İşçi mektubu: 'Hadi' bakalım!
"Fabrikada bant hızına yetişmek için amirlerden duyduğumuz en sık söz hadi sözü. Bu sözü artık dışarıda duymak istemiyorum."
Fotoğraf: Spencer Davis/Unsplash
Gebze’den bir işçi
Nereden başlasam bilemedim. Biz işçiler çok sıkça kullanırız nefessiz çalışma sözünü. Bu söz korona günlerinde ağzımıza taktığımız maskeden dolayı değildir.
Örneğin Autoliv. Gebze’nin en büyük fabrikalarından biridir. Otomotiv sektörü için direksiyon, hava yastığı ve emniyet kemeri üreten İsveç sermayeli Autoliv, bir dünya devi olmasının yanında Türkiye’de de ilk 500 olarak açıklanan firmalar arasında bu yıl da 99’uncu sırada yer alan bir firma. Üretim seri bant usulü olarak yapılıyor Autoliv’de. Geçen gün Autoliv’de çalışan bir işçi arkadaşla çay içmek için sözleştik. Vardiyalarımızın bitiminde Gebze’de buluştuk. Hadi çayımızı içmeye gidelim deyince Autoliv işçisi arkadaş, “Abi bir daha bana hadi deme” dedi. Merak ettim, “Ya kötü bir şey demedim neden böyle diyorsun” diye sorunca “Abi fabrikada bant hızına yetişmek için amirlerden duyduğumuz en sık söz hadi sözü. Bu sözü artık dışarıda duymak istemiyorum” dedi.
Şimdi anladınız mı nefessiz çalışmanın nasıl bir şey olduğunu. Ve neredeyse Gebze’nin tüm fabrikalarında nefessiz çalışma var. Şimdi Autoliv işçisi arkadaşın izniyle mektubumuza başlayabiliriz. “Hadi bakalım!..”
Ferro Döküm 1972 yılından beri başta otomotiv, makina, inşaat ve elektrik sektörlerine döküm parçaları üreten Gebze’nin en köklü fabrikalarından birisi. Şişecam grubuna aitken 80 milyon dolara 2007 yılında EFESAN’a satıldı. Eritme potalarının bulunduğu dökümhanede 1400 dereceyi bulan potaların karşısında, duman, toz ve ateş karşısında nefessiz çalışırsınız. Maçahane bölümünde ise kil ve çeşitli kimyasallar kullanılarak döküm kalıplarının yapıldığı bölümde dayanılmaz pis koku ve kimyasalları ciğerlerinize doldurusunuz Ferro Döküm’de.
Niyazi Ak emeklilik hakkı gasbedilmiş, Gebze’de EYT derneğinin çalışmalarına katkı sunan, 47 yaşında 23 yıllık Ferro Döküm işçisiydi. 12 Eylül günü 16-24 vardiyasında fabrikanın dökümhane bölümünde çalışırken yorucu vardiyanın son saatleri olan 22.30’da döküm potasındaki 1400 derecelik potanın devrilmesi sonucu acı bir biçimde yaşamını yitirdi. Nefessiz çalışıp, dolmak bilmeyen patronların kasalarına karışıverdi kardeşimizin canı. Hani derler ya biz işçiler için işsizsek dışarıda açlık kesin, çalıştığımız fabrika ve işyerlerinde ölüm bir adım ötemizde. Sahi madenlerde, inşaatlarda, döküm fabrikalarının fıtratında mı vardı işçi cinayetleri!
Dilovası’da zehirleniyoruz, Hereke’de harlanıyoruz, Çayırova’da eritiliyoruz, Gebze’de pişiriliyoruz... Biz yanıyoruz abiler, ablalar, tekstil fabrikalarında, cam fabrikalarında, tersanelerde, döküm fabrikalarında, şantiyelerin naylon barakalarında, kömür sobalı yoksul evlerinde... Bayram seyran demeden diri diri yanıyoruz! Isının diye yerin yedi kat altından kömür çıkarırız, üşümeyin diye gömlek dikeriz, ısının diye harç kararız. Siz ısınırken biz yanarız. Eskiden de yanardık, şimdi yandı mı gövdesiz tabutlar gibiyiz. Bilin ve duyun istedik.
Ama bu bütün bu işçi cinayetleri karşısında biz işçilerin de bir şeyin farkına varması gerekiyor. Yeterli işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri alınsa, işçiler dikkatli olsa, kişisel koruyucuları kullansa, devlet adam gibi denetlese, yasal mevzuat doğru dürüst uygulansa vb... Evet bunlar yapılsa, ölümlü işçi cinayetleri, meslek hastalıkları azalır, daha az işçi kardeşimiz sakatlanır, daha az işçi hasta olur. Ama sadece daha az. Yine işçiler ölecek, sakat kalacak, hastalanacaktır. Çünkü yapılsa edilse diye söylenen şeylerin hepsi tek tek fabrika ve işyerlerine odaklanan teknik bir durumu içermektedir. Halbuki işçi cinayetlerinin, meslek hastalıklarının nedenini bulmak için tek tek fabrika yaşantısına bakmak yerine bir bütün olarak patron sınıfına, onların sömürü düzenine bakmak gerektiğini artık görmemiz ve bilmemiz gerekiyor.
İşte bu yüzden Ferro Döküm’de 1400 derecelik pota biz işçilerin eti ve kanıyla yanarken, patronların kasalarını doldurmaya devam ediyor.
Şimdi faili patron sınıfı olan işçi cinayetlerine karşı safları sıklaştırıp patron sınıfının düzenini ortadan kaldırmak için işbaşı. Hadi bakalım!