6 Ekim 2020 09:36
/
Güncelleme: 08:40

Kobanê eylemlerinde yakınlarını kaybedenler anlattı: Ölümleri ağırlaştıran cezasızlık

Kobanê protestoları sırasında yaşananlar aradan geçen 6 yılda hala aydınlığa kavuşturulmuş değil. Kobanê eylemleri sürecinde yakınlarını kaybedenler yaşadıklarını aktardı ve adalet istedi.

Kobanê eylemlerinde yakınlarını kaybedenler anlattı: Ölümleri ağırlaştıran cezasızlık

Nezahat Kale (solda), Bedrettin Kaceroğlu (ortada), Halime Gezer (sağda) | Fotoğraflar: MA

54 insanın hayatını kaybettiği Kobanê protestoları sırasında yaşananlar aradan geçen 6 yılda hala aydınlığa kavuşturulmuş değil. Bugüne dek sadece hayatını kaybeden 6 kişiye dair yürütülen soruşturma üç davaya konu oldu.

İzmir’in Bornova ilçesinde 7 Ekim günü yaşanan Kobani protestoları sırasında linç edilerek öldürülen 38 yaşındaki Ekrem Kaceroğlu ile ilgili dava yargılamasında da biri tutuklu 4 sanıktan birine beraat, diğer üçüne “olası kastla öldürme” suçundan 17 yıl hapis cezaları verildi.  Fakat dosyanın İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 4’üncü Ağır Ceza Dairesi tarafından bozulması üzerine yargılamaya yeniden başlandı. Altı yıldır yakalanamayan iki sanık hakkındaki yakalama kararı da yine mahkemece kaldırıldı.

Kobanê eylemleri sürecinde yakınlarını kaybedenler, yaşadıklarını Mezopotamya Ajansından Ahmet Kanbal, Sevda Aydın ve Ergin Çağlar'a anlattı.

"İNSANLAR ÖLMESİN DEDİĞİMİZ SOKAKLARI SİVİL FAŞİSTLER DOLDURMUŞTU"

Ekrem Kaceroğlu'nun babası Bedrettin Kaceroğlu, yaşadıkları Muş’un Bulanık ilçesine bağlı Dokuzpınar köyünden gördükleri baskılar nedeniyle 1982'de İzmir'e geldiklerini aktarıyor. Geldikleri bu kentte oğlunun katledilmesine dair duyduğu acıyı "O zamanlar seviniyorduk, medeni bir memlekete gideceğiz diye ama maalesef bize burada da insanlık yoktu" sözleriyle dile getirdi.

Devlet baskısı ve şiddetinden dolayı barış talebiyle yıllardır kentteki eylemlere katıldığını, Kobanê için yapılan eylemlere de yine barış talebiyle oğlu ile birbirlerinden habersiz katıldıklarını söyleyen Kaceroğlu, oğlunun linç edilerek hayatını kaybettiği o günü şöyle anlattı: "Kobane için yapılan eyleme Ekrem'in de geldiğinden haberim yoktu. Basın açıklaması yapacak, barış talep edecek ve dönecektik. Bir çatışma, linç olmasını beklemiyorduk. Fakat 'insanlar ölmesin' dediğimiz sokakları sivil faşistler doldurmuştu, birden bizleri linç etmeye başladılar. O esnada kurşun sesleri duyduk. O kurşunlardan birinin Ekrem'e isabet ettiğini orada öğrendim. Koşup olduğu yere doğru gittim, yerde yatıyordu. Etrafta polis olmasına rağmen, yaralı olmasına rağmen tekmeleniyordu. Ekrem'i alabilmek için çok uğraştım ve bir şekilde hastaneye kaçırabildik. 12 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra hayatını kaybetti."

"ÇOCUĞU KİMSEYE DÜŞMANLIK BESLEMESİN DİYE KAÇAMAK CEVAPLAR VERİYORUZ"

Oğlunun geride kalan eşi ve üç çocuğunun hâlâ yaşadıkları travmayı atlatamadığını belirten Kaceroğlu, "Çok güzel bir babaydı. O dönem yaşı küçük olan çocuğu şimdilerde büyüdü, babasının neden öldüğünü soruyor. Kimseye düşmanlık beslemesin diye kaçamak cevaplar veriyoruz. Ekrem çok hoş bir evlattı, bir çay ocağı işletiyordu. Komşu esnafların arasında sağcılar da vardı, en sık onlar geldi taziyemize, o kadar sevdirmişti kendini. Ekrem yaşarken evimiz düğün evi gibiydi, şimdi her günümüz yasla geçiyor" diye konuştu.

