Mimarlık fakültesinin ve ülkenin kaygılıları 3: Endüstriyel Tasarım öğrencileri
İTÜ Endüstriyel Tasarım öğrencileri, geleceğe yönelik düşüncelerini, ülkenin durumunu ve değişim olanakları açısından neler düşündüklerini Evrensel'e anlattı.
Fotoğraf: Google Maps
Metin Berk SÜER
İTÜ
Bu sene pandemi koşulları ile birlikte üniversitelerin de eğitim dönemlerinin bitişinin beklenenden çok daha geç tarihlere kalması yeni mezun olan öğrencilerin Türkiye’nin içerisinde bulunduğu ekonomik kriz ortamı ile birlikte düşünüldüğünde gençlerin kaygılarını ve geleceklerine yönelik kafalarındaki soru işaretlerini de artırmış durumda. Biz de bu durumu İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde farklı bölümlerde okuyan ve bu dönem mezun olan gençler ile konuşarak geleceğe yönelik neler düşündüklerini, Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu nasıl gördüklerini ve değişim olanakları açısından neler düşündüklerini konuştuk.
ÜRETKENLİĞİ GERÇEKLEŞTİREMEMEK KAYGI YARATIYOR
İlk olarak Türkiye'de üniversiteden yeni mezun bir genç olarak içinde yaşadığı koşullarla ilgili ne düşündüğünü ve geleceğine yönelik kafasında oluşan kaygılar olup olmadığını, eğer varsa sebeplerini konuşmaya başlıyoruz.
Bu yaz Endüstriyel Tasarım Bölümü’nden mezun olan Su Nil, artık üniversiteden mezun olmanın bir avantajı kalmamış durumda olduğunu belirterek başlıyor sözlerine. “Aynı meslek grubu ile ilgili bir çok kişi mezun oluyor ve istihdam sağlanacak iş olanakları da bulunmuyor. Bu durum gelecege bakmak açısından tedirginlik yaratıyor.” diyerek içinde bulundukları durumu özetleyen Su Nil’den sonra bu kez bir başka mezun Oben görüşlerini aktarıyor bizlere. “Bu soruyu cevaplarken birçok dinamiği ele almak gerekiyor, öncelikle eğitimini almaktan mutluluk duyduğum bölüm üzerinden bahsedecek olursam Endüstriyel Tasarım bölümünü bitirdim.” diyerek sözlerine başlıyor Oben. “Endüstriyel tasarım, kullanıcı ihtiyaçlarını ve sorunlarını doğru tanımlamakla başlayıp , bu sorunları çeşitli kriterleri göz önünde tutarak çözüm üreten bir disiplin. Bu meslek pratiğinin bana katkısı ile birlikte şu an Türkiye'de yaşadığımız koşulları daha doğru tanımlayabileceğimi sanıyorum; benim gözlemlediğim ve hissettiğim yeni mezun olan bizler arasında üretkenliğini ve potansiyelini gerçekleştirememenin ağırlığı en belirgin kaygı sebeplerinden biri, bu kaygıyı bir önceki neslin aldığı hiç de sürdürülebilir olmayan kararlara karşı duyulan öfke takip ediyor.” dedi. Yeni mezun kitlesinin çocukluğunu anadolu lisesi, fen lisesi gibi okulları kazanmak için, ergenliğini ise iyi bir üniversite, iyi bir meslek kazanmak uğruna dersanelerde geçirmiş bir kitle olduğu için var olan tüm kaygıların çok anlaşılabilir geldiğini belirten Oben, “Ama yaşadığımız koşullara rağmen çevremiz, işverenler, siyasiler hatta ailemiz hem bu kaygıları anlamakta zorluk çekiyor hem de yeni mezunları fazla hassas olarak tanımlayıp var olan kaygıyı arttırıyor.” diyerek sözlerini noktaladı.
