Evrensel için yeni bir dönem
8 Eylül 2020 00:48
/
Güncelleme: 8 Eylül 2020 07:02

Çağlayan Babacan: Romanın, birçok alanın kesiştiği bir kavşakta durduğuna inanıyorum

Babacan, Masumların Katli romanının “Kaos çıkarmak amacıyla bir suç işlenseydi ve katil, o suçu işlediğini zanneden gölge katiller yaratabilseydi ne olurdu?” sorusu etrafında şekillendiğini söylüyor.

Çağlayan Babacan: Romanın, birçok alanın kesiştiği bir kavşakta durduğuna inanıyorum

Görsel: Masumların Katli kitabının kapağı 

Özlem ERTAN

Çağlayan Babacan’ın Motto Kitap’tan çıkan ‘Masumların Katli’ adlı gerilim romanı hem başarılı kurgusu hem de içeriğinin sağlamlığıyla dikkat çekici. Aynı zamanda beden dili uzmanı olan ve bu alanda da kitapları bulunan Babacan, bu 490 sayfalık hacimli romanında okurun ilgisini baştan sona canlı tutmayı başarıyor. Olay örgüsünü heyecanla ve merakla ören yazarın çeşitli alanlardaki bilgi birikimi de romanına yansıyor. Hem edebi ve felsefi hem de sanata, siyasi tarihe, mitolojiye, psikolojiye dair pek çok referans var ‘Masumların Katli’nde. Ayrıca tüm bu referanslar kurguya başarıyla hizmet ediyor ve metni zenginleştiriyor.

George Orwell’ın ‘1984’ünden, Cengiz Aytmatov’un ‘Gün Olur Asra Bedel’ romanındaki Mankurtlara, oradan da Türk mitolojisindeki yarı köpek yarı insan İtbarak’lara kadar uzanan çeşitlilikte değinmelerin bulunduğu ‘Masumların Katli’nde Yalan Tespit Uzmanı ve Öğretmen Emre ile onun başarılı avukat arkadaşı Teksen’in izinde son derece girift örgütlenmelerin, acımasız suç şebekelerinin içine giriyoruz.

Teksen, çok da istemeden aldığı davanın aslında hiç de sandığı gibi basit olmadığını anlar. İşlenmemiş bir cinayeti üstlenen ve uzun zamandır kayıp olan gençle ilgili bu dava, adı geçen kurbanın gerçekten öldürülmesiyle birlikte ilgi çekici bir hal alır. Teksen ise özel yetenekleri olan arkadaşı Emre’den yardım ister. Kayıp gençlerin ortaya çıkışını cinayetler izlemektedir. Gençlerin ortak özelliği ise sara hastası olmalarıdır. Yoksa, büyük ve gizli bir güç, zihin kontrolü yoluyla bir katiller ordusu mu yaratmaya çalışmaktadır?

Çağlayan Babacan’la suç ve psikolojik gerilim türündeki romanı ‘Masumların Katli’ni konuştuk.

‘Masumların Katli’nde psikolojiden sanata, edebiyattan tarihe ve siyasete kadar pek çok alanı kapsayan geniş bir bilgi birikiminin izleri var. Bu kurgu nasıl ortaya çıktı ve kitabı yazmanız ne kadar sürdü?
Romanın, birçok alanın kesiştiği bir kavşakta durduğuna inanıyorum. Öte yandan özü bir hikaye anlatmak olan mitler, masallar, romanlar, senaryo metinleri temel bir önermeyle başlar. Örneğin, “Bir görev grubu Mars’ta beklenmedik aksilikle karşılaşsa ve ekipten bir kişiyi orada unutsa ne olur?​” sorusunun cevabı, -Andy Weir’e dünya çapında ün kazandıran- ‘Marslı’ kitabının çekirdeğini ve çıkış noktasını oluşturur. ‘Masumların Katli’ de bir önermeyle ortaya çıktı: “Büyük bir kaos çıkarmak amacıyla bir suç işlenseydi ve katil, izlerini yok etmek için o suçu işlediğini zanneden gölge katiller yaratabilseydi ne olurdu?​” Romanım böyle bir soruyla şekillendi diyebilirim. Kitabın araştırma ve metin yazımı on dört ayımı aldı. Tekrar gözden geçirip metni güçlendirmek de birkaç ay sürdü.

