30 Eylül 2020 03:00

İstihdam kaygısı bir yana dursun asıl mesele çocuk

“Sağlık bölümü hobi olarak okunmaz ve sağlığın basiti olmaz. Çocuk gelişimcilerin önceliği çocuk olmalı.”

İstihdam kaygısı bir yana dursun asıl mesele çocuk

Kaynak: Freepik/ rawpixel.com tarafından tasarlanmıştır.

Arzu AKSU

Hitit Üniversitesi

Son zamanlarda insanlar her türlü adalet arayışını sosyal medya üzerinden yapmaya başladı. Sosyal medyada bir ayı aşkın süredir mücadele veren bir meslek grubu var: Çocuk Gelişimciler. Bölümün öğrencileri, akademisyenleri, mezunları bölümün hak ettiği değeri görmemesinden ve ciddiyetinin farkında olunmamasından şikayetçi. Biz de bölümdeki arkadaşlarımızın temel kaygılarını ve taleplerini anlatabilmek için onlarla buluşuyoruz.

Hitit Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü 3. sınıf öğrencisi arkadaşımız sözlerine bölümünün Açıköğretim’e uygun olmadığını anlatan gerekçelerle başladı. “Bizler meslek grubu olarak 0-18 yaş arasındaki özel gereksinimli ve normal gelişim gösteren tüm çocuklarla ilgileniyoruz. Çok geniş bir alanımız olduğu için derslerimiz de buna bağlı olarak oldukça yoğun” dedi ve ardından durumu somut örneklerle ele aldı. “Uygulamalı derslerimiz 2. sınıf itibarıyla başlıyor ve bu derslerde çok titiz çalışmak zorundayız. Örneğin Çocuk Ve Edebiyat dersinde belirli bir yaş grubu için kapağından yazı puntosuna, kitabın içeriğine, kullanılacak görsellere, sayfa sayısına kadar her detayına dikkat ederek kitap tasarlıyoruz. 1. sınıftan itibaren örgün okuyan çoğu arkadaşım gibi gönüllü stajlara katıldım. 3. sınıftan itibaren ise farklı kurumlarda yapılmak üzere zorunlu stajlar başlıyor. Son sınıfta ise bitirme tezi yazıyoruz. Açıköğretim bünyesinde bu saydığım derslerin, uygulamaların birçoğu yok. Staj sadece son sınıfta konuyor. Sahaya inmeden çocuk gelişimci olunmaz” diyerek pratiğin önemini vurguladı. Ayrıca İstanbul Üniversitesi AUZEF Dekanı sosyal medyada bu bölümün YÖK’ten özel izin alınarak açıldığını belirtmesine yönelik arkadaşımız özel izinle açılması gerek bölümün nitelikli personele ihtiyaç duyduğunu AUZEF’in bu bakımdan karşılamasının zor olduğuna değindi.

TEK SORUN AÖF MÜ? ELBETTE HAYIR

Ayrıca istihdam sorununun de bölüm için kritik olduğuna dikkat çeken arkadaşımız, “İstanbul Üniversitesi 80 bin civarı Çocuk Gelişimi Bölümü öğrencisi aldı. Bu, yılda yaklaşık 40 bin mezun demek. Bu kadar fazla mezun verilmesi, KPSS’nin 2 yılda bir yapılması ve açılan kadroların yetersiz olması bizler için istihdam sorunu anlamına geliyor. Bizler Aile Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve MEB bünyesinde kadro alabiliyoruz. Üç bakanlıkta olmamıza rağmen açılan kadro çok az. Son alımlara bakacak olursak yıl içerisinde kamuda yaklaşık 100-200 arasında değişen bir kadromuz var.  Bu durum bizlerin gelecek kaygısını elbette artırıyor” dedi.

Çocuklara yönelik istismarın ve şiddetin arttığı zamanlardan geçtiğimizi belirten arkadaşımız, bu sebeple Çocuk Gelişimcilerin üzerine önemli bir görev düştüğünü ve bunun niteliksiz bir şekilde eğitiminin verilip hafife alınmasının toplum sağlığını tehlikeye düşürebileceğine dikkat çekti.

