01 Ekim 2020 00:05

Mülteci kadınlar sömürü ve şiddet pençesinde yaşam mücadelesi veriyor

"Maddi yetersizliklerden kaynaklı mülteci ailelerin birer evde çok kalabalık şekillerde kalmak zorunda olduklarına, temel ihtiyaçlarını bile sağlamakta zorluk çektiklerine şahit olduk."

Fotoğraf: İnanç Yıldız / Evrensel

Paylaş

Bir STK çalışanı
İstanbul

İstanbul da sivil toplum kuruluşunda çalışan bir kadın olarak, şiddete uğrayan mülteci kadınların ve mülteci statüsü olmayan (kayıt dışı yaşayan) kadınların yaşadığı sıkıntılar üzerine tanık olduklarımı Evrensel gazetesine aktarmak istedim.

Çalıştığım STK’de kadın koruma alanında mülteci kadınlar üzerine yoğunlaşmış bir çalışma sürdürüyoruz. Farklı uyruklardan kadınlar (Suriyeli, Afgan, Iraklı ve Türkiyeli) pandeminin de etkisiyle kurumumuza daha da çok danıştı. Maddi yetersizliklerden kaynaklı mülteci ailelerin birer evde çok kalabalık şekillerde kalmak zorunda olduklarına, temel ihtiyaçlarını bile sağlamakta zorluk çektiklerine şahit olduk. Bu süreçte de temel ihtiyaçları konusunda başvuru yapan kadınlara destek sağlamada, devlet kurumlarının yardımlarına ulaşmalarında olanak geliştirmeye çalıştık. Kurum içi ve kurum dışı yönlendirmelerde bulunmakta, çoğu zaman diğer kurum ve kuruluşlarla birlikte hareket etmeye çalıştığımız bir durum söz konusu.

Şiddete uğrayan veya uğrama riski olan mülteci kadınların yasal danışmanlık süreçlerinde yanlarında olmaya, sosyal hizmet merkezlerinin şartlarının esnekleşmesini zorladık. Bu süreçte kadınlara refakat desteği, tercümanlık desteği, psikolojik danışmanlık desteği ve rehabilitasyon hizmeti verdik. Pandemi süreciyle kamu kuruluşlarına ulaşmakta zorluk çektik, sosyal hizmet personeli sayısının da düşmesinden kaynaklı şiddete uğrayan kadınlara çözüm üretmekte çok zorlandık. ŞÖNİM’in de (Şiddeti Önleme ve İzleme Merkezi) dışarıdan içeriye virüs almamak, koruma altında olanları da virüsten korumak veyahut yeterli sayıda oda bulunmaması gibi çeşitli gerekçeler sunup şiddet gören mülteci kadınların koruma, barınma talebini karşılamada yetersiz kaldığını söylemek eksik olmaz.

"KAYIT DIŞIYSAN HİÇBİR HAKKIN YOK"

Kayıt dışı olup da şiddete uğrayan veya uğrama riski olan kadınların, sağlık kurumlarında hiçbir hak talep edememesi durumu kaderine terk edildiği bir tabloyu gösteriyor bizlere. Tanık olduğumuz bir örnekte, hamile kaldığını öğrenen mülteci kadın, maddi yeterliliği olmadığından hamileliğini sonlandırmak istedi, ancak doktor “Bu kadının günahına ben ortak olmam” deyip hamileliğini sonlandırmadı. Böylece benzer tepkilerle karşılaşıp bir doktordan bir doktora savrulan kadın hamileliğini sonlandırması gereken zamanı aştı ve doğumu yapmak zorunda kaldı. Şahit olduğum bir başka örnek de kayıt dışı olup acil doğum durumunda devlet hastanelerine gidemediği için, özel hastanelere gitmek zorunda kalan bir mülteci kadın. Doğumu yapsa dahi doğumdan sonra da özel hastanelerin yüklü ödemelerini karşılayamadıklarında bebeklerini rehin burakma durumuyla karşı karşıya kaldılar ve ancak ödemeyi yaptıktan sonra bebeği geri alabildiler. 

Tüm bunların yanında mültecilerin ortak sıkıntısı olan kayıt dışı olma durumu, şiddete uğrayan mülteci kadınlar için çok daha can yakıcı. Çünkü sınırlardan geçemeyip ülkesine geri gönderilen kadınların parmak izinin alındığı ve bunun kayıtlara ‘Gönüllü geri dönüş’ olarak geçirilmesi, kaçak yollardan Türkiye’ye geri gelen mülteci kadınların ‘5 yıl boyunca geçici koruma statüsü’ alamamasına sebep oluyor. Bu durumdaki kadınlara STK, talep ettikleri yardımları karşılamada çok zorlanıyor.  

Mülteci işçi kadınların en çok yaptığı işlerin başında ev temizliği ve tekstil geliyor. Bu iş kollarında da sigortasız, güvencesiz koşullarda çalışıyorlar. Çalışma koşullarının zaten iyi olmadığı atölyelerde ya da gittikleri ev işlerinde neredeyse hepsi tacize uğruyor, emeklerinin karşılığı olan ücretleri de alamıyorlar. Kayıt dışı oldukları için de tehdit edilip, sınır dışı edilme korkusuyla da haklarını arayamıyorlar.

ŞİDDET, TACİZ…

Yine başka bir örnek; tekstil işçisi mülteci bir kadının, patronunun çocuk yaştaki kızıyla evlenmeyi istemesi üzerine tehdit edilmesi durumu var. Bu işçi kadın hem kayıt dışı yaşadığından hem kayıt dışı çalışmak zorunda olduğundan patronu tarafından polise şikayet edilmekle tehdit ediliyor. Hukuki süreç başlatmak istese dahi kayıt dışı olmasından bunu göze alamıyor, STK’ye başvurarak yardım talebinde bulunuyor bizlerden. Kayıtlı olan mülteci kadın ve çocuklar, şiddete uğradıklarında polise gidip şikayet etseler de polisin “Emin misiniz, bir baba çocuğuna bunu yapmaz” söylemlerini duyup evlerine geri gönderilebiliyorlar. Aslında mülteci kadınlar da hem yaşadıkları evlerde hem iş yerlerinde şiddete, tacize göz yummak zorunda kalabiliyor çoğu zaman. Neden? Çünkü kayıt dışı yaşıyorlar ve hayatta kalabilmeleri için sınır dışı olmamaları gerekiyor.

Mülteci olan kadınların yaşadığı problemler her ne kadar çoksa, mülteci statüsü olmayan kadınların problemleri daha da çok. Bugün mülteci statüsü olmayan kadınlar ne sağlık hizmetlerinden yararlanabiliyor, ne adli durumlarda hakkını arayabiliyor, ne de çocukları eğitim hakkına sahip olabiliyor. Zaten insanca yaşama koşulları dışında hayatlar sürdürüyorken, mülteci kadınlar ve mülteci statüsüne sahip olmayan kadınlar geçinme derdiyle şiddet kıskacında gidip geliyorken, bir de hayatta kalma mücadelesi vermek zorundalar!

ÖNCEKİ HABER

Belediye işçileri TİS sürecinin bir an önce başlamasını istiyor

SONRAKİ HABER

Türkiye'de son 24 saatte 65 kişi Kovid-19 nedeniyle yaşamını yitirdi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa