Mimarlık fakültesinin ve ülkenin kaygılıları 2: Mimarlık Öğrencileri
İTÜ Mimarlık Bölümü öğrencileri, ekonomik kriz ve pandemi dolayısıyla yaşadıkları sorunları Evrensel’e anlattı.
Fotoğraf: Google Streetview
Metin Berk SÜER
İTÜ
Bu sene pandemi koşulları ile birlikte üniversitelerin de eğitim dönemlerinin bitişinin beklenenden çok daha geç tarihlere kalması yeni mezun olan öğrencilerin Türkiye’nin içerisinde bulunduğu ekonomik kriz ortamı ile birlikte düşünüldüğünde gençlerin kaygılarını ve geleceklerine yönelik kafalarındaki soru işaretlerini de artırmış durumda. Biz de bu durumu İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde farklı bölümlerde okuyan ve bu dönem mezun olan gençler ile konuşarak geleceğe yönelik neler düşündüklerini, Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu nasıl gördüklerini ve değişim olanakları açısından neler düşündüklerini konuştuk.
“BİZLER KAYBEDİYORUZ”
İlk olarak Türkiye'de üniversiteden yeni mezunu bir genç olarak içinde yaşadığı koşullarla ilgili ne düşündüğünü ve geleceğine yönelik kafasında oluşan kaygılar olup olmadığını, eğer varsa sebeplerini konuşmaya başlıyoruz.
Bu sene ikinci sınıfa geçen Mimarlık öğrencisi bir arkadaşımız pandemi dolayısıyla aksayan derslerin uzaktan işlenmesi, mimarlık gibi uygulamalı derslerin yoğunlukta olduğu bir bölümde okuyan öğrencilerin eğitiminde yarattığı aksaklıkları düzeltmenin uzun zaman alacağını belirterek başladı görüşlerini aktarmaya. “Konu Türkiye’nin mevcut ekonomik ve siyasi durumuna geldiğinde ise pek umutlu olmadığımı söylemek istiyorum. Ekonomik istikrarsızlık sürerken büyük bir hızla yaklaşan ekonomik kriz, geleceğin Türkiye ekonomisini gözler önüne seriyor. Alınan ‘günü kurtarma tedbirleri’ uzun dönemde yaşanacak zararları körüklüyor.” diyerek düşüncelerini aktarmaya devam etti. İnşaat sektörünün en çok rant getiren sektör olmasına rağmen ülkenin geleceği ve iş fırsatları açısından kendisini umutlandırmaya yetecek koşulları göremediğini ifade eden arkadaşımız: “Tek adam rejimi ekonomi, eğitim, dış ve iç politika olmak üzere hemen hemen bütün alanlarda liyakat esasını çiğneyerek kendine bağlı, tabiri caizse müritlerini atayarak bu alanlarda doğru kararların alınmasına engel oluyor. Bu ekonomik güvensizliği doğruyor ve neticesinde de Türkiye dolayısıyla bizler kaybediyoruz.” diyerek bu soruya dair fikirlerini noktaladı.
“UYANIK VE GİRİŞKEN OLUP...”
Bu sene Mimarlık Bölümü’nden mezun olan Mert ise fakültenin eğitimin teorik açıdan iyi fakat pratik açıdan geleceğe çok fazla hazırlamadığını belirterek başladı sözlerine. “Ben de bunun üzerine yüksek lisans yapıp hem pratik anlamda daha bilgili ve daha kolay iş bulabilen biri olmak için çabalayacağım” diyen Mert, geleceğe yönelik kaygılarının herkes gibi ekonomik durum ve işsizlik olduğunu belirtti. Mimarlık mesleğinin içinde çok çalışıp çok kazanmanın yine de bir şekilde mümkün olabileceğine inandığını belirten Mert, bu yüzden ekonomik durumlar bir yana, uyanık ve girişken olup işleri en iyi şekilde idare edebilmeyi öğrenerek kendi kariyerine yön verebileceğini düşündüğünü söyleyerek bu soruya yönelik düşüncelerini noktaladı.
“SÜREÇ BÖYLE DEVAM EDER”
İkinci soru olarak arkadaşlarımıza Türkiye'de mevcut politikaları üreten iktidar ve muhalefet partilerinin yaşadıkları kaygıları giderebilecek çözümler üretilip üretilemediğini soruyoruz ve konuşmaya başlıyoruz.
İlk olarak söze başlayan Mert, iktidardan da muhalefetten de çok memnun olmadığını belirterek özellikle işsizlik konusuna pek fazla çözüm getirilmediğini ve masraflar, alım gücü zorluğunun da oluşan işsizlik oranı ile birlikte hala artmakta olduğunu ekledi. “Ek olarak mimar olarak devlette çalışmak gibi bir şey hemen hemen yok, herkes özel sektörde. Bu yüzden de devletin direkt mimarları etkileyecek kararlar vereceğini pek düşünmüyorum, bu süreç maalesef böyle devam edecek gibi geliyor bana.” diyerek görüşlerini aktardı.
