Sovyetlerde müzik
Müziği yaşamdan ayıran eski sanat anlayışının içinden onu yaşamın bir parçası olarak üreten yeni anlayış yeşermiştir.
Fotoğraf: Spencer Imbrock /Unsplash
Çarlık Rusya rejiminde müzik, doğacak olan yeni dünyanın karşısında eskinin tozlu raflarına sımsıkı tutunan çarlığın politikalarından etkilenmiştir. Bu dönemde Rusya’da müzik üretimi, müziğin uzun süre gelişiminin garanti altına alındığı ve sürdürebildiği bir alan olarak çarlığın izni ve zevkleri dahilinde ayrıcalıklı bir konumdaki ilgi ve beğenilere göre ilerlemiştir. Bu alandan üretilen müzik içinde göremeyeceğimiz ve duymayacağımız halkın duygu ve isteklerini yansıtan operalar, besteler eskinin içerisinden yeşermiş ancak eskiyi ters yüz edecek olan 1917 Ekim Devrimi’ne kadar hak ettiği karşılığı bulamamıştır. Çoğumuzun kulaklarına “Şehrazat” ile ulaşmış 1800’lerin sonlarından Korsakov, San Petersburg konservatuvarındaki görevinden Çarlık rejimi tarafından rejimi desteklemeyen düşünceleri sebebiyle uzaklaştırılmış, eserlerinin çalınması tüm Rusya’da yasaklanmıştır. Rusya’nın ilk bestecilerinden olan Mikayil İvanoviç Glinka’nın besteleri soylularca küçümsenmiştir. Halkı yansıtan eserleri beğenilmemiştir.
YIĞINLARIN MÜZİK BİLİNCİYLE VAR OLAN KÜLTÜR
1917 Ekim Devrimi ile birlikte Sovyetlerde müzik, ilgileri ve yetenekleri artık serbest bırakılmış işçilerin, emekçilerin, gençlerin de ürünü haline gelir. Müziği yaşamdan ayıran eski sanat anlayışının içinden onu yaşamın bir parçası olarak üreten yeni anlayış yeşermiştir. Sosyalizmde müzik kültürü, sadece bestecilerin veya müzisyenlerin yetenekleriyle değil, geniş halk yığınlarının müziksel bilinciyle var olur. Bu bilincin geliştirilmesi, Sovyetlerde genel kalkınma planının bir parçasıdır. Tüm Sovyet halklarının müziğe ulaşabilmesi, müzik üretebilmesi için gerekli olanaklar sağlanmıştır.
Müzik kültürünün geliştirilmesi için opera ve tiyatro salonlarının, senfoni orkestralarının sayıları kalkınma planı çerçevesinde arttırılmıştır. Savaş sürecinde dahi konservatuvarlar kurulmuş, müzik okulları inşa edilmiş, korolar kurulmuştur. Müzik eğitimi her çocuk için 7 yıl zorunludur. Müzik eğitimine devam etmek isteyen çocuklar için köylerde ve şehirlerde ücretsiz müzik okulları yapılmış, müzik üniversiteleri kurulmuştur. Fabrikalarda, atölyelerde, askeri birliklerde ve büyük çiftliklerde senfoni konserleri düzenli olarak gerçekleştirilmiştir. 1950’li yıllardan önce içlerinde 400’den fazla kolektif çiftçiler korosu bulunan 97 bin amatör müzik çevresi kurulmuştur. Yüzlerce kültür kulübü ve evinde halkın müzik yapabileceği olanaklar sağlanmıştır.
SANATÇIYLA SANATSEVER ARASINDAKİ AYRIMIN KAPANMASI
Sovyet müziği, tüm toplumun duygularının dışavurumu olarak şekillenirken sosyalist toplumun inşasının araçlarından birisi olarak da tüm dünyaya meydan okumuştur. Sanatla sanatçının, sanatçıyla sanatseverin arasındaki ayrımın giderek kapandığı, insanın tüm yeteneklerinin açığa çıktığı bir sistemi inşa etmeye yönelik bir yaklaşımla 1934 yılında “sosyalist gerçekçilik” bir sanatsal tavır olarak ilan edilmiştir. Sovyet bestecisi Dmitri Kabalevski’nin anlatımıyla, “Sosyalist gerçekçinin sanatının görevi sadece gerçek dünyanın doğru yansıtılması olarak kalmaz; ayrıca bu dünyanın yorumlanması ve günümüzün öncü sosyalist fikirlerine uygun olarak dünyanın değiştirilmesi çabası içerisinde olunmasını içerir.”
Müzik yapabilmenin olanaklarının tüm Sovyet halklarına açılmış olması, Sovyet müziğinin müzik tarihine bıraktığı birikimin en önemli kaynağıdır. 1928’de bilim insanı Lev Theremin’in dünyadaki ilk elektronik müzik aleti olan Theremin’i üretmiş olması, mühendislik ve sanatın birleşimiyle elektronik müziğin temellerinin atılmasını sağlamıştır. Çok uluslu bir yapıda olan Sovyetlerde ulusların yerel müzikleri çok çeşitli müzik arşivlerini yaratmıştır. Shostakovich, Khachaturian, Prokofiev, Miaskovsky gibi müzisyenler hem yerel müziklerden etkilenmiş hem de bestelerinde toplumun ortak duygularını yansıtmışlardır.
Sovyet müziğinin yerel halk müziklerinden marşlarına, icat edilen yeni enstrümanlardan klasik müzik eserlerine kadar inceleyebileceğimiz pek çok birikimi var. Tüm toplumun çabasını içeren bu birikimin, felsefesini Marksizm’den alan sosyalist gerçekçi estetik anlayışının ürünü olduğunu söylemek de hata olmayacaktır. Farklı müzik akımlardan, halk müziğinden ve müzik tarihinden öğrendikleriyle gelişen Sovyet müziği, bugün bu birikimi ve halkın taleplerini yalnızca kâr amacıyla dikkate alan müzik endüstrisinden oldukça ileri örnekler de ortaya çıkarmıştır. Shostakovich’in deyimiyle “sanatın güçlü ve güzel sesini halkların cesur sesiyle birleştiren Sovyet müziği” emekçilerin yaratıcılığının ve kitlelerin etkinliğinin değiştiriciliğinin önemli bir örneğidir.
ADINI BARIŞA ADAYANLAR
Shostakovich, adını barışa adanmış yaşamıyla duyduğumuz bir besteci olarak çıkar karşımıza. Aynı zamanda SSCB Yüksek Sovyet Milletvekili olan Shostakovich, Nazi kuşatması altında kalan Leningrad’daki direnişi konu edinen 7.senfonisini “Ben 7.senfonimde gücüm yettiği ölçüde faşistlerin barbarlığına karşı koymaya çalıştım” şeklinde anlatmıştır. Sovyet müziğinin bir diğer önemli ismi Khachaturian’da “Spartacus” bestesiyle bilinir. Sovyetlerde müziği halkla buluşturmak üzere düzenlenen turnelere katılmıştır. Bu dönemin ünlü müzisyenlerinden olan Prokofiev de “Romeo ve Julliet balesi”, “Peter ve Kurt” operasıyla klasik müziğin sınırlarını aşmayı başarmıştır. Eserlerinde yerel Rus ezgilerini kullanan Prokofiev’in besteleri de Sovyetlerde müziğin gelişmesinde yerel halk müziklerinin etkisini göstermektedir.