Selçuk Üniversitesi 3. sınıf öğrencisi Ayşe Nur konuşmasına “Uzun zamandır seçtiğim meslek için mücadele veriyorum. Bölümümüzün Açıköğretim’den verilmesine karşıyım” sözleriyle başladı. “Çünkü biz her ne kadar insanlar bizi sağlık personeli olarak görmese de evet sağlıkçıyız. 1. sınıftan itibaren anatomi, fizyoloji, çocuk nörolojisi gibi ciddi sağlık dersleri aldık. Bunlar bile bölümün Açıköğretim’e uygun olmayacağının ispatı için yetmez mi?​” sözleriyle aldığı derslerin ciddiyetini vurguladı. Bazı öğrencilerin AUZEF’deki bölümü hobi olarak okumak istediğine değinen Ayşe, “Ama biz biliyoruz ki sağlık bölümü hobi olarak okunmaz ve sağlığın basiti olmaz. Çocuk gelişimcilerin önceliği çocuk olmalı” şeklinde sözlerini noktaladı. 

Avrasya Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü mezunu olan Yonca Yiğit de bölümdeki pratiğe dikkat çekerek şunları söyledi: “Ben teorik ve pratik birçok dersi alarak mezun oldum. Benim için en önemli noktalardan biri bitirme tez projemdi. Çocukları ilgilendiren klinik bir alanda gerçekleştirdiğim bu proje yaklaşık bir yıl sürdü.  Proje üzerinde tez danışman hocamla birlikte çalıştık. Açıköğretime baktığımızda böyle bir durumun söz konusu olması imkansız. Çünkü var olan öğretim üyelerimiz ancak 7 bin civarındaki örgün öğrenciye yetecek kadar. Bu kişiler örgün öğrencilere ancak yetebiliyorken 80 bin 950 kişinin çocuğun gelişimine, sağlığına katkı sunacak tez veya saha çalışması yürütmesi, bunları inceleyecek yeterli öğretim elemanlarının bulunmaması bu alanda yeterli olacak kişilerin yetişmeyeceğini gözler önüne seriyor.”

İŞ İMKANIMIZ KISITLI

İş bulmanın zorluğundan söz eden Yonca, “Mezun olduktan sonra iş bulmakta çok zorlandım, binlerce arkadaşım işsiz. Atamalarımız az ve özelde de iş imkanımız kısıtlı. Sınav iki yılda bir yapılmasa belki bu kadar uzun süre işsiz kalmazdık. Umudumuz KPSS’den aldığımız puana bağlı” dedi ve ardından ise alanda niteliksiz elemanların varlığının toplum sağlığına zarar vereceği konusunda duyduğu endişeyi şu sözlerle dile getirdi: “Bugün atanan arkadaşlarım bile filyasyon ekibine dahil edildiler. Açıköğretimli birinin ilerde yine bu şekilde olağanüstü halde PCR testi alacağını düşünüyorum, felaket. Uygulamalı tek bir ders almamış biri, nasıl olağanüstü hallerde sağlık ordusuna mensup olup, çalışıp, yardım edebilir? Çocuğu merkezine alan, böylesi önemli bir mesleğe binlerce kişinin kontrolsüzce alınmasının toplum sağlığı açısından sakıncalı olduğunu düşünüyorum.

BİR ANNE GÖZÜNDEN

Çocuk gelişimcilerin sosyal medyadan yaptıkları etkinliklerde dikkat çeken bir kişi ise 4 çocuk annesi olan Burcu Atmanoğlu, “Ben bu bölümünün AÖF’te okutulmasına kesinlikle karşıyım ve karşı olmam için binlerce sebep var. Açıköğretim öğrencilerinin staj imkanları neredeyse yok ve işe başlayıp küçücük çocukların sorunlarının deneme yanılma yoluyla çözülmesini istemiyorum. Çünkü böyle bir şey minicik bedenler üzerinde kalıcı izler bırakır. Böyle önemli bir bölüme gereken değerin verilmemesi beni endişelendiriyor” dedi.

Evrensel'i Takip Et