10 Eylül 2020 11:30
/
Güncelleme: 11 Eylül 2020 05:54

DİSK YK Üyesi Seyit Aslan: İşten atma yasağı işçiyi korumadı, yoksulluğa mahkum etti

GÜNÜN YAZILARI

DİSK Yönetim Kurulu Üyesi ve Gıda-İş Sendikası Genel Başkanı Seyit Aslan, Gündem Özel’de Evrensel’in sorularını yanıtladı. “İşten atma yasağı” adı altında zorunlu ücretsiz iznin uzatılmasını, çift haneli enflasyon karşısında eriyen ücretleri, artan işsizliği, yaklaşan asgari ücret görüşmelerini, Türk-iş ve Hak-İş’in patron örgütü TİSK’le yaptığı ortak açıklamayı değerlendiren Aslan, işten atma yasağının istihdamı korumadığı gibi işçileri aylık 1168 TL ile yoksulluğa mahkum ettiğini vurguladı. Aslan, pandemiyle birlikte artan yoksulluk ve güvencesizliğe karşı işçileri işyerlerinde komiteler kurarak birleşmeye ve acil talepleri için mücadele etmeye çağırdı.

“İŞTEN ATMA YASAĞI İŞTEN ATMALARI ENGELLEMEDİ”

Seyit Aslan’ın açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle:

“Ücretsiz izin uygulaması pandeminin başından beri milyonlarca işçiye uygulandı. Geldiğimiz noktada pandeminin devam etmesiyle ücretsiz izin bulunmaz bir olanağa dönüştü. Hükümet de bunu sürekli uzatmaya devam ediyor. Ücretsiz izin uygulaması kapsamında işçilere aylık 1168 TL İşsizlik Sigortası Fonu’ndan ödeniyor ve işverenin cebinden tek kuruş çıkmıyor. İşçiler bu miktarla bir ayı geçirmeye çalışıyor. Normalde işverenlerin ödemesi gereken işçi ücretleri pandemi koşullarında devlete ödetiliyor. Bu karar sözüm ona, işten atmaları engellemek için alındı. Ancak görüyoruz ki bu uygulama işten atmaları da engellemedi. Kağı üzerinde işçiler işten atılmamış durumda. Ama bu gerçeği ifade etmiyor. Sendikalı işçiler hala işten atılmaya devam ediyor. Ya da “kötü niyet koşulları” adı altında işçileri işten atıyorlar. Bu yüzden işsizlik ödeneği başvurularındaki artış da İŞKUR raporuna yansıyor.

GEÇİNEMEYEN İŞÇİLER HAKLARINDAN VAZGEÇEREK İŞTEN AYRILIYOR

Öte yandan 1168 TL ile geçinemeyen işçilerle işverenler arasında karşılıklı anlaşmalar yapılmaya başlandı. İşyerinden ayrılmak isteyen işçiler patronlarla kendi isteğiyle işten ayrılmış gibi mutabakat yapıyor. Bu kıdem tazminatı hakkının da gasbedilmesine neden oluyor. Bazı yerlerde patronlar işçiler daha sonra dava açmasın diye cüzi miktarlar ödüyorlar işçilere ve “Bütün haklarımı sonuna kadar aldım” diye belge imzalatıyorlar.

Bugün işten atma yasağı kaldırılsa çok ciddi işçi kıyımları yaşanacağı da bir gerçek tabi. Dolayısıyla bunu götürebildikleri yere kadar götürmek istiyorlar.

ASGARİ ÜCRET DOLAR KARŞISINDA 600 TL ERİDİ

Şu an işçi ve emekçiler çok derin bir yoksulluk yaşıyor, ve bu her geçen gün artıyor. Birleşik Metal-İş’in raporuna göre bu yılın başından bu yana asgari ücret sadece dolar karşısında 600 TL eridi.

Asgari ücretli açlık sınırının altına düştü. Bırakın asgari ücreti kısa çalışma ödeneği ve ücretsiz izinle bu miktar açlık sınırının yarısına düşüyor. Enflasyon karşısında da büyük kayıplar var. Burada yapılması gereken, iktidarın, ücretsiz izin süresini uzatmak yerine işçilerin ekonomik çıkarını gözeten, işçi ailelerinin ihtiyaçlarını karşılayan tedbirler alması gerekiyor.

Patronlara sürekli teşvikler veriliyor. İşverenlerin önemli ölçüde vergi ve sigorta primleri devlet tarafından ödeniyor, hibe krediler veriliyor. Pandeminin başından bu yana tekellerin bilançolarını açıklasalar kârlılığın devam ettiğini göreceğiz. Bu kârların büyük olacağını da göreceğiz. Dardanel patronu pandemide cirosunun yüzde 70 artığını açıklamıştı. Peki Dardanel işçisinin yaşamında değişen ne oldu? Artık kaynakların sermayeye değil, doğrudan işçilere aktarılması gerekiyor.