Romanın başkarakterlerinden Emre de sizin gibi beden dili uzmanı. Bu karakterde sizden de izler var mı?
İçtenlikle ifade etmek isterim bu sorunun cevabını bilmiyorum. Romanda birebir gerçek olan tek karakter var bana göre, o da Emre’nin kedisi Atlas. Yazarken geceleri kadim dostum Atlas’a romanımda doğrudan yer verdim. Beni tanıyan ve kitabı okuyan arkadaşlarım da Emre ile aramızda benzerlikler olduğunu söylüyorlar. Belki her yazar, kaçınılmaz olarak kendinden yola çıkıyordur. Ama Mitoloji Uzmanı Joseph Campbell’ın ‘Kahramanın Sonsuz Yolculuğu’ kitabında ifade ettiği gibi her hikaye bir yolculuktur. Ve bu yolculuğun sonunda kahraman esas kimliğine dönüşür. Emre’nin başta benimle benzerlikleri olsa bile romanın sonunda başka biri olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Emre sadece beden dili uzmanı değil, başlangıçtaki bu uzmanlığı, algı ve sezgi gücü, onun alter kişiliğine açılan kapıları oluyor.

Çeşitli süreçler sonucunda insanları tıpkı Cengiz Aytmatov’un romanındaki Mankurtlar gibi suç makinesine dönüştüren bir yapı var romanınızda. Tarihte insanların bu şekilde kullanıldığına dair örnekler mevcut mu?
Benim anlattığım biçimde yok, ama Hasan Sabbah’ın haşhaşileri, Hitlerin SS birlikleri, radikal dini örgütlerin intihar eylemcileri normal insanların katile dönüştürülmesinin akla gelen ilk örnekleri. Polisiye, gerilim ve suç romanlarında ana enstrümanlarınız psikoloji, nöroloji ve bu iki alana uzak gibi gelmesine rağmen mitolojidir. Bu üç enstrümanın yanında beyin üzerine yapılan araştırmalar her zaman ilgimi çekmiştir. Çünkü bunlar bir insanı tedavi etmenin yanında rahatlıkla bir suçun aleti olabilir. ‘Masumların Katli’nde anlattığım yapı, biraz Elon Musk’ın “nauralink” teknolojisine benzeyen ama çok daha gelişmiş bir yöntem kullanıyor. Bu yöntem içinde bilimin sınırlarını zorlayan kimyasal ve psikolojik sıçrama var. Bu da ifade ettiğim gibi insan beyni üzerine yapılan araştırmalardan öğrendiklerimin bir kurgu etrafında kullanılmasıdır.

‘Masumların Katli’ sizin ilk romanınız, ama ilk kitabınız değil. Daha önceki kitaplarınızdan kısaca söz eder misiniz?
İlk kitabım 2004 yılında özel okulda çalışırken yazdığım sınavlara hazırlık test kitabıdır. Sonra bir yayınevinin, 2006’daki müfredat değişikliğine uygun ders kitabı yazma teklifiyle yayınevinin bir yazarı, ben ve başka bir özel okulda çalışan bir meslektaşımla 10. sınıf dil ve anlatım ders kitabı yazdık. Bütün bunlar olurken bir taraftan da 2005-2007 arası aldığım profesyonel sertifika eğitimlerinin sonucu olarak ben de profesyonel gruplara iletişim temelli eğitimler veriyordum. Verdiğim eğitimlerin kitaplarını yazmaya başladım. Beden dili, algı yönetimi, yalan tespiti üzerine kitaplardı bunlar. 2011 yılından itibaren sırasıyla ‘Öğretmenler İçin Beden Dili’ ‘Ayna Ayna Söyle Bana’, ‘Maskeleri Düşürmek’, ‘Öğretmenler İçin Algı Yönetimi’ bu alanda yazdığım kitaplardır. Bir de Aydın Adnan Menderes Üniversitesindeki akademisyen dostlarımızla yazdığımız ‘Küreselleşen Dünyada İletişim Üzerine Disiplinlerarası Yaklaşımlar’ var.

İkinci romanla ilgili fikirler var mı aklınızda? Yine psikolojik gerilim ve suç türünde mi olacak?
Kahramanı emniyetin ara bulucu timinde olan sıkı bir polisiye henüz bitti. Temelinde çok sağlam bir fikir bulduğuma inanıyorum. Doğaüstü unsurlar yok ama gerilim, macera ve sürprizlerle dolu bir finali var.

Evrensel'i Takip Et