“TÜRKİYE’NİN SON İHTİYACI İKTİDAR GİBİ MUHALEFET”
Bu konudaki fikirlerini aktarmaya devam eden 2. sınıf arkadaşımız ise iktidarın aldığı, günümüz koşullarını yaratan kararların özellikle son birkaç yıldır adeta muhalefet onayından geçtiğini ifade ederek başladı sözlerine. “MHP’nin iktidarla çıkar ilişkisi içerisinde yaptığı ittifak bu saydığım bütün zararlı etkilerde ortak pay sahibidir. Bunun yanı sıra CHP’nin İYİP ile yaptığı ittifak, CHP’yi muhafazakarlaştırıp partinin laik çizgisinden uzaklaşarak aktif muhalefet yapmasına engel oluyor. Verilebilecek en büyük örnek Ayasofya örneği, CHP’de yanlış hatırlamıyorsam Canan Kaftancıoğlu dışında bu laikliğe ve cumhuriyete karşı olaya ses çıkaran olmadı.” CHP’nin muhafazakar seçmenin antipatisini kazanmamak için bu duruma ve benzeri durumlara ses çıkarmadığını düşündüğünü belirten arkadaşımız: “Eğer muhafazakar seçmenin oyu alınmak isteniyorsa muhafazakarlaşmak hatta “malum parti”leşmek gerekiyor ki Türkiye’nin en son ihtiyacı olan şu anki iktidar gibi bir muhalefet.” dedi. Bugünkü Türkiye şartlarında mecliste en çok güvendiği partinin TİP ve HDP olduğunu ekleyen arkadaşımız, bu partilerin direnmeyi bırakmamasının çok küçük de olsa umudunu korumasına yardımcı olduğunu söyleyerek bu soruya dair görüşlerini sonlandırdı.
YENİ KURULAN PARTİLERİN ETKİSİ
Konu muhalaefet partilerine gelmişken her fırsatta gençler ile buluşmaya çalışan ve yeni kurulan Deva ve Gelecek Parti’lerini de soruyoruz arkadaşlarımıza. Bu partilerin Türkiye'de yaşanmakta olan ekonomik kriz koşullarının yarattığı işsizlik, gelecek kaygısı gibi gençlerin kafasındaki sorulara cevap verecek politikalar konusundaki düşünceleri ve olası bir erken seçimde bu partilerin gençlerin desteğini alabilecek bir potansiyeli olup olmadığı soruları ile devam ediyoruz sohbetimize.
İlk olarak görüşlerini belirten 2. sınıf arkadaşımız, Gelecek ve Deva Parti’lerinin ve bu partinin üyelerinin mevcut iktidarın içerisindeyken yaptıkları usülsüzlükler ve işledikleri suçlardan dolayı ceza çekmedikçe bu ülkeye umut olmalarının imkansız olduğunu belirterek başladı sözlerine. Olası bir erken seçimin sadece mevcut iktidarın güven tazelemesine yarayacağını düşündüğünü aktaran arkadaşımız, yeni kurulan partilerin elbette destek alabileceğini ama ikisinin de barajı geçebileceğini sanmadığını ekledi. Seçmenlerin ekonomik krizi ucundan görmesinin 18 yıldır iktidara olan güvenini tamamen kaybedecekleri anlamına gelmediğini düşündüğünü ifade etti. “Yeni kurulan partilerin politikalarının ve yürüttükleri muhalif tavrın da iktidarla yaşadıkları çıkar çatışması ve rant paylaşım anlaşmazlığından kaynaklandığını düşünüyorum.” diyerek bu soruya dair görüşlerini aktardı.
İkinci olarak görüşlerini aktaran Mert ise bu iki partiyi de yakından takip etmediğini fakat Deva Partisi’nin bir potansiyelinin olabileceğine inandığını söyledi. “Gelecek Partisi’nin ise kurucusunun çok fazla insanı çekemeyeceğini düşünüyorum fakat yeni kurulan partilerin çoğalması oy bölünmesine de yol açabileceğinden çok köklü bir olay olmadıkça hiçbirinin iktidara geçebileceğini sanmıyorum.” diyerek görüşlerini noktaladı.
“EKONOMİ ÇOK ÖNEMLİ BİR FAKTÖR”
Son olarak kurulan partiler ve seçim ortamına dair geleceğe yönelik olarak Türkiye de olası bir erken seçimde sonuçların nasıl olabileceğini düşündüklerini konuşuyoruz.
İlk olarak sözü alan Mert, mevcut iktidar partisinin bir sonraki seçimlerde çok ciddi oy kaybedeceğini düşündüğünü belirterek başlıyor sözlerine. Olası seçim açısından şu parti kazanır diye bir şey söyleyemeyeceğini ifade eden Mert, bir ihtimal koalisyon oluşumuna gidebileceğini düşündüğünü ekledi. “Hükümetin yaptığı bazı projeler oldukça verimli olsa da ülkenin ekonomiyle başı büyük dertte gibi gözüküyor. Ben ülkenin en iyi okullarından birinden mezun olarak bile iş kaygısını bırakın, iş bulsam bile alacağım paranın bile hiçbir şey etmeyeceğini düşündükçe oldukça üzülüyorum. Bu yüzden ekonomi çok ama çok önemli bir siyasi seçim unsuru gibi geliyor bana.” diyen Mert görüşlerini sonlandırdı.
Son olarak söze başlayan 2. sınıf arkadaşımız olası bir erken seçimde iktidarda küçük oy kayıpları olabileceğini düşündüğünü ama iktidar ve ittifakının çoğunluğu kaybedeceğini düşünmediğini ifade etti. “Hükmet tarafından gösterilen ve 2023 olan kurtuluş yılı 2025’e uzar bu da Kanal İstanbul, Ege ve Akdeniz kıyılarındaki turistik rant projelerine gibi ihanet projelerine gerekli zamanı tanır ve günü kurtarma politikası malum partiyi iktidarda tutmaya yarar. Bu ortamda tek hayatta kalma yolumuz yurt dışı, biz de bu olanağı yaratmaya çalışacağız.” diyerek görüşlerini noktaladı.