“KAYNAK SERMAYEYE DEĞİL, İŞÇİLERE AKTARILSIN”

Türk-İş, Hak-İş ve TİSK’in ortak metne imza atması TİSK açısından sorun değil. Çünkü metin patronlara teşviklerin artırılmasını istiyor. İşçi sendikaları açısından sorun, çünkü işçilerin çıkarına bir talep yok. Biz bu tutumu tasvip etmiyoruz. Çünkü işçi sendikaları kendi üyelerinin çıkarlarını savunmak ve korumakla yükümlüdür. Ücretsiz izin süresinin uzatılmasını isterken; ücretin geri kalanını patronlar tamamlasın demiyorlar. Çok uzağa gitmeye gerek yok, son 30 yıla bile baktığımızda bütün krizlerde, tüm hükümetlerin sermayeye teşvik verdiğini görüyoruz. Hiçbir zaman işçi ve emekçilere doğrudan kaynak aktarımı olmadı. İşçiler son 17 yılda 5 kat yoksullaştı. Dolayısıyla bu temel politikaların değiştirilmesi gerekiyor. Sermayeye değil, işçi ve emekçilere kaynak aktarılması gerekiyor.

“İŞÇİLER FABRİKA KOMİTELERİ KURARAK MÜCADELE ETMELİ”

İşçilerin kaderini sendikacıların eline bırakmaması gerekiyor. Sendikacılar işçilerin haklarını korur gibi bir algıya düşmemek gerekiyor. Pandemiyle işçi haklarına dönük saldırılar katmerleşerek artıyorsa işçilerin fabrikalarda komiteler kurarak birleşmesi, mücadele etmesi ve haklarınasahip çıkması gerekiyor.

Salgın sürecinin uzun süreceği görülüyor. Bu sürecin 1-2 yıl alacağı açık. O açıdan işçi sınıfınadönük saldırıların da artacağı bir döneme giriyoruz. THY ile Hava-İş’in anlaşmasına bakarsak ücretlerde yüzde 28’lik bir kayıp oldu. Yarın bu tip meseleler diğer iş yerlerindeki toplu sözleşme süreçlerinde de gündeme gelebilir. Sendikasız işyerlerinde zaten bu tip gelişmeler yaşanıyor. Bu tip saldırılar ağırlaşmadan iş yerlerinde mücadele örgütleri kurup bunları geliştirmemiz gerekiyor.

Tabi işçilerin kendi mücadelelerini örgütlemesi sendikacıların sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Sınıftan yana olan her sendikal anlayışın omzunda da büyük sorumluluklar var. Sendikacılar bu mücadelelerin örgütlenmesinden kaçamaz, kaçmamalı. Salgın süresince pek çok tartışma sürdürdük, öneriler getirdik. Özellikle bütün emek örgütlerinin sermayeden ve iktidardan bağımsız ortak hareket edebilmesi için çabamız oldu ama başaramadık. Türk-İş ve Hak-İş’in patronlar ve hükümet yetkilileri yerine DİSK’le, işçilerle bir araya gelmesi gerekiyor.

ASGARİ ÜCRET HAZIRLIKLARI BAŞLADI

DİSK olarak önümüzdeki haftadan itibaren işyeri temsilcilerimizle toplantılar yapacağız. Önümüzdeki döneme ilişkin merkezi düzeydeki fikirlerimizi ileteceğiz, onlarla mücadelenin nasıl sürdürülebileceğini konuşacağız.

Pandeminin yeniden etkili olmaya başladığı bu koşullarda iş bırakma da dahil olmak üzere çeşitli mücadele yöntemlerini konuşuyoruz. KESK, TTB, TMMOB ve barolarla da ortak mücadelenin yoıl ve yöntemlerini de tartışmaya devam ediyoruz.

Yakın zamanda asgari ücret tartışmaları başlayacak. Saldırılar karşısında yapılacbilecek en önemli şey, yerelden başlayan ve konfederasyon ayrımı yapmaksızın diğer işçilerin de bu sürece dahil edildiği bir mücadelenin örgütlenmesi.

Türkiye’de toplam sendikalı işçi sayısı yüzde 7,5’i geçmiyor. Ana kitle sendika haklarından yoksun olan örgütsüz işçiler. Örgütsüz işçiler içerisinde de bir çalışmayı sürdürmemiz gerekiyor. Kıdem tazminatı da, pandemi de 30 milyonluk iş gücünü ilgilendiren tartışmalar.

Pandemi öne sürülerek mücadeleye ilişkin bazı serzenişler de oluyor tabi. Ancak 11 Mart’tan bu yana fabrikalar zorunlu koşullar dışında çalışmaya devam etti. Şayet tezgah başında işçi çalışıyorsa o zaman mücadelenin e o düzeyde sürdürülmezi zorunludur. Pandemiden dolayı eylemlerimizi, grevlerimizi erteleyemeyiz. Pandemide işçiler zorla fabrikaya kapatılıp çalıştırıldı sonuçta. Burada sürdürülecek mücadele de meşrudur. (Evrensel WEB TV)

EVRENSEL'İNMANŞETİ

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’

Antep’in de aralarında olduğu bölge illerinde ortalama işçi ücreti asgari ücretin altında, haftanın 7 günü, pazarları 12 saat çalışma, üretim baskısı! Devletin ve patronların yasaklar, kolluk gücü ve sendikacı tutuklamasıyla devam ettirmek istediği bu düzenin dayanılmaz hale geldiğini söyleyen Çelikaslan işçisi, tüm işçileri BİRTEK-SEN çatısı altında birleşmeye çağırdı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et