Mardin ve Diyarbakır Barosundan Kürt mevsimlik işçilere saldırı raporu
Mardin ve Diyarbakır Barosu, Sakarya’da Kürt mevsimlik tarım işçilerine yönelik saldırıya ilişkin ortak hazırladığı raporu kamuoyu ile paylaştı.
Sidar Avşar (ortada) | Fotoğraf: MA
Mardin ve Diyarbakır Barosu, Sakarya'nın Kocaali ilçesi Ortaköy Mahallesi’nde bulunan Kürt mevsimlik tarım işçilerine yapılan saldırı ile ilgili hazırladıkları ortak raporu basınla paylaştı. Açıklamada, sadece söylem düzeyindeki "kardeşlik ve et-tırnak" metaforunun sorunu çözmeye yetmediğini ifade edildi.
Diyarbakır Barosu, Adli Yardım binasında açıklama yaptı. Açıklamayı yapan Diyarbakır Barosu Merkezi Dava Takip Komisyonu Eş Başkanı Sidar Avşar, Sakarya'da ve başka illerde yaşanan ırkçı saldırıların sadece bugün değil daha önceleri de yaşandığını hatırlattı. Bu ırkçı saldırıların Türkiye’de siyasetin kullandığı kutuplaştırıcı ve ayrıştırıcı ilin sonucu olduğunu ifade eden Avşar, "Amacımız bir ili topyekün suçlamak değil, ırkçı saldırıların yoğunluğuna dikkat çekerek yetkilileri bu konuda tedbir almaya ikna etmektir. Yaşanan olayların adli niteliği dikkate alınmadan başsavcılıkların yerine çoğunlukla valilerin açıklama yaptığı, olayı gerçek bağlamından koparmaya çalıştıkları, bu şekilde soruşturmayı başından itibaren etkiledikleri ve yönlendirdikleri gözlenmektedir” dedi.
Sadece söylem düzeyindeki “kardeşlik ve et-tırnak” metaforunun sorunu çözmeye yetmediğini dile getiren Avşar, adli ve idari yetkililerin nefret suçları ile ilgili şeffaf bir soruşturma sonucunda cezalandırmaları çağrısında bulunarak aksi takdirde saldırıların giderek artmasına yol açacağını söyledi.
"BU TOPRAKLAR HAK GÖRÜLMÜYOR"
Hazırlanan raporda tespitlerde bulunan Mardin ve Diyarbakır Barosu, raporda Kürt işçilerin maruz bırakıldıkları saldırıların ülkedeki militarist politikalardan kaynaklandığı ifade edilerek, “Kürtler resmi olarak 'yurttaş' statüsünde olmasına rağmen kullanılan nefret dili ve uygulanan militarist politikalar nedeniyle sık sık bu ve benzer saldırılara maruz kalmaktadır. Nitekim olay faillerinin kullandığı; 'Burasını Mardin mi sandınız!', 'Benim anlamadığım dilde konuşmayın' cümleleri bile üzerinde yaşanan toprağın sadece kendisine ait olduğu ve bir başkası olarak nitelenen Kürt yurttaşlara bu toprağın hak olarak görülmediği zihni alt yapıyla hareket edildiğini göstermektedir. Bu husus da Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle koruma altına alınmış ve devlete yükümlülük getiren nefret suçu ve ırkçılık ile mücadele, Ayrımcılık Yasağı, Eşitlik İlkesi gibi yaşamsal konularda ortaya çıkan siyasal ve yargısal politikaların sonucudur. Son zamanlarda yaşanan bu ve benzeri nefret suçu kapsamında olan olayların çok sık yaşandığına tanıklık etmekteyiz. Öncelikle bu saldırıların temel sebeplerinden birinin Türk Ceza Kanunu’nda nefret suçunun ve ırkçı saiklerle yapılan saldırılarının suç olarak düzenlenmemiş olması faillerin rahat hareket etmesine yol açmaktadır. Ayrıca idari makamlarının olayın üstünü örtme ve gerçeği çarpıtma yönündeki yaklaşımları ile yargı makamlarının cezasızlık politikasındaki ısrarları bu ve benzeri saldırıları körüklemekte, hatta teşvik etmektedir” denildi.
ÇOĞU KADIN VE ÇOCUKLAR
Saldırıya maruz kalanların çoğunun kadın ve çocuk olduğu dikkat çekilen raporda, “Ülkede her gün artarak devam eden kadına ve çocuğa yönelik şiddet, salt beden gücü üstünlüğünü kullanarak ve ilk alt edeceğini düşündüğü topluluğu kadın olarak gören zayıf bir zihniyet problemidir. Bu da gücünü; yine kadınlara ve çocuklara yapılan daha önceki saldırılarda faili durduracak yasal düzenlemelerinin olmaması, caydırıcı cezaların verilmemesi veya cezasızlıktan almaktadır” denildi.
"AVUKATLARIN İFADEYE GİRMESİ ENGELLENDİ"
Raporda, olayın yaşandığı gün Sakarya Valisi ve bazı yayın organları tarafından olayın yalanlanıp çarpıtılmasının yanı sıra Mazıdağı ilçesi Jandarma Komutanlığında ise mağdurların vekilleriyle görüşmelerine engel olduğuna dikkat çekildi. Raporda, “Mazıdağı İlçe Jandarma Komutanlığında yaşadığı sorunlar bile etkin soruşturma yükümlülüğü bulunan devlet görevlilerinin mağdur vekillerine 'oturulacak yer bildirme', 'yemek yemeyin vali gelecek', 'mağdur aile ile şu anda görüşmeyin vali onlarla görüşecek', 'ifade esnasında yapılan hukuki yardıma müdahale etme', 'jandarmalardan duvar oluşturarak mağdur müvekkiller ile görüşmeye engel olunması ve bu suretle avukatlar üzerinde baskı oluşturulması', 'ifadenin bölünerek ifade verenin vali tarafından çağrılması' ve 'Mardin Baro Başkanının ilk başta içeriye alınmayıp kapıda bekletilmesi', 'ifadeler sonrası mağdur avukatlarının sonraki gelişmeler için müvekkilleri ile görüşmesinin engellenerek mağdurların arabadan indirilmemesi', 'olay mağdurlarının ilk aşamada tanık olarak dinlenmek istenmesi ve bu sebeple avukatların ifadeye girmesine engel olunması veya avukat ifadeye girse bile beyan sunamayacak şekilde sadece ifadeye girmesi' hususları etkin vekillik ve savunma hakkını engelleyen, dosyanın cezasızlıkla sonuçlanmasına sebep olacak yaklaşımlar olup adalete erişimi zorlaştırarak ve adil bir yargılama sürecini çok ciddi sekteye uğratmaktadır" denildi. (Diyarbakır/EVRENSEL)