İstanbul’un balkonu Yakacık betonlaşmaya direnebilecek mi?
İstanbul'un balkonu Yakacık, betonlaşma nedeniyle dokusunu yitiriyor. Yakacıklılar bunu şu sözlerle anlatıyor: Önceden çınarların altından 5 adayı görebiliyorduk. Şimdi 5 metre ötesini göremiyorsun"
Fotoğraf: Evrensel
Mehmet MÜFTÜOĞLU
İstanbul
İstanbul’un balkonu olarak adlandırılan Yakacık ayrıcalıklı imar hakları ile yükselen çok katlı yapılar yüzünden dokusunu yitirmeye başladı. Aydos Ormanlarını da tehlikeye sokan bu yapılaşma ve imar Yakacıklıları endişelendiriyor. Azınlıkların yoğun olarak yaşadığı bölge Osmanlıdan bu yana tedavi beldesi konumundaymış. Yakacıklılar betonlaşmanın Yakacık’ın dokusuna zararını şu sözlerle anlatıyor; “Önceden çınarların altından 5 adayı görebiliyorduk. Şimdi 5 metre ötesini göremiyorsunuz. İlk kar buraya yağardı şimdi kar yağmıyor”
"ESKİDEN ÇINARLARALTI’NDAN BEŞ ADAYI GÖRÜRDÜK"
Yakacık’ta 1968 yılından beri dondurmacılık yapan Yakup Güvenç, Yakacık’ın Osmanlı’dan bu yana bir tatil ve tedavi beldesi olduğunu belirterek; “Aydos tekfurluğu istanbul’un geliş kapısı. Manzarası, suyu, havası çok güzel. Ayazma kutsal su anlamına geliyor. Geçmişte azınlıkların yoğun yaşadığı bir bölge. Ayrıca sanatçıların gözde mekanı; Tamburi Cemil Bey, Zeki Müren, Emel Sayın, Adile Naşit, Yakup Kadri Karaosmanoğlu buralarda yaşamışlar. Halide Edip Adıvar’ın kaldığı yer burada. Bu bölgede 47 kaynaktan gelen çeşme varmış. Meşhur kağıt kebabının çıkış yeri Yakacık’tır” diyor.
1953’den bu yana Yakacık’ta yaşadığını ifade eden Güvenç Yakacık’taki betonlaşmayı şu sözlerle anlatıyor; “1968’ de dondurma işine başladık. Hâlâ devam ediyoruz. Bana göre istanbul’un en güzel yeri burası. Önceden çınarların altından 5 adayı görebiliyorduk. Şimdi 5 metre ötesini göremiyorsunuz. Üzülüyorum. Yakacık taşa döndü. Betonlaşma asıl 2000’den sonra başladı. Aşağıdaki gökdelenler burasının doğasını katletti. Yakacık 150.000 nüfusu kaldırmıyor. İlk kar buraya düşerdi. Şimdi kar yağmıyor. Buralar talan edildi. Bunun pişmanlıklarını çocuklarımız yaşayacak.”
Belediyelerin yaptığı çalışmaların oy kazanmaya yönelik olduğu için Yakacık’a kalıcı bir fayda sağlamadığına işaret eden Güvenç; “İmarlar sıkıntılı. Plansız, projesiz. Yollar keza aynı şekilde. Yetkilileri uyarmak lazım. Gördüğümüz aksaklıkları söylememize rağmen maalesef sesimiz duyulmuyor. Biz elimizden geldiğince hâlâ daha güzelliğini koruyan bu bölgeye sahip çıkmaya çalışıyoruz” diyerek plansız imarlarların Yakacık’ın dokusuna verdiği zararları anlatıyor
"BETONLAŞMAYA EN ÇOK YAŞLI KADINLAR KARŞI ÇIKTI AMA ENGEL OLAMADILAR"
Yakacık Çarşı Mahallesi Muhtarı Senem Özdemir 1986’dan beri Yakacık’ta ikamet ediyor. Bir süre esnaflık yapan Özdemir 52 yıllık Muhtar Sebahattin Çetin Turan’dan muhtarlık görevini devralmış. Özdemir Yakacık’ın güzelliklerini şu sözlerle anlatıyor; “Yakacık çok kıymetli. Ermeniler Yakacık çarşıda çiftçilik yapıyormuş. Harman ve değirmenleri varmış. Geldiğimde ortam güzeldi. Betonlaşma yoktu. İnsanlar birbirini tanıyordu ve herkesin birbirine güveni vardı. Betonlaşmaya en çok yaşlı kadınlar karşı çıktı. Ama engel olamadılar. Şimdi insanlar birbirine selam vermiyor. Bunlar Yakacık’ta bitti.”
