Ev kira da semt gerçekten bizim mi?
Dikmen’de bir yokuştan çıkıp bir yokuştan inerken her an karşınızdaki duvarlarda “Semt Bizim Ev Kira” yazısıyla karşılaşabilirsiniz. Peki gerçekten semt bizim mi?
Fotoğraf: Pngtree
Ali Ersin SÖNMEZ
Zehra KEKEÇ
Ankara
Dikmen, Ankara’nın merkezi Kızılay’a oldukça yakın bir yerde yer alıyor. Buradaki gençler vakitlerini genellikle Kızılay’da geçirirken koronavirüs salgını sebebiyle artık daha çok mahallelerinde, parklarda ve çeşitli spor alanlarında geçiriyor. Bu süreçte semtlerinde daha çok vakit geçirmeye başlayan gençler, buralarda kendilerini yeniden üretebilecek ve sosyal aktivitelerde bulunabilecekleri alanların eksikliğini daha çok hissetmeye başladı. Biz de parklarda bir araya geldiğimiz gençlerle bu süreci nasıl geçirdiklerini ve nasıl bir semt istediklerini konuştuk.
Özellikle LGS ve YKS gibi sınavlara hazırlık senelerini pandemi sürecinde geçiren gençler hazırlıkları esnasında semtteki eksikleri fark etmediklerini ancak sınavlar bittikten sonra boşluğa düştüklerini söyledi. Özellikle YKS’den çıkan gençler bir yandan gelecek kaygısıyla nasıl baş edebileceklerini düşünürken diğer yandan bu süreçte kendilerini gerek ekonomik gerek de sosyal olarak rahatlatabilecek alanların arayışında. Bu noktada gençlerin çoğu özellikle yaz döneminde semtte bulunan kafeler, marketler vb. alanlarda işe giriyor. Üniversiteyi kazanacağını düşünen, puanı yeten gençler bile geleceklerinden umutlu değil. Bu süreçte meslek liseli, anadolu liseli, üniversiteli ya da mezun fark etmeksizin gençler bir araya gelmenin ihtiyacını hissediyor.
BİR TOPLANMA ALANI OLARAK PARKLAR
Parklarda yapılabilecek aktiviteler genellikle çekirdek-kolanın ötesine geçemezken görüştüğümüz gençlerden biri “Artık çekirdek-kola bile lüks haline geldi. Çekirdeğin kilosu 25 lira olmuş” diye isyan ediyor. Bir diğer genç ise “Her sokakta park var ama bankları kırık, oturacak yer yok, otursan yapabilecek bir şey yok” diyor. Mezun senesinde olan Bilge ise Mamak’ta oturduğunu, arkadaşları ile görüşmek için Dikmen’e geldiğini ancak burada da yapabilecek bir şey bulamadıkları söylüyor.
Sportif faaliyetlerin eksikliğinden yakınan gençler basketbol sahalarının olduğu yerlerde pota çemberlerinin yamuk olduğunu, voleybol sahalarında file olmadığını, yüzmek isteyen gençlerin en yakın yer olarak bile merkeze inmek zorunda olduklarını, spor salonlarına gitmek istediklerinde ise çok yüksek fiyatlarla karşılaştıklarını söylüyor.
DEVLETİN YAPMADIKLARI
YKS'den sonra bir marketin şarküteri bölümünde çalışan bir arkadaşımız, sınavdan sonra hayatının nasıl geçtiğini anlatmaya başladı: “Ben bu seneki üniversite sınavında devleti suçluyorum, kafası acayip matematiğe basan bir öğrenciye Türkçe soruları da soruyorlar. Bu aynen şuna benziyor; bir ağaca ayının da zürafanın da arının da filin de çıkmasını bekliyorlar, bir fil o ağaca çıkamaz.” EBA’nın verdiği eğitimin de yanlış olduğunu ve bunun sorumlusunun da devlet olduğunu, ilgi ve yetenekleri doğrultusunda yönlendirilmeleri gerekirken 200, 300 soruluk testler ile gençlerin ilgilerini ölçmeye çalıştıklarını ekliyor. “Ben sınavdan sonra bir marketin şarküteri bölümünde çalışmaya başladım ama oradan aldığım parayla öğrenci de olsam geçinemiyorum, diğerlerinin hali daha kötü. Örneğin Pursaklar’dan buraya çalışmaya gelen bir abimiz var durumu yok. Hem bir ev geçindiriyor hem annesinin tedavi masraflarını ödemeye çalışıyor ve yetmiyor, ek mesaiye kalıyor canını hiçe sayarak. İktidardakiler kendi maaşına zam üstüne yapana kadar halka yardım etse keşke. Mesela korona için önlemler alınıyor diyor yalan, hiçbir şey yapılmıyor devlet göz boyamaktan başka bir şey yapmıyor.” Sınavın bitmesiyle salgın döneminde semtlerde daha fazla vakit geçirdikleri için semtlerin mevcut olanakları da daha iyi gördüklerini belirten arkadaşımız: “Örneğin ben hayvanları çok severim, parklarda hayvanseverler rahatça hayvanlarını gezdiremiyorlar bunun önlenmesi için hayvanseverlerin hayvanlarını gezdirebilecekleri onlara ait olan parklar düzenlenebilir. Parklarda banklara oturuyoruz fakat çoğu kırık. Daha sağlam şekilde ve ihtiyaçlarımız doğrultusunda sayısı arttırılabilir.” dedi.
KÖTÜDEN ETKİLENMEK...
Kadınlara yönelik baskıdan söz eden bir diğer arkadaşımız ise: “Küçüksün daha parktaki abileri görüyorsun onları örnek alıyorsun, taklit ediyorsun. İyi olsun kötü olsun onlardan görüp duyduklarımız etkiliyor bizi. İstediğimiz gibi giyinemiyoruz dış görünüşümüze göre yargılanıyoruz. Bizi değiştirmek yerine kendilerini değiştirmesi lazım insanların. Sadece birimizin fikirlerinin oturması değil o insanın da çevresini bilinçlendirmesi gerekiyor.” diyerek düşüncelerini bizimle paylaştı.
Gençlerin bir diğer yakındığı nokta ise Dikmen’de madde kullanımının artmış olması. Konuştuğumuz çoğu genç “oturacağımız parkları madde kullanımının az olduğu parklara göre seçiyoruz” diyor. Çoğunluğu madde kullanımını eğitimsizliğe bağlarken semtte bulunan “niteliksiz” denilebilecek okullarda okuyan gençlerin “başıboşluğa” mahkum bırakıldıklarını söylüyor.
Gençlerin söylediklerinden hareketle semtin gerçekten bizim olabilmesi için semtte bizlerin kendimizi yeniden üretebileceğimiz alanlarda söz sahibi olmamız gerekiyor. Uzun lafın kısası biz Dikmenli gençler olarak bulunduğumuz alanları şekillendirirken bizim düşüncelerimize yer verilmesini istiyor ve bunun ancak biz bir araya geldikçe mümkün olabileceğini biliyoruz.