NİTELİKSİZ EĞİTİM KAYGILARI ARTIRIYOR
Mezun olan arkadaşlarımızdan farklı olarak bu sene Endüstriyel Tasarım 2.sınıf olacak olan Melda ise kaygılarının temeline eğitimin niteliğini koyuyor. “Öncelikle eğitimde kontenjanların her sene artması sebebiyle artık fabrika bile gezemediğimiz bir dönemdeyiz. Endüstriyel üretim yöntemlerini Youtube’dan izlemek yerine yerinde görmeyi tercih ederdim.” diyerek sözlerine başlıyor. Okulda bazı sınıfların mevcudunun 90-100 kişi olduğunu ve bunun verimli bir ortam oluşturmadığını belirten Melda, bunların yanında işsizlik oranlarının çok fazla olduğunu ve iyi bir üniversitede okumasına rağmen mezun olduktan sonra sırf tanıdık olduğu için kendisinden kötü durumda olanların onun yerine işe alınacağını bildiğini söyledi. “İş bulma zorluğunun yanında bulduğum işten hayatımı beklediğin şekilde geçindirebilecek için gerekli maaşı alabilecek miyim? Özellikle türk lirasının değeri her geçen gün düşerken.” diyerek bu soruya yönelik düşüncelerini noktalıyor.
SON YILLARDA ALINAN KARARLAR SORUNLARI ÇÖZMÜYOR
İkinci soru olarak arkadaşlarımıza Türkiye'de mevcut politikaları üreten iktidar ve muhalefet partilerinin yaşadıkları kaygıları giderebilecek çözümler üretilip üretilemediğini soruyoruz ve konuşmaya başlıyoruz.
İlk olarak söze başlayan Oben, hem iktidar partisinin hem de muhalefet partilerinin konuşmalarında kaygıları giderecek çözümler bir kenara; var olan kaygılar bile olması gerekenden daha az dile getirildiğini belirtiyor. “Oysa gençlerin kaygıları anlaşıldığında ve potansiyellerini uygulayabileceği alanlar sunulduğunda Türkiye'nin güncel problemlerinin bir çoğunun çözülebileceğini düşünüyorum.” diyen Oben temel sorunların iki taraf için de ana polika olmadığında şikayetçi.
İkinci olarak söze başlayan Melda ise iktidardan yeterli bir çözüm önerisi görmediğini belirterek başlıyor sözlerine. “Yeterli olsaydı işsizlik düşerdi. Kaygılarımız az da olsa azalırdı. Önceliğin eğitim, işsizlik ve ekonomik kriz gibi temel sorunlar olduğunu da düşünmüyorum. Bu yüzden muhalefet partileri uygun çözümler bulsa bile hayata geçmiyor ki çok etkili uygun bir çözüm duyduğumu da hatırlamıyorum. Ama en azından üstüne çalışılması bile iyileşme yolunda iyi bir adım olurdu. Böyle bir hareket görmüyorum.” diyerek görüşlerini dile getiriyor.
Son olarak bu konuya dair fikirlerini bizimle paylaşan Su Nil, iktidarın uzun yıllardır tek parti üzerinden ülkeyi yönettiğini fakat günümüzde yaşanan kaygıların son yıllarda alınan kararlar doğrultusunda gerçekleştigini düşünüyorum. “ İktidarın ilerleyen yıllar açısından da hatalarından döneceğini zannetmiyorum.” diyen Su Nil, muhalefetin de bu durumlar açısından politikalara sahip olsa bile etkisinin daha uzun sürede gösterebileceğini düşündüğünü belirtti. “Muhalefet eğer iktidar olamazsa projelerinin hayata geçmeyeceğini, iktidar olunca da uygulanan projelerin etkisini uzun yıllar sonra gösterebileceğini düşünüyorum.” diyerek sözlerini noktaladı.
YENİ PARTİLER UFUK AÇAR MI?
Konu muhalaefet partilerine gelmişken her fırsatta gençler ile buluşmaya çalışan ve yeni kurulan Deva ve Gelecek Parti’lerini de soruyoruz arkadaşlarımıza. Bu partilerin Türkiye'de yaşanmakta olan ekonomik kriz koşullarının yarattığı işsizlik, gelecek kaygısı gibi gençlerin kafasındaki sorulara cevap verecek politikalar konusundaki düşünceleri ve olası bir erken seçimde bu partilerin gençlerin desteğini alabilecek bir potansiyeli olup olmadığı soruları ile devam ediyoruz sohbetimize.
İlk olarak söze başlayan Su Nil, Deva Partisi’nin yansıtmış olduğu profilde yaşanan kaygıları çözebilecek ama etkisini daha uzun zamanda göreceğimiz politikalar olduğunu düşündüğünü belirterek başlıyor söze. “Gelecek partisi için de benzer çalışmaları görsek bile Deva Partisi’nin bıraktığı algının siyaset açısından daha temiz olarak gözlemleniyor. Olası erken seçimde gençlerden bir kısmının desteğini alacaklardır ama çoğunluğunun Deva Partisi üzerinde olacağını düşünüyorum.” diyerek sözlerini noktalıyor.
