Uzm. Ecz. Ayşegül Bektaş yazdı: Kadınlar susmaz, susmayacak
"Kadın susmaz! Daha çok sever, daha çok besler beslenir güzelliklerle, okur, yazar, okutur, kendini daha çok yüceltir, kendine güvenir, yapabileceklerine inanır..."
Fotoğraf: Evrensel
Uzm. Ecz. Ayşegül BEKTAŞ
İstanbul
Kadın susuyor... Ve kadın susarsa ölüyor...
Üstelik yıllardır, asırlardır bedeninin iradesinin dışında eziyet görüyor ve öldürülüyor. Kadın olarak yaşamaktan çok daha kolay kadın olarak ölmek! Bu hırsı, bu kini yobaz zihniyetlerin beyinlerine usul usul işleyen zihniyetin adı, tarafı, tarifi ise hep aynı...
“Öldü çünkü” diye başlayan cümlelerimiz var artık bizim... Öldü çünkü şu müziği dinliyordu, öldü çünkü bu kitabı okuyordu, öldü çünkü o saatte ormanda yalnızlaşmış... Mış mış mış... Nedense bu ülkede öldürenlerin öldürme sebepleri araştırılır, neden öldürdüğü önemlidir çünkü! Anlaşılamaz ama; affetmek için cinayetten, şiddetten vazgeçirmekten daha çok emek harcanır! Ya da öldürdükten sonraki hal ve tavırları önemlidir mesela kişinin... Gerekçeler bitmez hiç! Ama okuyan, yazanların suçları sabittir! Çünkü düşünmek ve en önemlisi düşündürmek en tehlikeli suçtur. Kim için? Düşünceden, düşünerek üretmekten korkan zihniyet için!
Şiddeti meşrulaştıran, hak sağlayan bir sistemin içerisinde ne kadar kolay olacak o insanların milli duyguları üzerine oynayıp savaşı başlatmak değil mi? Şiddeti evinden başlayarak yaşayan ve yaşatan bir zihniyete, savaşı olağan bir sonuç ve gereklilik gibi göstermek ne kadar anlamlı olacak değil mi?
Kadının sesi sokaklarda çıkmalı...
Kadın susmamalı...
Kadın uğradığı haksızlıkları haykırmalı. Örneğin eczanemde eşini kanserden kaybetmiş, üç çocuğu ile yaşam mücadelesi veren bir annenin “ama ismimi yazma” ricası ile anlattığını paylaşıyorum... Kadının ismi önemli değil; Ayşe de olsa Zehra da olsa aynı. Çünkü kadın korkuyor, korkutuluyor. Her fırsatta örf ve adetlerden bahsederek insanlık dışı ayıplarına kılıf uyduran gerici zihniyet içerisinde, babalarını yeni kaybetmiş çocukların gözü önünde, bir büyükanne, annelerine şiddeti yine torunlarının gözü önünde uyguluyor. Sebep; oğlunun ardından sokakta çok sık görülüyor olması! Oğlunun “parasını” yiyor olması! Bir anne bir anneye şiddet uyguluyor. Ve kadın olduğu için şiddet uygulayana yaptırım da yok! Yani bu ülkede erkek ya da kadın cinsiyetçi ayrımının yanı sıra zihniyet ayrımına da bakmak lazım şiddet mağdurlarından bahsederken. Mutlak suretle susturulan, sadece erkeğe kadınlık yaparak kendini değerli hissettirilen öfkeli, bastırılmış kadın topluluğu da ele alınmalı, eğitilmeli ve aydınlatılmalı. Örf ve adet baskıcılığının yarattığı nefreti aslında sevgi ve hoşgörü ile aşabilecekleri gösterilmeli.
Kadının sesi sosyal medyadan, sokaklardan yankılanmadan önce uğradıkları tecavüzler, maruz kaldıkları şiddet üç harflilere(!) bağlanırdı. Hatta bu zihniyet bazı dini törenler ile kadını suçlu ve kirli olduğu için arındırırdı... Güya arınamayanlar da yine öldürülürdü! Kolaydı çünkü bu! Suçu işle, olayı ve sonucu dini öğelere dayandır, sonra mağduru sustur ya da olmuyorsa lanetle ve öldür. Şimdilerde inadına tartıştığımız, tartışabildiğimiz kadın cinayetlerinin, tecavüzlerin, çocuk istismarlarının, ensest tecavüzlerin, şiddetin sebebi olarak üç harflileri(!) göstermenin ve hatta “Adını bile anma onların” diyerek daha da korku salmanın üstünün örtülemediği, aslında suçluların severek kabul ettiği, çaresizlerin ise boyun eğdiği bir gericilik, sahteciliktir!
Toplumları baskı altında tutmak patlamaları getirir! İşte şimdi patlıyor bizim de çocuklarımız, kadınlarımız...
Ve Sudan’da “devrim”i bir kadın getiriyor! Evinde otursun kız çocukları dediğiniz zihniyet içerisinde, baskılanmış 24 yaşında bir üniversite öğrencisi yıkıyor karanlıkları! Şeriatı kadın gücü, birliği yıkıyor. Bu düzenden en çok zarar gören, aşağılanan, şartlarından eksiltilmiş, çalınmış kadın getiriyor laikliği! Erkek kadın eşitliğinden çalınan kadın haklarını yine kadınlar getiriyor.
Yani ülkem, kadın susmaz! Daha çok sever, daha çok besler beslenir güzelliklerle, okur, yazar, okutur, kendini daha çok yüceltir, kendine güvenir, yapabileceklerine inanır...
Sen ne güzel şeysin devrim...
Kadınsız devrim olmaz!
Devrimin simgesi 24 yaşındaki Alaa Salah’a ve tüm Sudanlı kadınlara selam olsun...