11 Eylül 2020 00:30

Prof. Dr. Murat Somer: İktidarın öncelikleri ile toplumun çıkarları çatışıyor

Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Somer Türkiye’nin ilk pandemi hastanesinin Diyanete devredilmesini değerlendirdi. Somer, “Diyanet, bu politikanın kilit uygulayıcılarından biri olarak ortaya çıktı" dedi.

Siyaset Bilimci Prof. Dr. Murat Somer | Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Şerif KARATAŞ
İstanbul

Heybeliada’da bulunan Türkiye’nin ilk pandemi hastanesinin Diyanete devredilmesini değerlendiren Siyaset Bilimci Prof. Dr. Murat Somer’e göre “İktidarın gözüken önceliklerini ve toplumla çatışmasını daha iyi anlatan bir örnek olamaz”. İktidarın veya içindeki çıkar gruplarının ve tarikatların da önceliğinin belli bir dini yoruma dayalı hayat tarzını kamu kaynaklarını kullanarak toplumda yaymak olduğuna vurgu yapan Somer, “Diyanet de uzun zamandır bu politikanın kilit uygulayıcılarından biri olarak ortaya çıktı” diyor.

Türkiye’nin ilk pandemi hastanesi olarak 1924’te kurulan ve verem hastalarının tedavi edildiği Heybeliada Sanatoryumuyla 200 dönümlük arazisinin ‘İslami eğitim merkezi’ kurulması amacıyla 2018 yılında Diyanet İşleri Başkanlığına devredildiği ortaya çıktı. Büyük tartışma yaratan karar sonrası Diyanet’ten yapılan açıklamada, koronavirüs salgınıyla mücadele kapsamında yeni bir pandemi hastanesi yapılması düşünülürse arazinin iade edileceği ifade edildi.

Peki bu ne anlama geliyor, dahası diğer bütün örneklerle birlikte düşünüldüğünde nasıl sonuçlar çıkarılmalı? Koç Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Somer, sorularımızı yanıtladı.

İDEOLOJİK MOTİVASYONLU DEVİRLER…

Türkiye’nin ilk pandemi hastanesi olarak kurulan Heybeliada Sanatoryumu, Diyanet İşleri Başkanlığına devredildi. Pandemi sürecinde böyle bir devrin yapılmasına dair neler diyeceksiniz?
Herhalde iktidarın gözüken önceliklerini ve toplumla çatışmasını daha iyi anlatan bir örnek olamaz. Ama burada iktidar içinde tek bir öncelik mi aramak gerekir, bu nedir, dikkatli olmak lazım. Ama toplumun çoğunluğunun öncelikleriyle iktidarınkiler arasında, ve iktidar içindeki bazı maddi ve ideolojik özel çıkar gruplarının öncelikleri arasında gittikçe derinleşen bir çatışma var. Bu çatışma sadece pandemi döneminde ortaya çıkmadı, uzun zamandır var. Devir kararı da zaten iki sene önce alınmış. Diyanet bu devrin kısmi bir devir olduğunu, büyük kısmının sonra iade edildiğini açıkladı. Ama kısmen de olsa böyle bir araziyi zaten çok varlıklı olan Diyanet’e devretmekte kamu yararı var mı? Benzer birçok devir var. Kamu kaynaklarından ve cumhuriyetin eserlerinden yapılan ve ideolojik motivasyonlu gözüken devirler.

