Dünyanın sıfır noktası ısınıyor
Elif Görgü
Çokuluslu şirketlerin maden ve doğa sömürüsüne karşı yerli halkların ayaklandığı, kitlesel olarak işten atılmaları nedeniyle kamu emekçilerinin seslerini yükselttiği, ücretsiz eğitim ve sınavsız üniversite hakları ellerinden alınan öğrencilerin sokağa çıkmaya başladığı bir dönemde düşüyor yolumuz Ekvador’a. Pasifik sahillerinden Amazonya’ya kadar farklı bölgelerini az da olsa tanıma fırsatı bulduğumuz ülkede neler olup bittiğini ise bize, gençleri, kadınları; işçileri, sendikacıları ve siyasetçileri anlatıyor.
Yerkürenin tam ortasına, Ekvator çizgisine doğru alçalıyor uçak. Aslında siz alçalıyor sanıyorsunuz. Ama dünyanın en yüksek ikinci başkenti, 2 bin 805 metreye kurulmuş Quito’ysa nihai hedef, bir bakıyorsunuz çoktan yere inivermişsiniz... Kenti birlikte gezdiğimiz Carlos, “Bizim mahalle dağın eteklerinde, evin balkonundan önümüzden geçen uçaklara el sallayabiliyoruz” diyor. O kadar yüksek işte. En azından deniz seviyesi gibi mütevazı bir yükseklikte yaşamaya alışmış İstanbul yolcuları için! Nefes kesiyor Quito. Hem oksijen seviyesi turist akciğerler için fazla düşük olduğundan, hem de kolonyal mimarinin bugüne kadar ayakta kalmayı başardığı nadir Latin kentlerden biri olduğu için... Beş bin metreden başlayan aktif volkanlarla çevrili manzarası da en az oksijensizlik kadar baş döndürücü.
Ekvador’da kentlerin, dağların, tepelerin, ırmakların çoğunun ismi ya İnka İmparatorluğundan kalma Kichwa dilinde, ya da daha eski yerli halkların koyduğu ilk isimleri ile yaşıyor. 500 yıllık İspanyol işgalinden bu yana ayakta kalabilmiş, kültürünü yaşatmayı başarmış 18 yerli halk var Ekvador’da. Nüfusun çoğunluğu, Avrupalı-yerli melezi olan “mestizo”lardan oluşuyor, ancak Pasifik okyanusu kıyılarında yoğunlaşan hatırı sayılır bir siyahi nüfus da mevcut. Dört bölgeye ayrılıyor ülke; sahil, And sıradağları, Amazonlar ve Galapagos Adaları... Toprağın altının en zengin, en bereketli; üstünün ise en yoksul, en sefil olduğu bölgeler tabii ki yerlilerin ve siyahların payına düşüyor. Doğayı teriyle en çok besleyen, bereketinden en az yararlanabilen oluyor.
SAVAŞÇI VOLKANLARIN UYARISI
Volkanların ülkesi aynı zamanda Ekvador. 27 aktif volkanın oynak eteklerinden düşmemek için, sımsıkı toprağa tutunarak yaşıyor halk. “Dikkat volkan tehlikesi” tabelaları hız sınırı tabelalarıyla yarışıyor bazı bölgelerde... Ama volkanların öfkesinden saklanmıyor kimse; her birinin her volkanın kucağı bir yerleşim yeri. Yüzlerce yüzyıllık katliam ve sömürü düzenine karşı öfkenin kaynayan kuyuları gibi fokurduyor, simsiyah isyan kusarak gürlüyorlar zaman zaman. Yerkürenin sıfır noktasındaki Ekvador’dan, dünya halklarına doğru “Daha ne bekliyorsunuz, değiştirin şu düzeni” diye haykırır gibi...
