03 Eylül 2020 05:06

Otokinetik etki ve norm oluşturma

Otokinetik etki karanlık veya uyaranlardan yoksun bir arka planda sabit bir ışığın hareket ediyor gibi algılandığı bir görsel algı yanılsaması olarak tanımlanabilir.

Fotoğraf: Pixabay

Halis Ulaş
Halis Ulaş

“Ödemişli Muzaffer’den Amerikalı Sherif’e” başlıklı son yazımda Muzaffer Şerif’in yaşam öyküsünden kısaca bahsetmiştim ve sonraki yazılarımda sosyal psikoloji alanına yaptığı önemli katkıları sizlerle paylaşacağımı belirtmiştim. Bugünkü yazımda Muzaffer Şerif’in bireysel algı üzerinde toplumsal normlarının etkisini araştırdığı “Otokinetik Etki ve Norm Oluşturma Deneyini” aktarmaya çalışacağım.   

Muzaffer Şerif bu deneyde otokinetik etki diye bilinen bir görsel algı yanılgısından yararlanmıştır. Otokinetik etki karanlık veya uyaranlardan yoksun bir arka planda sabit bir ışığın hareket ediyor gibi algılandığı bir görsel algı yanılsaması olarak tanımlanabilir. Örneğin tamamen karartılmış bir odada hareketsiz duran bir ışık noktasına bir süre dikkatle bakıldığında, ışık aslında yerinde durduğu halde hareket ediyormuş gibi algılanır.

Muzaffer Şerif otokinetik etki yanılsamasından yola çıkarak bireysel ve grup algılamasında normun nasıl oluştuğunu ve grup normunun bireyi nasıl etkilediğini araştırmıştır. İki aşamalı bir deney yöntemi planlamıştır.

Deneyin ilk aşamasında, karanlık bir odaya alınan bireylere belirli bir mesafedeki sabit ışık noktasına dikkatlice bakmaları ve ışığın kaç santimetre hareket ettiğini tahmin etmeleri istenmiştir. Bu uygulama her birey için defalarca tekrarlanmıştır. Deneyin hiçbir aşamasında ışığın hareket etmemesine karşın denekler ışığın hareket ettiği mesafe konusunda tahminde bulunmuşlardır.  Deneyin ilk aşamasında bireylerin birkaç tekrardan sonra hızlıca bir öznel mesafe aralığı belirlediği ve sonraki uygulamalarda da bu normun içerisinde yanıt verdiği saptanmıştır.

Deneyin ikinci aşamasında norm oluşturmada grup etkisi değerlendirilmiştir.  İkinci aşama iki ayrı grup ile yapılmıştır. İlk gruptaki denekler önce bireysel olarak uygulamaya alınmış ve ışığın hareketi konusunda öznel normlarının kaç santimetre olduğu saptanmıştır, sonrasında öznel normları belirlenmiş deneklerden gruplar oluşturulmuş ve grup içerisinde sesli olarak ışığın ne kadar hareket ettiğini yeniden belirtmeleri istenmiştir. Böylece grup etkisi ile bireylerin tek başlarına iken oluşturdukları normların etkilenip etkilenmediği araştırılır. Diğer deney grubundaki bireylerin ise önce grupla birlikte bir norm oluşturması istenmiş ve sonrasında bireysel olarak yeniden ışığın hareketi konusunda görüş bildirmeleri söylenmiştir. Bu sayede ilk grupta bireysel olarak oluşturulmuş normun gücü ve grubun bu norm üzerine etkisi, ikinci grupta ise grup içinde gelişmiş bir normun bireysel süreçte sürdürülebilirliğinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. 

Deneyin sonuçları oldukça çarpıcıdır. İlk grupta yani önce bireysel olarak deneye dahil edilen bireylerin hızla kendi öznel aralıklarını oluşturdukları saptanmıştır. Bu kişiler grup olarak tekrar deneye katıldıklarında çok kısa süre içinde öznel referans aralıklarını bırakarak bir grup normu geliştirmişlerdir. Grup ile başlayanlar ve ilk normu grup içinde oluşturanlar ise bireysel olarak deneye alındıklarında grup normlarına sadık kalmış ve öznel bir mesafe geliştirmişlerdir.

Deneyin ikinci aşamasındaki her iki kombinasyon da grubun bir norm oluşumunda daha belirleyici olduğunu, oluşan grup normunun bireysel norm oluşumunda daha hızlı ve belirleyici şekilde geliştiğini göstermiştir. Deneyin bu aşamasının ilginç sonuçlarından biri katılanların bir kısmı gruptan etkilendiğini belirtirken bir kısmı bu etkilenmenin farkında bile değildir.

Bu deneyde gösterilen bir başka önemli etkileşim ise grup etkisinin kalıcı olmasıdır. Deneyin verileri bir ay sonra tekrar sınandığında deneklerin bireysel normlarına değil grup olarak oluşturulan mesafeye daha bağlı kaldıkları gösterilmiştir.

1935 yılında Muzaffer Şerif’in gerçekleştirdiği bu deneyden hareketle günümüz Türkiye’sini düşünecek olursak; ülkemizde yaratılan sürekli belirsizlik ortamının tek tek bireyleri hızlıca bir norm oluşturmaya zorladığını söylemek mümkündür. Görsel ve yazılı yandaş medyada sürekli olarak aynı mavraları anlatan “gazeteci” ve “akademisyenler” tarafından oluşturulan ya da özellikle sosyal medyada “troller”  tarafından yaratılan grup etkisinin tek tek bireylerin normlarının oluşumunda nasıl etkisi olduğunu sizlerin yorumuna bırakmak isterim.

Reklam
YAZARIN DİĞER YAZILARI