15 Eylül 2020 23:58
/
Güncelleme: 23:07

Sorunun kaynağı olan bir eğitim sistemi neyi çözebilir ki?

Videolu içeriklerin öğrencilere ulaşması için televizyonlara yeni kanal bile açan bakanlık ve onun yan çarları evinde fatura ödemek için televizyonunu satan aileleri düşünmedi tabii ki.

Sorunun kaynağı olan bir eğitim sistemi neyi çözebilir ki?

İllüstrasyon: Pngtree

Ruşen ÜNVER

Sezen BUDAK

Şair Abay Konanbay Anadolu Lisesi/İstanbul

Egemen sınıfın dünya görüşünü aşılamak, sınıf farklılıklarını meşrulaştırmak, kendi çıkarlarını tüm toplumun çıkarları olarak göstermek, her türlü propagandasını yapmak için yuva olarak seçtiği bir kavram eğitim sistemi. Bugün bu kavram biz gençler için gelecek kaygısı, maddi yetersizlik, mutsuzluk, stres gibi olumsuz şeyler ile şişirilmiş kirli bir balondan başka bir şey ifade etmiyor ne yazık ki. Egemen sınıf için yeterince ballı olan bu sistem, henüz küçücük, hayata yeni atılmış bir çocukken eve, okula kapanıp ders çalışmak, gençliğimizin en güzel yıllarında omuzlarımıza yüklenen “gelecek” yükünün altında ezilip büzülmeye denk düşüyor. Yani eğitim sistemi aslında bir çözüm değil, sorunun bir parçası. Zaten yeterince parasız, bilimsel ve demokratik olmayan bu sisteme son aylarda bir de kriz ve pandemi arabası çarptı. Eğitimin, toplumun ekonomik yapısından, toplumsal yaşamın maddi temelinden bağımsız değerlendirilemeyeceğini hepimiz bizzat tadarak doğrulamış olduk. Çünkü bu kriz ve pandemi arabası biz gençleri sakat bıraktı.

HAYATTA KARŞILIĞI OLMAYAN BİLGİLER

Günümüz açısından eğitim sistemi, kapitalizmin ihtiyaç duyduğu yeniden üretim için genç kuşaklar yetiştirmek amaçlı kullanılıyor. Bu nedenle de okullarda bu üretimin içerisinde konumlanmış mesleklerden birine sahip olabilmek için bir sürü şey öğrenir ve sürekli bunlar üzerinden sınava tabii tutuluruz. 12 yıl boyunca bu sistem bizlere, hayatımızın her anında olan, matematik ve fizik derslerinde bile formül ve soru tipleri ezberletiyor, öğretilen hiçbir şeyin günlük hayatta karşılığı olmuyor. Öyle ki hayatımızın her noktasında olan matematik için öğrenciler “bu bizim ne işimize yarayacak şimdi ?​” diyebiliyor. Bize ezber formüller, bilgiler veriliyor fakat bunların nereden çıktığını, bunlarla ne yapmamız gerektiği asla öğretilmiyor. Bundandır ki herkes matematik, fizik gibi sayısal derslerden nefret ediyor. Bunlara gerçekten ilgi duyanlar ise okulun yüklediği sorumluluk yüzünden bu alanlarda kendini geliştiremiyor, yalnızca bakanlığın sunduğu müfredattan yararlanmak zorunda kalıyorlar. Bu sadece sayısal dersler için değil, okulun yükü altında kalan herkesi alanından koparıyor. Tüm anlatılar krizsiz bir toplumda yaşamadığımızdan, okul masrafları, geçim derdi beraberinde ev içinde çeşitli gerginlikleri de beraberinde getiriyor. Bu öğretim senesinde eğitime ayrılan bütçenin 17,18’den 4,65’e düşürüldüğünü öğrendik.* Son derece stresli, bol gelecek kaygısı olan, verimsiz, ezber yapan öğrencilere dönüşüyoruz. Ama bitmiyor tabii…