Yakacık’ta öncelikle tarihi Çınaraltı’nı canlandırmak istediklerini ifade eden Özdemir burada sadece erkeklerin oturduğunu kadınların olmadığını vurgulayarak “İstiyorum ki 15 günde bir bayanlar toplanıp kermes yapsın. Ayda bir konser verilsin. Bu meydanda tiyatro gösterileri düzenlemek istiyorum. Çevremizden de böyle talepler geliyor. Tarihi çeşmelerimizi faal hale getirmek istiyorum. Bu konuda İSKİ ile diyaloğa gireceğiz. Ayrıca birlik ve beraberlik içerisinde yardımları gerçekten ihtiyacı olanlara ulaştırmaya gayret ediyorum” sözleriyle Yakacık için yapmak istediklerini anlatıyor.
BETONLAŞMA YAKACIK’IN MEVCUT DOKUSUNU HIZLA DEĞİŞTİRİYOR
TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Y.K. Üyesi Aysel Durgun Yakacık’ın bu haliyle bile İstanbul’un balkonu olma özelliğini koruyabildiğini ancak son dönemlerde Kartal bölgesinde sahilden itibaren başlayan yüksek yapıların, gökdelenlerin Yakacık’ın denizle olan görsel ilişkisini kaybettirdiğini anlatıyor. Denizden Aydos Ormanlarına doğru var olan doğal hava koridorunun kesildiğine dikkat çeken Durgun; “Kartal merkezdeki nüfus artışı ve yoğunluğu yapılaşmanın bu bölgeye doğru kaymasına neden olmuş, bölgede parsel bazında ayrıcalıklı imar hakları ile çok katlı yapılar yapılmaya başlanmış ve mahallelerin mevcut dokusu hızla değişmeye başlamıştır. Bu yapılaşma baskısı Aydos Ormanları için dahi artık tehlike oluşturmaktadır” diyerek Yakacık’la ilgili tehlikeye işaret ediyor.
Yakacık merkezde bulunan kent Ormanının, içindeki “Yakacık Doğum ve Çocuk Hastanesi” ile birlikte korunması gerektiğine işaret eden Durgun yaşanan rantı şu sözlerle ifade ediyor; “Hastanenin hiçbir şartta kamusal kimliği yok edilmemelidir. Son günlerde hastanenin taşınacağı söylentileri, şimdilik “Lütfü Kırdar Şehir Hastanesi Ek Hizmet Binası” şeklindeki tabela değişikliği olarak kamuoyuna yansımış, işlev değişikliği konusunda herhangi bir bilgiye ulaşılamamıştır. Ekonomik krizi aşmak için tek yöntem olarak “inşaat rantını” tercih eden iktidarın, çevredeki yapılaşma hızına bağlı olarak bu alanı da yapılaşmaya açması bölgeyi yaşanmaz hale getirecektir.”
Son yirmi yıldır kent topraklarının zenginleşme-yoksullaşma araçları haline getirildiğini vurgulayan Durgun; “Artık kentler yaşam alanları olarak değil, sermayeye hizmet eden tüketim mekanları olarak kurgulanıp, buna göre yeniden şekillenmeye başlamıştır. Nüfusu gittikçe artan kentler için yaşamsal önem kazanan alanlar (parklar, sanayiden dönüştürülmüş alanlar-Cevizli Tekel alanı-Yunus Çimento fabrika alanı gibi – Kamu kurumlarına ait olup işlevsizleştirilen – Küçükyalı Karayolları arazisi, Cevizli İller bankası genel müdürlük arazisi-) kamunun ihtiyaçları doğrultusunda kullanılmak yerine, satılarak ve yeniden ayrıcalıklı imar planları hazırlanarak yoğunluğu daha da artırarak, kentlerin yaşanmaz hale gelmesine neden olmaktadır” sözleriyle yaşanan çarpık kentleşmeye dikkat çekiyor.