02 Eylül 2020 02:00

Patron mutlu son değil full mesai istiyor

Full mesaili çalışmak korkunç ama işsiz kalmak daha da korkunç.

Fotoğraf: Freepik

Paylaş

Depo işçisi

İstanbul/Esenyurt

 

Neredeyse 2 aydır full mesaili ve yoğun tempolu çalışıyoruz. “Yeni normal”den önce fabrika 1 ay kapalı olduğu için, yeni normal sürecinde neredeyse nefes almadan çalıştık. Zorunlu mesailer izin almamızı engelledi, mesaiye kalmadığımız durumda ya tutanak tutmakla tehdit edildik ya da maaş primimizin 5 gününün kesintiye uğrayacağı söylenerek mesailerde kalmamız sağlandı. Bu özellikle genç işçiler için katlanması zor bir durum. Önceki hayatında aslında sosyalleşme ihtiyacını bir nebze de olsa karşıladığı, sevdikleriyle görüştüğü bir durumdan “ben 2 aydır kız arkadaşımla görüşemiyorum” durumuna geliyor. “Fabrikaya girmeden önce de hayat pahalığı yüzünden görüşemiyordum, cebimdeki para kız arkadaşımla kafede oturmaya bile yetmiyordu.”

FULL MESAİ BİZİ BEKLER

Bu iki durum arkadaşımızın ağır çalışma koşullarından ve yoğun mesaiden vazgeçme lüksü olmadığını gösteriyor. Maaşlar yattığında “Ne yapacaksın bu ay?​” diye birbirimize sorarız. Çoğumuz kendisine çok az bir miktar ayırır fazlasını ailesine verir, geri kalanla “hafta sonu sabah denize giderim, alışverişe giderim, kız arkadaşımla görüşürüm” diye planlar yapılıyor ama bu planların hiçbiri gerçekleşemiyor. Çünkü full mesai bizi bekler. Sadece bireysel ihtiyaçlarını gözeterek çalışma hayatına atılan gençler değil, ailesinin ev borcunu ödeme sorumluluğunu alarak giriyor fabrikaya. Aynı zamanda artan yoksullaşmanın karşısında, aileler de çocuklarını fabrikaya sokarak önlem alıyorlar.

Dışarıda milyonlarca işsiz gençlik yığınını göz önüne alınca tekrar onların arasına katılmak da işçi gençleri ürkütüyor ve birbirlerine “biraz dayanın, buradan çıktıktan sonra iş bulamayız” uyarısı yapıyorlar. Full mesaili çalışmak korkunç ama işsiz kalmak daha da korkunç. Her şeye rağmen full mesai kabul edilebilir bir durum oluyor bizler için.

Dardanel fabrikasında uygulanan “kapalı devre çalışması”ndan arkadaşlarıma bahsettiğimde, fabrikanın Türkiye’de bir balık fabrikası olduğunu söyleyince şaşırdılar “yok ya öyle bir şey olmaz”, “o kadarı da yapılmaz” diyerek çok inanamadılar.

Aslında bizim çalışma koşullarımızın arasındaki tek fark biz mesai bittiğinde evimize gidebiliyoruz, Dardanel işçileri ise evine gidemediler. “Zaten biz de eve uyumak için gidiyoruz. Yakın bir yerde kalmamız için bir yer olsa eve gitmemize gerek yok aslında.”

ÖNEMLİ OLAN PATRONUN KARI

Fabrika içerisinde salgına yakalanan işçiler oluyor ve bu sayıda giderek artıyor. Bir arkadaşımızın ateşi yüksek çıktığında endişeye kapılıyoruz, temas kurduğumuz arkadaşımızın test sonucunun pozitif çıkması durumunda bizim çalışmaya bu koşulda devam etmemizin kapitalist kâr için ölüme yürümek gibi bir anlamı oluyor. Tüm bu durumlar biz genç işçiler içerisinde “patron için önemli olan onun kazancı, onun kazancının karşısında bizim hayatımızın hiçbir önemi yok” minvalde kendi canının, insani özelliklerinin ve değerlerinin kapitalist kazancın karşısında hiçbir anlamı olmadığını görebiliyor ve birleşme eğilimi de gösterebiliyor.

ÖNCEKİ HABER

Makinenin altında geçen yıllar

SONRAKİ HABER

Liseler farklı, sorunlar ortak!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa