"ABD’de kriz, radikal sol kadar radikal sağ için de uygun koşullar yarattı"
ABD'de ırkçılığa karşı protestoları değerlendiren Sosyoloji Profesörü Cihan Tuğal, başkanlık seçimlerine gidilen ülkede, Trump'ın da şiddeti körükleyerek krizden beslendiğini belirtti.
Fotoğraf: Tayfun Coşkun/AA
Şerif KARATAŞ
İstanbul
ABD’deki ırkçılık karşıtı eylemleri konuştuğumuz Berkeley’deki Kaliforniya Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Profesör Cihan Tuğal, “Gösteriler sürdükçe ve bir kısmı şiddete yöneldikçe, Trump durumu ‘anarşi ve terör’ söylemiyle açıklama şansını yakaladı. Bu da merkez ve merkez sağın Trump kontrolüne girmesini kolaylaştırabilir.” diyor. Tuğal, içinde bulunulan krizin, radikal sol kadar radikal sağ için de ideal örgütlenme koşullarını doğurduğuna vurgu yapıyor.
ABD’de mayıs ayında başlayan ırkçılık ve polis şiddetine karşı eylemler uzun süredir devam ediyor. Eylemler Jacob Blake’in polis tarafından çocuklarının gözü önünde vurulması sonucu yeniden alevlendi. Uzun soluklu bu öfkenin arka planını nasıl yorumluyorsunuz?
Irkçılık çok temel bir sorun ABD’de. Aşırı sağcı Trump rejimi, sorunu daha da derinleştirdi. Ancak protestolar siyah bir başkan ama esaslı bir neoliberal kapitalist olan Obama döneminde başlamıştı. Bunu unutmamak gerekiyor. Sorun sistem sorunu ve bu tepki sisteme karşı. Bugün hareketin başını çeken ve çoğunluğu siyah ve kadın olan önderler, aynı zamanda antikapitalist. Bu öfkenin 1950’lerdeki hareketlerden farkı da bu.
Bu ülkede çok özel bir kapitalizm türü var. Kapitalizm elbette dünya çapında sömürgecilik, ırkçılık ve kölelik üzerine kurulmuştu. Ancak ABD’nin Avrupa’dan farkı, sömürgeciliğin ve köleliğin şu andaki ulusal sınırların içinde cereyan etmiş olması. Bu da ırkçılığı, kapitalizmin çok görünür -hatta diğer sorunlarını örten- bir ögesi haline getiriyor. Bir önceki ırkçılık karşıtı dalganın Martin Luther King ve Malcolm X gibi önderleri, sadece hayatlarının sonlarına doğru kapitalizmi sorgulamaya başlamıştı. Bugünün önderleri aynı hatayı tekrarlamıyor. Eğitim ve sağlık kurumlarının kaynak sorunu, hapishanelerdeki şiddet, çevre kirliliği... Hepsi herkesten çok siyahları vuruyor. Dolayısıyla siyahlar da, bir iki polisin cezalandırılmasından öte, polise ve hapishanelere ayrılan kaynakların, eğitim ve sağlığa akıtılmasını talep ediyorlar.
Polis şiddetinin tepkilere rağmen devam etmesini nasıl yorumluyorsunuz?
Irkçı polis şiddeti topluma o kadar hakim ki, bir iki ayda bunun değişmesi beklenemez. Bütün polis teşkilatı yeniden yapılanmadıkça, bu şiddet devam edecek. Hatta şu aralar şiddet iyice tırmanabilir, zira polis değişime direniyor ve bazı polis birimleri şiddeti tırmandırarak dişlerini gösteriyor. Sivil sağcıların da aynı çaba içinde olduğunu, bilerek şiddeti tırmandıklarını eklemek lazım. İçinde bulunduğumuz kriz, radikal sol kadar radikal sağ için de ideal örgütlenme koşullarını doğuruyor.
Pandemi koşullarının hem polis şiddeti hem de polise karşı gösterilen tepkilere etkisine dair neler söylersiniz?
Toplum da devlet de son derece gergin. Bu da şiddete katkı sağlıyor. Bir faktör daha var. Pandemi olmasaydı, polis şiddetine karşı örgütlenme çok daha kolay olurdu. ABD’de solcular ve liberaller pandemiyi ciddiye alıyor, ama sağcılar resmi ölüm oranlarına dahi inanmayacak derecede hafife alıyorlar pandemiyi. Dolayısıyla daha rahat örgütleniyorlar. Sol örgütlenmenin çoğu internete hapsolmuş durumda. Hâlâ sokağı kullananlar giderek daralan kadrolar ve kitle bağlarını kaybetme riskini yaşıyorlar. Ağustos sonu ve eylül başının radikal sağ ve polis için iyi geçtiğini teslim etmek lazım.
"SİYASİ ATMOSFER HER AY DEĞİŞİYOR"
Irkçılık karşıtı gösterilerin başkanlık seçimlerine etkisi nasıl olur?
Şiddet görüntüleri ilk yayımlandığında ve gösteriler ilk başladığında, Trump’ın ciddi oy kaybedeceği öngörülüyordu. Sistemin derin ırkçılığına rağmen, Amerikalı vatandaşların çoğu (bireysel ve psikolojik düzeyde) kendilerinin ırkçı olmadığına inanmak istiyor. Dolayısıyla, Trump’ın açıktan açığa ırkçı olan polis şiddetine tepki göstermemesi, merkez-sağ vatandaş için bile incitici olabiliyor. Ancak gösteriler sürdükçe ve bir kısmı şiddete yöneldikçe, Trump durumu “anarşi ve terör” söylemiyle açıklama şansını yakaladı. Bu da merkez ve merkez sağın Trump kontrolüne girmesini kolaylaştırabilir. Trump artık daha da arsızca polis ve sivil sağcı şiddeti savunuyor ve karşı tarafı daha da çok şiddete davet ediyor ki merkezi ve merkez-sağı kendi etrafında kenetleyebilsin. Bunun son örneği, gazetecilerin tüm ısrarına rağmen, radikal sağcıların sokakta insan avlamasını kınamaması. Bu aslında bizim de aşina olduğumuz bir taktik. Demirel’in Maraş katliamı sonrası sözlerini hatırlayın: “Bana sağcılar ve milliyetçiler cinayet işliyor dedirtemezsiniz.” Trump bununla da yetinmedi, bizzat cinayetlerin yaşandığı yere gidip, göstericileri kınadı. Amacı, çatışmaları kızıştırmak. Kısacası, siyasi atmosfer her ay değişiyor. Seçimler yaklaştıkça, bu değişimler daha da hızlanacak. Son bir iki haftaya kadar gösterilerin daha çok kime yaradığı belli olmayacak.