GÜN YÜZÜNE ÇIKANLAR TARTIŞILIYOR

Mart ayından itibaren okulların kapanmasına neden olan koronavirüs de eğitim sistemine dair gençlerin birçok şeyi fark etmesine sebep oldu. Okulların kapanma kararı aldığı ilk süreç, iki haftalık bir dönemi kapsıyordu. Pandemiyle beraber okullar tatil olunca bu yüklerden sonra öğrenciler derin bir oh çekti. Artık yarışa ara vermişler, Atlas’mısçasına sırtlarına yükledikleri göğü bir süreliğine yere bırakmışlardı. Fakat durumun iki hafta kapanmayla düzelmeyeceğini anlayan bakanlık, öğrencilerin eğitim hayatına dair çok düşünceli davranarak uzaktan eğitim adı altında yeni bir sistem ortaya attı ve bu sistem daha ilk günden parmakla sayılamayacak kadar sorunu da beraberinde getirdi. Ayrıca “ilk deneyimdendir, olur öyle” denilip bu süreci gün geçtikçe daha da zorlaştırdılar. Önlem adı altında açıklanan tüm kararlar, ağızlarından dökülen kelimeler aslında öğrencileri pek de alakadar etmiyordu. Zaten örgün eğitim öğrencilerin gelişimi önünde bir katkı sunmazken uzaktan eğitimde eğitimin niteliksizliği fazlasıyla görünür, tartışılır hale geldi. Videolu içeriklerin öğrencilere ulaşması için televizyonlara yeni kanal bile açan bakanlık evinde fatura ödemek için televizyonunu satan aileleri düşünmedi tabii ki.

Uzaktan eğitimin yararı dokunan öğrenci bulamayacağımız bir seviyeye geldik. Ve ha bitti ha bitecek derken 31 Ağustos’tan beri yine endişesi içerisine girdiğimiz 2020-2021 eğitim öğretim yılı, uzaktan eğitim ile başlamış oldu. Çünkü hibrit eğitim ise çoktan suya düşmüştü. Her türlü senaryoya hazırlıklı olduğunu söyleyen iktidar ile tüm hazırlıksızlıkların yükünü taşıyan gençler tekrardan karşı karşıya geldi.

SENCE DE YETMEDİ Mİ ARTIK ZİYA?

Okulların açılış tarihiyle ilgili son açıklama bu olurken Milli Eğitim Bakanı Selçuk’un açıklamaları son bulmamıştı. Eğitimde asıl yükün öğretmen maaşının olduğunu söyleyen Ziya Selçuk öğretmenlere stres suyunu sıçratmıştı. Virüsün etrafta kol gezdiği bir dönemde alınacak önlemler yerine okulların açılıp açılmayacak tartışmasının sürmesi, önceki senelere göre okullara gerektiğinden daha fazla ilgi ve bütçe ayrılması gerekirken bütçenin görmezden gelinemeyecek kadar düşürülmesi bizleri hayret ettirmedi değil doğrusu.

Öğrencilerin çıkarlarının her şeyden arkada tutulduğunu her yeni gelen haberle doğrulamış oluyoruz. Hal böyle olunca aslında egemen sınıfın derdinin eğitimin kamusal ve nitelikli olmasından çok uzak olduğunu anlayabiliriz. Bugün eğitime dair yapılan her türlü yenilik sadece kendi sınıfsal çıkarlarını korumak ve halkı özellikle eğitimi feda ederek daha çok sömürmeye yöneliktir. Teşekkürler, biz almayalım. Sizin sunduğunuz gelecek tablosunu değil; eğitimin parasız, bilimsel, demokratik olmasını, geleceğimizin ve hayatlarımızın hak ettiği değeri almasını istiyoruz. Bizler talep ettiğimiz hakların karşılık bulmasının örgütlenmekle olacağını biliyoruz. Zaten örgütsüzlüğümüzün sonucu tüm bunlar olmuyor mu?

*evrensel.net/haber/390860/egitim-sen-2020-meb-butcesi-temel-ihtiyaclara-yanit-vermiyor

Evrensel'i Takip Et