Buradan da çıkan manzara şu. Toplumun çoğunluğunun önceliği doğal olarak sağlık ve işsizlik gibi ekonomik sorunlar. Bu da toplumla barış içinde olan bir iktidarın sağlık ve eğitimi öncelemesini gerektirir. O zaman da Heybeliada Sanatoryumu bir hastane ve karantina merkezi olarak ihya edilmesi doğru. Adalar bu amaçlar için ideal bir lokasyon. Veya eğitime, bilimsel araştırmaya hizmet eden bir kamu kuruluşu olabilir. Öte yandan sanatoryum kısmen müze olarak da korunmalı, çünkü cumhuriyetin kültürel ve maddi önceliklerini yansıtan, toplumsal hafızada korunması gerekli özgün bir eser. Toplumun büyük çoğunluğunun cumhuriyetin kültür devrimlerini geri çevirmek gibi bir derdi yok. Başörtüsü yasakları gibi geçmişteki bazı yanlış uygulamalar artık yok. Çoğunluğun, örneğin kadın hareketinin önceliği artık, örtülü veya örtüsüz kadınların gerçek eşitliği ve güvenliği. Yani aile içinde, işyerinde, okulda, sokakta kendi seçtiği yaşam tarzıyla güven içinde ve eşit söz sahibi olmak. Oysa iktidarın veya içindeki bazı özel çıkar gruplarının, ki tarikatlar buna dahil, önceliği, cumhuriyet devrimleri yerine belli bir dini yoruma dayalı hayat tarzını kamu kaynaklarını kullanarak toplumda yaymak gözüküyor. Diyanet de uzun zamandır bu politikanın kilit uygulayıcılarından biri olarak ortaya çıktı.

ÖZEL ÇIKAR GRUPLARI DAHA ETKİLİ OLMAYA BAŞLADI

Peki yaşanan bu olaylar neyi gösteriyor?
Bu olayların gözler önüne serdiği bir ilginç tezat da şu. AKP cumhuriyet devrimlerinin eleştirisiyle, erken cumhuriyet döneminin toplumla, kültürüyle çatıştığı iddiasıyla yola çıkmış bir siyasal hareket. Cumhuriyet devrimlerinin bir kültür devrimi projesi olduğu ve bu bağlamda “Toplum için ama topluma rağmen” çatışmaları yaşadığı doğru. Bunlar eleştirilebilir, daha iyisi önerilebilir. Ama bunların toplumun uzun vadeli maddi çıkarlarıyla uyumlu, doğru veya yanlış topluma hizmet amaçlı idealler ve projeler uğruna yapıldığı da belli. Yani keyfi ve bencil politikalardan söz edilemez.  Tam tersine sanatoryumdan Atatürk Orman Çiftliğine, şeker fabrikalarından okullara, tüm Osmanlı borçlarının ödenmesinden güçlü milli paraya kadar cumhuriyetin uygulamaları, toplumdan fedakarlık beklese de toplumun uzun vadeli maddi çıkarlarını gözeten çabalar.

Cumhuriyeti kültürel devrimlerini eleştiren AKP iktidarı ise, toplumun hem kültürel hem de maddi öncelikleriyle çatışan bir noktaya gelmiş durumda. Deprem toplanma alanlarına bile AVM yapılmasından, devlete ait yurtların devletin finanse ettiği dini vakıflara, sanatoryumların Diyanete devrinden, kamuya ait her varlığın, eğitimin, sağlığın hatta güvenliğin bile özelleştirilmesine, doğal sit alanlarının kısa vadeli maden projelerine açılmasından, hem torunlarımıza kadar borçlandırılıp hem de kullanırken ücret ödediğimiz yollar ve hastaneler yapmaya, değeri doların 7.5’te 1’ine düşmüş zayıf milli paradan, toplumun nasıl uzun vadeli maddi bir çıkarı olabilir?

