Seçeneksizliğe mahkum değiliz, olmayacağız
Bizleri dinlemeden, bizlerin sorunlarını görmeden ya da görmezden gelerek; bizim sorunlarımıza nasıl çözüm getirebilirler? Ya da gerçekten getirebilirler mi?
Fotoğraf: Pixabay
Kaan BİÇİCİ
İstanbul
Üniversitelerin birçoğu açılmak üzere, liseler de açıldı denebilir. Her ne kadar EBA platformu Milli Eğitim Bakanı’nın söylemiyle; yüksek talep yüzünden çökme yaşasa da bir şekilde eğitim-öğretim faaliyetine başlandığı söylenebilir. Öğrenci arkadaşlarımızın yanında; atölyelerde, fabrikalarda, çeşitli alanlarda çalışan arkadaşlarımız da virüsün varlığı yok sayılırcasına yeterli önlemler alınmadan çalıştırılıyor. İşsizliğe itilmiş arkadaşlarımız da iş aramaya devam ediyor. Biz gençlerin, bulunduğumuz alanlarda yaşadığımız sorunlar günden güne artarken geçtiğimiz günlerde İBB Meclisi’nde yaşanan tartışmadan sonra da sanki ilk defa fark edilmişiz gibi bir anda konuşulur olduk. Bir anda “internetçi abi” çıktı ortaya, gençliğin tüm sorunlarını üstlenmiş de tamamını çözecekmiş edasıyla “gençler beni dinleyin” dedi. Bir de ona internetçi diyen iktidar partili bir meclis üyesi vardı. O ve partisinden olan diğer meclis üyeleri de gülüyorlardı, bizlerin sorunları gündeme geldiğinde genelde yaptıkları gibi.
SORUNLARIMIZI KİMLER ÇÖZECEK?
Meclislerde gençliğin sorunları diye tartıştıklarını düşündükleri şeyler bizlerin hayatında nereye tekabül ediyor acaba? Bugüne kadar bizlerin hayatında neleri iyileştirecek kararı aldılar, tartıştılar? Her gün birbirlerinin önüne taş koydukları, amaçları birbirlerine iş yaptırmamaya çalıştıkları bir mecliste bizim sorunlarımız onların ne kadar umurundadır? Bizleri dinlemeden, bizlerin sorunlarını görmeden ya da görmezden gelerek; bizim sorunlarımıza nasıl çözüm getirebilirler? Ya da gerçekten getirebilirler mi? Bir de en önemli soru var tabii; biz ne yapmalıyız? Burada da bizleri de bir tartışmaya çekmeye çalışıyorlar; ya internetçi abinin tarafında olacaksınız ya da kahkaha atanların tarafında. Ancak bizler biliyoruz ki başka bir seçeneğimiz var.
BİZİ KARANLIĞA İTENLER...
Sermaye ve onun temsilcileri her gün hayatımızın her alanını kuşatarak hayatımızı daha da değersizleştirmeye çalışıyorlar. Sorunlarımızı bir intihar notuna sıkıştırıp hayatımıza son vermemiz; çalıştığımız fabrikalarda, atölyelerde, iş yerlerinde tıpkı diğer işçiler gibi baskıya maruz kalıp haklarımızdan vazgeçmemizin istenmesi, aldığımız eğitimin niteliksizleştirilmesi, yüzde 25’i işsiz olan genç nüfusa her gün yenilerinin eklenmesi, geleceksizlik… Bunların tamamı onların umurunda değil. Bu sorunları yaratanlar onlar zaten. Onlar için mevzu gençlerin sorunları olduğunda da metroda internete, hediye gigabytelara indirgenmiş bir durum olarak gündemlerine giren yüzeysel bir olgu sadece. Öğrencilerin aldığı eğitimin niteliğini tartışmayanlar, sigortasız, güvencesiz çalıştırılan gençleri görmezden gelenler ve gençleri işsizliğe mahkum edenler; ya kendilerini kahraman ilan edip çözümün kendilerinde olduğuna inandırmaya ya da şirin görünmeye çalışıp gençleri kandırmaya çalışıyorlar. Ancak bizler biliyoruz ki başka bir seçeneğimiz var.
Mecliste alınan kararlara bir göz atmak bile bazı şeyleri gösteriyor zaten. Şu ana kadar alınan kararların geçerliliğinin pek de uzun vadeli olmadığını ve karar alma sürecinde gençlerin katılımının sağlanmadığını, gençlerin fikirlerinin dikkate alınmadığını söyleyebiliriz. Fakat meclisi partilerin arenasına çevirenler çözümün kendilerinde olduğunu söylüyorlar. Ancak bizler biliyoruz ki başka bir seçeneğimiz var.
O meclisin büyük çoğunluğunda da bugün kar güdüsüyle doğaya ve insana düşmanmışçasına davrananlar ya da onların temsilcileri yer alıyor. Her geçen günde de karlarına kar katacak sözleşmeleri, projeleri ortaya koyarken; sistemin bekası için ellerinden geleni yapıp bizleri de bu sistemin sonsuza dek süreceğine inandırmaya çalışıyorlar. Ancak bizler biliyoruz ki başka bir seçeneğimiz var.
BİR OLMAKLA BAŞLAYACAĞIZ
Bir seçeneğimiz var! Bulunduğumuz her alanda yaşadığımız sorunlara karşı. Bize reva görülen, mahrum bırakıldığımız, yok sayıldığımız şeylere ve bunları her gün yeniden üreten sisteme karşı birleşerek mücadele ederek sorunları aşmanın yollarını birlikte çizmek. Yaşadığımız sorunlar “bir” değil ama biz bir olabiliriz. Bulunduğumuz alanlarda birlik olup kazandıkça görüyoruz birlikte olursak neler yapabileceğimizi.
Hem Bertolt Brecht’in dediği gibi “kurtuluş yok tek başına”; hem de İşçi B’nin dediği gibi “güzel günler gelmez bize, biz güzel günlere yürümedikçe.” Birlikte, yan yana; mücadele ederek yürüyeceğimiz güzel günlere…