İskender Bayhan: Yerlilik ve millilik sosuyla sürdürülen ‘terörle mücadele’ siyaseti
Gazeteci İskender Bayhan, HDP'ye ve İsimsizler Hareketi'ne dönük operasyonları Gündem Özel'de değerlendirdi.
Gazeteci İskender Bayhan, HDP'ye ve İsimsizler Hareketi'ne dönük operasyonları Zeliş Irmak'ın sunumuyla Gündem Özel'de değerlendirdi.
İskender Bayhan'ın değerlendirmelerinden satır başları şöyle:
HDP’lilerin gözaltına alınmasının gerekçesi olarak Kobanê eylemleri gösterildi. İsimsizler Hareketi’ne gerekçe olarak ise cumhurbaşkanına hakaret gösterildi. Toplamda bakınca, yerlilik ve millilik soslu terörle mücadele siyasetinin bir adımı aynı zamanda. Türkiye’de bu politika üç gerekçeyle sık sık gündeme geliyor. Birincisi Gezi direnişi, ikincisi Kobanê eylemleri, üçüncüsü 15 Temmuz darbe girişimi. Hükümet bütün bunlarda topyekun bir saldırı içerisinde. Bunlardan en uygunu hangi koşullarda kendisine daha faydalı görünüyorsa onu öne çıkararak saldırı süreci başlatıyor. Bu saldırı süreci içerisinde hem yasal düzenlemeler he fiili uygulamalar hem de baskı ve saldırılarını artıracağını söylemiştik. Yerlilik ve millilik sosuyla sürdürülen terörle mücadele siyaseti bu kapsamda yeni bir adım olarak değerlendiriyorum.
PARLAMENTONUN AÇILMASIYLA BASKILAR YENİ BİR BOYUT KAZANACAK
AKP’ye oy veren işçi ve emekçiler başta olmak üzere halk kesimlerini ne kadar etkilediğini ve politikasının ne kadar tuttuğunu iki yönlü değerlendirebiliriz. Bir ilerleme, güç toplama yönünde tutmuyor bu politikası. Aksine desteğinin azalmasına neden oluyor. Ama desteğinin azalması tek adam yönetiminin politikalarını sorgulama, bunlardan rahatsız olma ondan kopma ve uzaklaşma eğilimi açısından bir karşılığı var.
Erdoğan ve hükümeti saldırarak ayakta kalmayı, baskıları artırarak ayakta kalmayı bir tercih olarak değil, zorunluluk olarak uygulayan bir hükümet. Bu koşullar altında, bugünkü sınıf güç ilişkileri içerisinde, bugünkü iç-dış politika, ekonomi ve sosyal problemler açısından düşündüğümüzde halk kitlelerini kontrol altında tutmak, etkilemek, denetlemek ya da en azından onlar üzerindeki etkinin devamını sağlamak baskı ve saldırı politikası dışında mümkün değil.
Topyekun saldırılar parlamentonun açılmasıyla yeni boyutlar kazanarak deva edecek. İktidarını koruma güçlendirme ve koşulları kendi iktidarına göre oluşturma açısından bir karşılığı oluyor.
HÜKÜMETİN GÜNDEMİ BU
“Gündem değiştirmek için yapıldı operasyon” söylemleri siyasette komik gerekçeler. O zaman Azerbaycan – Ermenistan gelişmeleri de bölge gündemini değiştirmek için gerçekleşti. Bu söylem gündemi anlamamakla alakalı. Türkiye’de gündem değiştirme değil Erdoğan’ın yaptığı, aksine Erdoğan’ın kendi sınıfının mücadelesini veriyor. E bu mücadeleyi verirken de tek bir alanda vermiyor. Çünkü bütün alanlar önemli sıkıntılar biriktirmiş durumda. Hükümetin, memleketin gündemi bu.
BU SALDIRILAR BÜTÜN DEMOKRASİ GÜÇLERİNİ HEDEFLİYOR
Bu tip saldırılar açısından, sınıf bilinçli işçiler emekçilerin, emek demokrasi güçlerinin takındığı bir tutum var. Bu saldırılar bütün demokrasi güçlerini hedefliyor. Erdoğan barış istemiyor, demokratikleşme istemiyor, en ufak demokratik hakkı bile ortadan kaldırmak için adımlar atıyor. Ekonomik açıdan, sosyal açıdan işçilerin emekçilerin refahını istemiyor. Böyle bir politikası yok. Sadece kendi iktidarını, egemenliğini, gücünü korumak istiyor. Bu gerçeği görmek ve bu gerçeği işçi ve emekçilere anlatmak gerekiyor.
Bu saldırılar karşısında emek, barış, demokrasi cephesinden bir demokratik ittifak seçeneği (Millet ittifakı ve Cumhur ittifakı dışında) üçüncü bir devrimci demokrasi ittifakı seçeneği oluşturma sorumluluğuyla, merkezi olarak daha pratik ve somut adımlar atmak gerekiyor. (WEB TV)