MÜCADELE DE VOLKANLAR GİBİ AKTİF
Biz gitmeden sadece birkaç hafta önce kızgın gözyaşlarını akıtmış Tungurahua volkanı. Lavlarının çizdiği kara yarıklar caddelere kadar ulaşıyor. Aynı bölgedeki Cotopaxi ve Chimborazo volkanlarının, Tungurahua’nın kalbini kazanmak için yüzyıllarca savaştığı, Cotopaxi uzun bir suskunluk dönemine girince Chimborazo’nin savaşı kazandığı öyküsü anlatılıyor. “Pachamama”nın yani “toprak ana”nın torunları olan Ekvador halklarının mücadele tarihi tesadüf değil yani. Üst üste 3 hükümet devirmiş, sonunda dünyanın en ilerici anayasalarından birini hazırlatacağı hükümeti de kurmuş bir mücadele bahsedilen. Ama volkanların da insanların da savaşı bitmiş değil. Ekvador halkları bugün, Tungurahua’nın lavları gibi sokaklara akarak birleşiyor, anayasanın düşmanı haline gelmiş o aynı hükümeti devirmek, dördüncü zaferini kazanmak için son kullanma tarihi geçmiş politikaların kalbinde derin yarıklar açarak ilerliyor...
YARIN: Zenci melekler nereye giderler?
BU HÜKÜMET KENDİ HALKINA DÜŞMANDIR
EKVADOR güncel siyasi gelişmeleri hakkındaki ilk bilgileri, Demokratik Halk Hareketi (MPD) Merkez Yöneticisi Lenin Hurtado’dan alıyoruz. MPD, son üç hükümetin devrilmesinde ve Rafael Correa’nın iktidara gelmesinde rolü olan köklü bir siyasal parti. Artık neoliberalizmin temsilcisi haline gelen Correa’nın karşısında “Çokuluslu Sol Koordinasyon” adı altında oluşturulan ilerici, sosyalist cephenin de lider örgütü. Koordinasyon Başkan Adayı olarak Ekonomist Alberto Acosta’yı seçti. Acosta, Correa hükümetinin eski Enerji ve Maden Bakanı, aynı zamanda da yeni anayasayı hazırlayan Kurucu Meclis’in başkanıydı. Lenin Hurtado ise MPD’nin kurucusu ve Ekvador Meclisine seçilen ilk siyahi milletvekili Jaime Hurtado’nun oğlu. Jaime Hurtado 1999 yılında bir suikaste kurban gitti. Oğlu Lenin onun bıraktığı yerden devam ediyor.
Seçimler yaklaşırken Ekvador’da güncel politik durum nedir?
Bizim de verdiğimiz destekle hükümete gelen Rafael Correa büyük bir hayal kırıklığı oldu. Bugün Correa’nın karşısına Çokuluslu Sol Koordinasyon olarak çıkıyoruz. Ekvador sağı ise adaylık konusunda bölünmüştür, Correa’nın kardeşinin dahi ona karşı aday olması bekleniyor ve çok sayıda da sağcı aday mevcut. Bu bölünmüş sağ karşısında ise Ekvador solu olarak birleşmiş durumdayız. Seçimlerde bir tarafta bölünmüş sağ, şimdiki Başkan Correa ve diğer tarafta da birleşik sol güçler olarak yarışacağız gibi görünüyor. Biliyoruz ki Correa, arkasında sol birlik olmadan, hiçbir seçimi kazanmamıştır. İktidara gelerek devlet başkanının terk ettiği değişim sürecini yeniden hayata geçirme fırsatımız var.
Correa Hükümetini çeşitli açılardan analiz edersek örneğin işçi ve emekçiler açısından neler yapıldı, yapılmadı?
Correa’nın seçilirken üzerine aldığı sorumluluklar vardı; iş hakkı, iş güvencesi hakkı gibi ki emekçilerin verdiği uzun süreli mücadelerden biriydi bu hakların elde edilmesi. Ancak özellikle 2010 yılında çıkartılan bir kararnameye dayanılarak bu tarihten itibaren kamu çalışanlarının kitlesel olarak işten çıkartılması süreci başladı. İş güvencesinin en sağlam olduğu kamu alanında, birçok kamu çalışanına istifa dayatıldı. İşçilerin hakları vahşice gasbedildi.