Cumhurbaşkanı hükümet sistemiyle birlikte Erdoğan, kararnamelerle, cumhuriyet ile özdeşleşmiş kurumların devir teslim işlemi yapıyor. Türkiye’de sistem değişiğiyle birlikte düşünüldüğü, yapılan bu hamleleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Burada şöyle düşünmemeli. İktidarın yaptıklarında, uygulamalarının altında tek bir öncelik ve motivasyon arayıp bunun ne olduğunu, acaba sadece gündem kaydırma stratejisi mi olduğunu tartışmamalı. AKP gibi iktidarlar içinde her zaman farklı maddi ve ideolojik çıkar grupları olur. Zaten iktidar bu farklı çıkarları birleştirir. AKP iktidarı içinde cumhuriyete, cumhuriyet projesine karşı “pasif-devrimci” iradeler, ideolojik özel çıkar grupları hep oldu. Bunlar içinde de bazıları kültürel bir karşı devrim umarken bazı grupların ise aynı zamanda dinsel zeminli ve patrimonyal bir siyasal rejim öngördüğünü görmek mümkün. Milli bayramlara karşı uygulamalardan kamu kaynakları kullanılarak yaptırılan ideolojik dizilere, hilafet tartışmalarına, devletin işleyişine ve topluma hakim kılınmaya çalışılan yeni normallere ve sembollere kadar, bu tür iradeler hep belli oluyor. Tabii bu politikaların gündemi işsizlik ve borç gibi iktidarı kötü gösteren konulardan uzaklaştırmak gibi bir yararı da var, yani bir taşla birkaç kuş vurulabiliyor.

Ama bu tür politikalar uygulanırken hep başka bir amaç da gözetildi. Bir kesim bundan cumhuriyet devrimlerinin zayıflamasını umarken diğeri de sadece para kazanmayı ve zenginleşmeyi umuyor. Bir değerli arazi Diyanete veya alfabe devrimini eleştiren dini bir vakıfa devredilirken, bir dizi yapılırken, bir tarihi eser restore edilirken, bir dini gelenek festivalleştirilirken, bir sürü insan bundan para kazanıyor. İktidar bu iki tür çıkarı bir araya getiriyor.

İktidarın bir diğer önceliği de her daim, iktidarını korumaya yetecek bir kamuoyu desteğini yitirmemek oldu. Bu yüzden de ideolojik odaklar gerektiğinde bastırıldı, güçlü kamusal tepki olduğunda birçok ideolojik hamle erteleniyor.  İktidar bu konuda hep çok dikkatli oldu. Ama bu öncelik son yıllarda zayıflıyor. Çünkü meşruiyetini toplumsal destek ve seçimlerden çok güçten almaya başladığı oranda, hatta belki artık özgür seçimleri kazanamayacağını düşündüğünden, kamuoyu desteği konusunda daha az dikkatli olmaya başladı iktidar. İdeolojik özel çıkar grupları da daha etkili olmaya başladı.

"MUHAHELEFET AKP ÖNCESİNE DÖNMEYİ DEĞİL DAHA İYİ BİR GELECEK VADETMELİ"

Muhalefetin tutumuna ilişkin kısaca neler belirtmek isterseniz?
Burada ülkenin geleceği için asıl soru muhalefetin ne yapacağı. Bu tür, zaman içinde kademeli uygulamaya konulan, birbirinin içine geçmiş ideolojik ve hem ekonomik hem siyasi maddi gündemlere karşı muhalefetin projesi ve siyaseti ne olacak?  Ortak bir duruş ve demokrasi ittifakı sergileyebilecek mi? Toplumun öncelikleriyle çatışmayan, daha halk yararına alternatif projeler ortaya koyacak mı? Burada sunulan alternatifler AKP öncesine dönmeyi değil ondan çok daha iyi bir gelecek vadetmeli. Unutmayalım, Atatürk Orman Çiftliği de Heybeliada Sanatoryumu da AKP’den önce de çok iyi durumda değildi. Oysa cumhuriyet bu tür halk yararına projelere gözünün içi gibi bakıp kat kat yenilerini eklemeliydi. Öte yandan muhalefet mutlaka kadın hareketi gibi toplumsal hareketlerle daha etkili sinerji oluşturmalı. Son Heybeliada kararında Diyanet’in temkinli açıklamalarında da tabandan gelen tepkilerin örneğin on binlerce insanın imzaladığı kampanya etkili olmuş olabilir.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Akkoza tekstil işçileri hak ettikleri yevmiye ve ikramiyelerini alacak

SONRAKİ HABER

Sezgin Tanrıkulu: Ağustosta 275 yaşam hakkı ihlali, 208 işkence yaşandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa