Mücadelenin en önünde: Taylan Özgür
Takvim sayfaları 23 Eylül 1969 tarihini gösterdiğinde Taylan Özgür, Öğrenci Birliği Kongresine gitmek üzere geldiği İstanbul Üniversitesi'nde, Beyazıt Meydanı'nda arkasından vurularak öldürülür.
Halit Çelimli, Yusuf Aslan, M. Akgül, İrfan Uçar | Fotoğraf: Coşkun Eroğlu
KIVILCIM EFTELYA
İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ
Taylan Özgür… 51 yıl önce ardımızda bırakmak zorunda kaldığımız, 21 yıllık kısacık hayatının her anını mücadeleyle doldurmuş yiğit devrimci… Onun yaşam hikayesi 23 Şubat 1948’de Ankara’da başlar. Babası emekli bir subaydır. Ankara Atatürk Lisesinden mezun olur.
İŞÇİ VE GENÇLİĞİN KESİŞEN MÜCADELESİ
Avrupa’da esen 68 rüzgarı elbetteki Türkiye’yi de es geçmez. Türkiye’nin mücadele anlamında en hareketli olduğu 1968 ve sonrası dönemde; 10 binlerce işçinin örgütlendiği grevler, öğrenci gençliğin özerk ve demokratik üniversite talepleri çevresinde örgütlendiği öğrenci eylemleri, döneminin en çarpıcı hak arama mücadeleleridir. Aynı zamanda işçi ve gençliğin mücadele yollarının kesiştiği bir süreçten geçilmekteydi. Çünkü işçi sınıfının mücadelesi gençliğin mücadelesinden, gençliğin mücadelesi de işçi sınıfının mücadelesinden bağımsız düşünülemezdi.
ODTÜ Metalurji ve Malzeme Mühendisliği öğrencisi olan Taylan Özgür de gençlik mücadelesinden ve antiemperyalist mücadeleden geri durmaz. En ön saflarda yer alır. ODTÜ Sosyalist Fikir Kulübü ve ODTÜ Öğrenci Birliği Denetleme Kurulu üyesidir.
1969’da ODTÜ rektörü Kemal Kurdaş, ABD Ankara Büyükelçisi Robert Kommer’i ODTÜ’ye davet eder. Vietnam’da birçok işkence ve katliamlar gerçekleştiren ve bu yüzden “Vietnam Kasabı” olarak anılan Kommer’in gelişi ODTÜ öğrencilerinin tepkisine yol açar. Aralarında Hüseyin İnan, Yusuf Aslan, Sinan Cemgil ve Taylan Özgür’ün de olduğu binlerce öğrenci rektörlüğün önüne gelerek Kommer’in o çok güvenlikli arabasını ters çevirerek yakar. Böylelikle ODTÜ’lü öğrenciler “Vietnam Kasabı”na gereken cevabı verir. Bu eylem sonrasında aralarında Taylan Özgür’ün de olduğu 13 kişi tutuklanır. Taylan Özgür, 2 ay boyunca tutuklu kalır.
Takvim sayfaları 23 Eylül 1969 tarihini gösterdiğinde Taylan Özgür, Öğrenci Birliği Kongresine gitmek üzere İstanbul’un yolunu tutar. İstanbul Üniversitesi’ne gelen Taylan Özgür, güvenlik güçleri tarafından Beyazıt Meydanı’nda arkasından vurulur. 21 yıllık yaşamı Beyazıt Meydanı’nda öylece son bulur. Döneminin ilk öğrenci cinayeti olan Taylan Özgür cinayeti hala aydınlatılmadı.
GELİYORUZ!
O günlerden bugüne gençliğin talepleri temel olarak aynı denebilir. Parasız eğitim, özerk ve demokratik üniversite, bilimsel eğitim, bağımsız Türkiye, eşit işe eşit ücret…gibi talepler güncelliğini koruyor.
Derinleşen ekonomik krizle birlikte parasız eğitim talebi daha da yakıcı hale geliyor, artan genç işsizlikle gelecek kaygısı had safhaya ulaşıyor, gençlik umutsuzluğa düşerek –tıpkı Furkan Celep intiharında olduğu gibi- intiharın eşiğine gelebiliyor. Salgından kaynaklı uzaktan eğitimin yetersizlikleri eğitimi niteliksizleştirirken olanakların sağlanmaması, olanakların sağlanmasının öğrencilere bırakılması eğitimdeki fırsat eşitsizliğini açığa çıkarıyor. İkinci öğretim öğrencilerinin uzaktan eğitim görecek olmasına rağmen harç paralarının istenmesi ve üstüne zam yapılması, zaten yönetilemeyen salgın sürecinden kaynaklı boş cepleri adeta deliyor.
Şu anda üniversiteler açık olmasa da özerk ve demokratik üniversite de önemli bir güncel talep. Nice mücadeleler sonucu elde edilen ÖTK’ler, YÖK tarafından işlevsiz hale getirilmeye çalışılıyor; öğrencilerin istekleri göz ardı ediliyor.
Birtakım işlerde çalışmak zorunda kalan gençler salgın koşullarında daha ağır çalışmalara mecbur bırakılıyor. Maaş kesintileri, ücretsiz izne maruz bırakılarak adeta açlığa itiliyor, hasta olmasına rağmen çalışmaya devam etmekten başka yol da göremiyor.
Koronavirüs tedbirleri kapsamında gelir getirecek olan turizme kapılar sonuna kadar açıkken kültür-sanat etkinliklerine kapılar sımsıkı kapanıyor. Bu da gençliğin kendini ifade edip üretebildiği alanların kapanmasına sebebiyet veriyor.
Bugün tüm bu ve bunun gibi sorunları çözebilmek gençliğin birlikte hareket edip mücadele etmesinden geçiyor. Bizler biliyoruz ki birlikte mücadelenin getiremeyeceği hiçbir kazanım yok. Tıpkı Sinanların, Taylanların, Hüseyinlerin yaptığı gibi. Onlar bize bıraktıkları mücadele deneyimleriyle yaşıyorlar. Doğan her insana adları veriliyor ve onlar yeniden doğuyorlar. Sinan Cemgil, oğlunun ismini Taylan koydu; dedem dayımın ismini adını yaşatabilmek adına Taylan koydu… derken Taylanlar çoğaldı bu memlekette. Beyazıt’ta Taylan, Nurhak’ta Sinan, Ulucanlar’da Hüseyin, Suruç’ta Polen, Ankara Garı’nda Elif… Yeniden doğuyorlar ve çoğalarak geliyorlar. Geliyoruz!
“böyle kalır sanma devran
yola devam eder kervan
öldü Sinan, doğdu Taylan”
Omuzladık mücadeleni!