CORREA ARTIK ŞİRKETLERİN EMRİNDE
Peki ya diğer alanlar; çevre, eğitim vs?
Correa Çinli ve Kanadalı çokuluslu şirketlerin lehine politikaları hayata geçirdi. Anayasa su kaynaklarının olduğu bölgelerde madencilik faaliyetini kısıtlar. Halbuki 227 kaynağın bulunduğu bir alanda madencilerle anlaşma yaptılar. Anayasaya göre yerlilere danışılması gerekir, bunu yapmadılar. Bir başka sorun da Yüksek Öğretim Yasası. Anayasa öğrencilere, üniversiteye sınavsız giriş hakkı vermiştir, fakat bu uygulanmamakta, üniversiteler elitleştirilmektedir. Cumhuriyetin Devlet Başkanı anayasayı uygulamaya yemin etmiştir, anayasaya uymak zorundadır. Ancak uymamaktadır. Bu yüzden halk hareketlenmekte ve eylemler yapmaktadır. Ancak hükümet halkın eylemlerini şiddetle bastırılmaya başlanmıştır. Anayasa’nın 98. maddesi halkın protesto hakkını korur. Fakat, onlarca kişi, “terörizm” argümanıyla tutuklanarak ya da dava açılarak baskı altına alınmaya çalışılıyor. Bu ülkede terörist herhangi bir grup olduğuna dair hiç bir emare yok. Fakat toplumsal hareketler, “terörizm” denilerek bastırılıyor. Üniversite Öğrencileri Federasyonu Başkanı tutuklu. Mart ayında yapılan bir baskınla 10 genç daha tutuklandı. Tek suçları hükümete muhalefet etmek. Aynı hükümet, Julian Asange olayında ifade özgürlüğünün temsilcisi haline gelmiştir. Ama kendi ülkesinde aynı “suçu” işleyen eylemciler yargılanmakta, hapse atılmaktadır. Kısacası bu hükümet kendi halkına ve emekçilerine düşmandır.
BAKİRENİN YEMEK KAZANI
QUITO ‘da bir aktif volkanın, Pichincha’nın eteklerine boylu boyunca uzanmış, bulutsuz bir günde balkondan Cotopaxi’nin karlı zirvesinin seyredilebildiği, küçük sokaklı büyük manzaralı bir kent. Trafiği İstanbul’a rahmet okutan, tek toplu ulaşımın otobüs olduğu bu kentte, 2 milyon Ekvadorlu yaşıyor. Daha doğrusu bir kısmı hayatını yaşıyor, geri kalan ise hayatta kalmaya çalışıyor. Trafik ışığı kırmızıya dönünce ellerindeki meyve ya da labutlarla jonglörler beliriyor. Sanatını icra edip ışık yeşile dönmeden bahşişlerini topluyorlar. Bütün köşe başlarını ellerindeki meyveleri satmaya çalışan yerli kadın ve çocuklar tutmuş. Katolik dininin etkisini ise her yerde görmek mümkün. Evlerin bir köşesi mutlaka bakirelerin, bebek meleklerin, İsa ve Meryem’in bibloları ya da tablolarıyla dolu. Restoranlardaki biblo-tablo enflasyonunun kaynağı ise Tanrı değil turizm. Şehir merkezinin tam karşısında da Latin Amerikanın en büyük heykellerinden biri görünüyor; Panecillo Tepesinden (Ekmek Tepesi) kenti süzen Quito Bakiresi’nin heykeli. Ekvador’un birçok kentinde de, kenti gözleyip koruduğu varsayılan “bakire” ya da meleklerin dev heykellerini görmek mümkün. Quito Bakiresi’nin önündeki tencerede taştan bir yemek kaynıyor. Ama bakire de sınıfını seçmiş olmalı, çünkü ne ilginçtir ki “ekmek tepesi”nin eteklerinde, yemek tenceresinin yanıbaşındaki mahallelerde Quito’nun en açları yaşıyor.
evrensel.net
Evrensel'i Takip Et