklarını diledikleri gibi kullanabildiklerini bizlere göstermiştir.
*İşçi B’nin Hikayeleri
**https://www.gazeteduvar.com.tr/dunya-forum/2017/07/16/sovyetler-birligi-tatili/
https://www.evrensel.net/haber/338443/sovyetlerde-isci-olmak-neden-guzeldi