Daha sonra fikirlerini bizimle paylaşan Melda, süreci çok yakından takip etmediğini fakat öyle bir potansiyel olduğunu düşünmediğini söylerek başlıyor sözlerine. “Gençleri etkilemek için öncelikle seslerini duyurabilmeleri gerek. Bunu belki kanallardan yeterince yapamıyorlar ama zaten gençler sosyal mecralarda daha çok vakit geçiriyor ve seslerini bu şekilde duyurabilseler bile doğru şekilde yapılmıyor. İlgimi çeken bir şey duyduğumu hatırlamıyorum.” dedi. Gençlerin ilgilerine ve isteklerine daha uygun şekilde politikalar yapılırsa belki bu partilerin gençlerin desteklerini alabileceklerini belirten Melda, böyle politika yapabilmek için de genç gibi düşünmek ve gençlerin kaygılarının ne olduğunu bilmek gerektiğini düşüdüğünü ekledi. “Sadece bunları bilip düzelteceğiz demek de yeterli olmuyor. Biraz bu yönde icraat ya da akla uygun fikirler de görmek gerekiyor.” diyerek sözlerini noktaladı.
Son olarak bu konuya dair konuşan Oben, Deva ve Gelecek Partisi’lerini takip edebilecekleri ve politikalarını dinleyebilecekleri medya seçeneklerinin çok sınırlı olduğunu söyledi. Bu partilerin genel başkanlarının konuşmalarını dinlediğinde odaklandıkları işsizlik ve gelecek kaygısı gibi problemlerin, ekonomi üzerinden uzun vadede çözülebileceği kanısına vardığını belirten Oben, olası bir erken seçimde bu partilerin bir grup genci etkileyebileceğini düşündüğünü fakat yakın tarihte gençlerdeki bu kaygıların var olmasında bu partilerin genel başkanlarının paylarının olduğunu düşünen bir kesimin de olduğunu belirterek sözlerini noktaladı.
ERKEN SEÇİMDE NE DEĞİŞİR?
Son olarak kurulan partiler ve seçim ortamına dair geleceğe yönelik olarak Türkiye de olası bir erken seçimde sonuçların nasıl olabileceğini düşündüklerini konuşuyoruz.
İlk olarak söze başlayan Oben, erken seçimin gerçekleşmesinin bu şartlarda zor olduğunu düşündüğünü ve ekonominin seçmen davranışlarını oldukça belirleyen bir faktör olduğunu belirtti. “Zaten daraldığı hissedilen ekonomik koşullara ek olarak Covid-19 salgının ortasına düşmek şu anki sonuçları oldukça etkileyebilir. Olası bir seçimde oy kullanacak çok büyük bir genç nüfus var ve şu an daha öncekilere kıyasla hem iktidara hem de ana muhalefete oldukça öfkeli olan bu gençler, vaatlerin samimiyetini daha iyi analiz edebilen, var olan problemlere karşı daha bilinçli.” dedi. Böyle bir durumda erken seçim ihtimalinde bir yandan oy bölünmesi yaşanacağını düşündüğünü bir yandan da güçlü bir fark yaratılabileceğini ekleyerek sözlerini noktaladı.
İkinci olarak söze başlayan Su Nil, olası bir seçimde güç kaybeden iktidarın güç kaybetmeye devam edeceğini ancak yine iktidarda kalacağını düşündüğünü söyledi. “ Seçimler diğer tarafta bulunan muhalefet bloğunun bütünleşip bütünleşmemesine bağlı bir durum aynı zamanda. Çünkü insanlarda genel durum ikiye bölünmüş durumda; bir kısım bu kaygılardan dolayı değişim isterken, çoğunlukta olan kısım ise bir değişimin şu anki durumdan bile daha kötü bir ekonomi getireceğini düşünüyor. Bu sebeple iktidar güç kaybetmeye devam edebilir ama iktidarda kalmaya devam edecektir diye düşünüyorum.” dedi.
Son olarak sözlerine başlayan Melda, olası bir erken seçim durumunda iktidarın alehine sonuç çıkmasını olası buluduğunun ve tam da bu bu yüzden de erken seçim olmay ihtimalini oldukça düşük gördüğünü belirterek sözlerini noktaladı..