Ford Otosan İşçisi: Karın tokluğuna yaşamaya razı olmayalım
"Boş vaatlere yıllardır inanmış olanlar da artık inanmıyor. Anlatılanlara değil hayatımıza bakmamız yetiyor. AKP ve MHP’ye oy vermiş pek çok arkadaş dahi artık bunlara sinirleniyor."
Arşiv | Fotoğraf: Thomas Hawk/Flickr (CC BY-NC 2.0)
Ford Otosan işçisi
Kocaeli
Hükümet her gün bizi müjdelere boğuyor. Bir gün Ayasofya’yı camii yapıyor (18 yıldır kim tutuyorsa kendisini 2020’de açtı) diğer gün bütün komşu ülkelere korku salıyor (Akdeniz’den, Ortadoğu’ya yetmiyor Libya’ya) ertesi gün doğal gaz bulunduğu müjdesi (her 3 yılda bir sıkışınca her taraftan petrol/doğal gaz/maden fışkırıyor zaten) veriliyor.
Bu boş vaatlere önceden inanmayanlar yine inanmıyor, bunun yanı sıra yıllardır inananlar, inanmış olanlar da artık inanmıyor. Anlatılanlara değil hayatımıza bakmamız yetiyor. AKP ve MHP’ye oy vermiş pek çok arkadaş dahi artık bunlara sinirleniyor, ikna olmuyor. Bu doğal gaz muhabbeti ısıtılıp, ısıtılıp sunuluyor. Zaten bunların verdiği bu güzel haberlerin bizim hayatımızda ne karşılığı var? Doğal gaz bulundu deniliyor yüzde 15 zam geliyor. Bunun kaymağını yiyecek olanlar yabancı ortaklı şirketler, yani sermaye. Bizlere düşen ise daha ağır sömürü, çalışma koşullarının kötülüğü ve yoksulluk olacak.
Zaten Sayın Cumhurbaşkanı 2015’te niyetini açıkça ortaya koyarak, “Ülke anonim şirket gibi yönetilmeli” diye açıklama yapmıştı. Bütün bakanların şirket sahibi olduğu bir hükümet şunu diyor ki, “Vatandaş amele olup çalışsın, ben de hiçbir görevimi yerine getirmeyip, patron gibi vatandaşın cebinden elimi çıkarmayayım.” Kanal İstanbul’la ülkenin para kazanacağını söyleyen Sayın Cumhurbaşkanı, şu soruya cevap versin: Doğal kanal varken hangi gemi yapay kanaldan para ödeyip geçsin ki? Bu Montrö’yü delmek için atmak istedikleri bir adım. İstanbul trafiği felçken, bunu çözmek yerine daha beter hale getirmeyi tercih etmektir.
EKONOMİMİZ TAMAMEN DIŞA BAĞIMLI
“Yerli-millilik”ten bahsedenlerin torunları bile Amerikan vatandaşı. Bu ülkeye hizmet etmek istediklerini söyleyenler, yurt dışıyla niye bu kadar içli dışlı? Biz burada gün geçtikçe kötü şartlara sürüklenirken, yoksullaşırken, geleceğimiz için endişe ederken, bütün bu olanlar neyin nesi? Ekranlarda diğer ülkelere rest çekip, yok “Yunanistan’la savaşırız” diyenler bizi cahil mi zannediyor? Ekonomi kimin elinde, bütün şirketler yabancıların elinde. NATO üyesi hiçbir ülke bir diğerini vuramıyor. Sadece içeride kaybettiği gücünü yeniden kazanmak için milliyetçilik adı altında ona buna sataşıyor. Bizim ekonomimiz tamamen dışa bağımlı. Onlar böyle gelişmelerden bahsederken biz işçiler her gün “Acaba bu ay vergi ne kesilecek”, “Gelen zamlarla marketten aldığımız şeyler nasıl da azalıyor”, “Sigara değil de tütün mü içsek”, “Şu kredi kartını nasıl daha az kullansak” diye her gün bir sonraki günü nasıl çıkartırız diye düşünüyoruz. Sürekli “Korona olacak mıyız? Borçları nasıl ödeyeceğiz? İşsizlik çok yüksek bu güvencesiz ortamda nasıl hayatta kalacağız?” diye düşünüyoruz.
BİZE HAYAL SATIYORLAR
BES’in zorunlu hale getirilmesi, sürekli kıdem tazminatının fona aktarılması, gündeme gelirken 6 tane sigorta şirketi birleşip tek şirket haline geldi. BES fonunun buraya kaynak olarak kullandırılacağı söyleniyor. Bunlar elimizde olan her şeyi almaya, bizi köle yapmaya ant içmişler. Ülke şirket gibi olsun diye uğraşıyorlar. Vatandaş da güvencesiz, sesi çıkmadan çalışmak zorunda olanlar topluluğu olsun istiyorlar. Bir de anlattıkları ile övünüp karnımız açken doğal gaz bulduk diye sevinip, bugün çileye katlanıp, asla gerçekleşmeyecek hayallerle yarını bekleyelim istiyorlar. Yani bize hayal satıp, onunla mutlu olmamız istenirken, kendileri bolluk içinde yaşayıp, zenginleştikçe zenginleşiyorlar. Ya birleşip bunlara bir dur diyeceğiz ya da her geçen gün daha kötüye gidip karın tokluğuna yaşamaya razı olacağız.
