Milli Eğitim Bakanının açıklaması nerede, gerçeklik nerede?
"Bakanın ısrarla A, B, C planlarımız hazır şeklindeki ifadelerinin okullarda bir karşılığının olmadığını ne yazık ki yaşayarak gördük."
Fotoğraf: Evrensel
Eğitim emekçisi
Balıkesir
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk 8 Eylül 2020 tarihinde yaptığı açıklamada “Yüz yüze eğitimde temizlik ve hijyen konusunda, Sağlık Bakanlığımızın ve Bilim Kurulunun rehberliğinde her türlü tedbiri alıyoruz. Okul hayatını daha önce tecrübe etmemiş olan birinci sınıf öğrencilerimizi; seyreltilmiş sınıflarımız, eğitim programımız, sosyal mesafeye riayet ederek oynayacakları temassız oyunlarımız, titizlikle çalışılmış uyum haftası içeriklerimiz ve elbette ki bu süreci omuzlayacak öğretmenlerimizin gayretleriyle karşılayacağız” diyor. Peki gerçekte yaşanan ne?
Ben Balıkesir’de görev yapan 20 yıllık bir eğitim emekçisiyim. Bir haftalık seminer döneminde basına ve gazetemize de yansıyan yanlarıyla yaşananlar süreci özetler nitelikteydi. Bakanın ısrarla A, B, C planlarımız hazır şeklindeki ifadelerinin okullarda bir karşılığının olmadığını ne yazık ki yaşayarak gördük. Eğitim Sen’in yaptığı açıklamalarla sadece seminer döneminde bile pandeminin yüzlerce okula yayıldığına tanık olduk.
ORTADA A PLANI BİLE YOK
Seminer döneminde okullarda hijyen planı, olası vakalara karşın alınacak tedbirler, sınıfların mevcutları ve nasıl düzenleneceği vs. dair tek satır bir bilginin dahi öğretmenlere ifade edilmediği ve tartışılmadığını söyleyebilirim.
Bu hafta okul idaresinin talebi doğrultusunda yüz yüze yaptığım veli toplantısında, velilerin kaygılarının giderilmesi konusunda resmi tek bir cümle bile kuramadım. Geçtim B, C planını ortada anlatabileceğimiz, bize ulaşan A planı bile yoktu.
Okulumuzda 8. sınıflar için açılan kurslar bu hafta başladı. Sınıf mevcutları ortalama 22 civarında. Bir velim çocuğu çok istekli olduğu halde o sabah Prof. Dr. Mehmet Ceyhan’ı dinlediğini ve çocuğunu kaygılarından dolayı kursa yollayamadığını ifade etti. Aslında okulun halini toplantıda görünce göndermemekle ne kadar isabetli bir karar aldığını söyledi.
OKUL TEMİZLENEMİYOR, ÇÜNKÜ PERSONEL YOK
Okulumuzda pazartesi, çarşamba ve cuma günleri kurs yapılıyor olmasına rağmen okulumuzda kurs sonrası okul temizlenmiyor. Çünkü bütün devlet okullarında olduğu gibi benim okulumda da kadrolu hizmetli personel yok. Tüm temizlik ve hijyen konusu İŞKUR tarafından okullara yönlendirilecek toplum yararına program (TYP) kapsamında görevlendirilecek olan personele havale edilmiş durumda. Hatta İŞKUR genel müdürünün süreci gözlemleyip okulların açılış durumuna göre TYP’yi başlatacağı yönünde il müdürlüklerini uyardığı söylenmekte. Hal böyleyken okullarda hijyen İŞKUR’un inisiyatifinde diyebiliriz.
Oysaki pandemi sürecinin bize gösterdiği konulardan biri de okullardaki hijyenin toplum sağlığı açısından kritik bir öneme sahip olduğudur. Bakanlığın İŞKUR’dan personel talep etmek yerine kendi kadrolu hizmetli personelini acilen göreve başlatması gerekiyor. Tabii öğretmenlerin maaşlarını yük olarak gören bir bakandan bu hizmeti beklemek bizim için sadece bir hayalden ibaret.
EBA SORUN YUMAĞI
Bakan Selçuk aynı açıklamada “Uzaktan eğitimle ilgili olarak da EBA Televizyonu ve EBA dijital platformu üzerinde çok yoğun ve sıkıntısız işleyen bir altyapımız var. Uzaktan eğitimde canlı derslere öncelik veriyoruz ve öğrenci ile öğretmene dijital ortamda eş zamanlı ve interaktif ders yapabilme imkanı sağlıyoruz” diyor. Gerçek ise bambaşka.
Ekonomik durumu iyi olan bir velim “Hocam en iyi teknolojik aletleri aldım ama EBA’dan canlı dersleri çok zor takip edebiliyoruz” dedi. Müdür yardımcımız öğretmenlere canlı ders atayabilmek için sabaha kadar uğraştığını ifade ediyor. Ben süresi yarım saat olan canlı derse en iyi ihtimalle en erken 10 dakika içinde bağlanıp eğer şanslıysam 20 dakika ders anlatabiliyorum.
Öğretmenlerin büyük çoğunluğu EBA’nın yetersizliği yüzünden çeşitli konferans programlarından gönüllü olarak velilerin onayıyla ekstra ders yapmaya çalışıyor. Bu kadar eğitim emekçisinin sürece özveriyle el atmasına rağmen bakanlığın öğretmenlerin ek ders ücretlerini ödememek için kurslarda ve sınıf mevcutlarında sayıyı eksiltmek şöyle dursun sınıfların en az 25 kişi olması yönünde milli eğitim müdürlerini baskılamaya çalıştığı ifade ediliyor. Bu tavrıyla da bakanlığın eğitime ve toplum sağlığına verdiği önemin ekonomiden ne kadar aşağıda kaldığını bir kez daha görüyoruz.
Bir velim toplantıda “Özel okullar öğrencilerin notlarını şişirecekler. Gene parası olana hiçbir şey olmayacak hocam peki bizim çocuklarımız ne olacak” demişti. Kendisi de özel okul sahibi olan Sayın Bakanımıza sorarak bitirelim mektubumuzu: Sayın Bakan yaptığınız açıklamaların okullarda bir karşılığının olmadığı ortada. Olmayan A planınız tutmadı, nerede B ve C planı? Ve bizim çocuklarımıza ne olacak?