DURUP BEKLEYEREK ÇOCUKLARIMIZIN GELECEĞİNİN KAYBOLMASINI İZLEYEMEYİZ
Ford Otosan işçisi
Kocaeli
Eylül ayı geldi. Normalde okulların açılma ayı. İktidar vatandaşlarına “İşe gidip üretim yapın ekonomi dönsün” derken, işçilerin çocuklarına da “Evde kal EBA TV’yi izle” diyor. Öncelikle sormak lazım, haydi diyelim herkesin evinde televizyon var EBA TV’yi izliyor, peki EBA internet sitesine, oradan yapılan canlı derslere herkesin çocukları ulaşabiliyor mu? Bugün annesi babası uzun saatler boyu ağır işlerde çalışan ve bu koşullar nedeniyle çocukları ile ilgilenemeyen binlerce aile var. Peki bu çocuklar olanaksızlıklar nedeniyle öğrenemediği bu kadar bilgiyi nasıl edinecek? Herkesin evinde internet, tablet, telefon, hatta televizyon var mı? İktidar okulları kapatalı 6 ay oldu. Bu süreçte okullarda güçlendirmeler yapıp, derslik sayısı ve atamalar yapılarak hoca sayısı artırılıp, gerekli önlemler alınarak okullar açılamaz mıydı? Ya da hiç bir tedbiri almadan düğünlere, organizasyonlara, bayrama (Virüs buzdolabında iki seneye kadar hayatta kalabiliyormuş) bir yaz dönemi boyunca hiç dokunmadıktan sonra vakalar yeniden artarken okulları açmanın nesi mantıklı? Çocuklar kendilerini nasıl koruyacak? Çocuklar taşıyıcı olup evindeki diğer insanlara bunu bulaştırmayacak mı?
PARASI OLAN ÖZEL HOCA TUTTU
Geçen sene çocuğum sınava girdi. Etüt merkezine verdiğim halde istediği sonucu alamadı. Zaten zar zor vermiştim, pandemi dolayısıyla derslerinin uzaktan yapılması çocuğun eğitimden kopmasına neden oldu. Daha zengin olan kişiler çocuklarına özel hoca tutabildi. Buradaki eşitsizlik daha da derinleşmiş oldu. Parası olanın yüzü güldü, çocuğu okul kazanmasa dahi özel okula verebilir, özel hocalar tutup durumu kendi lehine çevirebilir.
Okullar zaten eğitim yönünden yetersiz. Bu eğitim sistemi çocuklara stresten başka bir şey vermiyor. Yarış atı gibi sadece sınavlara girip belli bir puan almaları bekleniyor. Eşitsizlik içinde sınav yapılması hiç adil değil. Eğitim ve sağlık ticaret için yapılan bir şey oldu, tabii bakanlarımızın özel okulları hastaneleri var. Hepimizin kamusal hakkı olması gereken şeyler artık parası olan için ve bizler vatandaş değil müşteriyiz. Bunlar da hakkımız değil sanki satın aldığımız hizmetler.
SINAVDA NASIL BAŞARILI OLSUN?
Ayrıca evde kalan çocukların psikolojisi nasıl değişti? Bunu hiç düşünüyorlar mı? Evde hem zaman geçiriyor, hem bir şey öğrenemiyor sonra da sınavda başarılı olması bekleniyor. Aile içinde de huzursuzluklar artıyor. Ayrıca devletin verdiği kitaplar yetersiz olduğu için hiç kapağı bile açılmıyor, ek kitaplarla masraflar yine katlanarak artıyor, kullanılmayan kitapların parası kime aktarılıyor? Bu kitapların kullanılmadığı herkesçe biliniyor neden kullanılabilir kitaplar hazırlanmıyor? Eğitim önlemler alınarak, yükü devletçe karşılanarak, herkesin eşit yararlandığı bir hak olmalı. Bu koşullarda çocuklarımızla ilgilenmemiz imkansız, hepimiz aynı olanaklara sahip değiliz. Çocuklarımızın geleceğinden endişe etmediği, ailemizin huzurlu olduğu, devletin bütün sorumluluklarının bizim üstümüze yıkılmadığı günler görmek istiyorsak bir araya gelip hesabını sormalıyız. Eğitimde eşitlik için çocuklarımızın geleceği için hep birlikte mücadele etmeliyiz. Çünkü gittikçe daha kötüye giden günleri başka türlü aşamayacağız. Herkes her şeyi görüyor. Haklarımız için mücadele etmek zorundayız, durup bekleyerek çocuklarımızın kaybolan geleceğini izleyemeyiz.