Yaşanan her acının ardından belki barış gelir diyerek ümitlerini koruduklarını ancak iktidarın Kürtlere düşman gibi davranmaya devam ettiğini belirten Kaceroglu, “Biz barış istedik hep. Evladımız öldüğünde bile hiçbir ananın ağlamaması için belki bu son dökülen kan olur, barış gelir diye ümit ettik ama öyle olmadı. Daha sonra da nice Ekremler hayatını kaybetti. İnsanlarımız helikopterlerden atılıyor, mezarlıklarımız tahrip ediliyor, annelere çocuklarının bedenleri kargo kutularında gönderiliyor, vekillerimiz tutuklanıyor, belediyelerimize kayyumlar atılıyor, binlerce insanımız cezaevlerinde tutuluyor. Herkes için barış ve demokrasi isteyen Kürt halkı bu düşmanlık karşısında yalnız bırakılıyor. Ne CHP ne de başka bir muhalif kurum gerekli tepkiyi göstermiyor. Oysa hiçbir oy, bir annenin gözyaşından daha da değerli değildir. Bizleri öldürebilir ama ne annelerimizi, ne de ailelerimizin parayla iradesini alamazlar" dedi.

19 YAŞINDA ÖLDÜRÜLDÜ

Kobanê protestoları sırasında yaşamını yitirip aradan geçen 6 yılda failleri bulunmayanlardan biri ise Diyarbakır’da 7 Ekim günü silahla vurulması sonucu yaşamını yitiren 19 yaşındaki Süleyman Kale.

Hizbullah üyeleri tarafından öldürüldüğü yönünde bilgiler bulunan Süleyman’ın annesi Nezahat Kale, insanlara, doğaya ve canlılara duyarlı olduğunu dile getirdiği oğlunu şu sözlerle anlattı: “Çok cesur ve merhametliydi. Sokaktaki aç kedilerin yanına oturup onlara ve mama verirdi, kuşlar balkona geldiğinde yemek verirdi. Bizleri, kardeşlerini, komşularını herkesi çok severdi, kimseye kin ve nefret duymazdı. Herkes onu çok seviyordu, zaten ne geldiyse başına sevmekten geldi."

"KOBANÊ DÜŞTÜ DÜŞECEK" DEYİNCE KİMSE ÇOCUKLARINI TUTAMADI

Süleyman’ın Kobanê’de yaşananlar karşısında da duyarsız kalamadığını ifade eden anne Kale, oğlu ve diğer gençleri sokağa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın "Kobanê düştü, düşecek" sözlerinin sürüklediğini ifade etti. Anne Kale, “O zamanlar Kobanê protestoları vardı. Erdoğan, ‘Kobanê düştü düşecek’ deyince kimse çocuklarını tutamıyordu. Olaylardan dolayı çok korkuyorduk. İnsanların ölmesini, savaşın ve şiddetin sona ermesini istiyorduk. Eve çağırıyorduk gelmiyordu. Onu tutamıyorduk” diye konuştu.

Protestolar sırasında silahla vurulan oğlunun hayatını kaybettiğini televizyondan öğrendiklerini anlatan anne Kale, sonrasında morga gidip ölü bedenini aldığı ve toprağa verdiği günden bu yana faillerinin ortaya çıkarılması beklentisinde.

BİLAL GEZER DOSYASI 6 YILDIR "GİZLİ"

Protestolarda hayatını kaybedip failleri bulunamayan bir diğer isim, Mardin’in Dargeçit ilçesinde 8 Ekim günü öldürülen bir çocuk babası Bilal Gezer.

Ölümüne dair başlatılan soruşturma dosyasında 6 yılda 4 savcı değişti ama “gizlilik” kararı kaldırılmadı. Olaydan 2 ay sonra bir Facebook hesabından Bilal Gezer’in öldürülmesine ilişkin "Abinizi kimin öldürdüğünü biliyorum" şeklinde bir mesaj geldi. Aile mesajı savcılığa teslim etti ancak sonuç alınamadı. Olaydan 5 yıl sonra ise, aileye sahte bir Instagram hesabından "Abiniz gibi sizi de öldüreceğiz" şeklinde bir tehdit mesajı gönderildi. Bunun üzerine Dargeçit Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan suç duyurusuna ilişkin de herhangi bir gelişme yaşanmadı.

KARAKOLUN ÖNÜNDE VURULAN KARDEŞİ FELÇ KALDI

Bilal Gezer’in defnedilmesinin ardından faillerinin karakolda olduğu duyumu üzerine karakol önüne giden kardeşi Emin Gezer de, açılan ateş sonucu ağır yaralanıp felç kaldı. 4 kolluk görevlisi hakkında Midyat Ağır Ceza Mahkemesi’nde 2016 yılında açılan davada “kolluk kuvvetlerinin olay esnasında ateş açmasında kasıt olmadığı, olayın gelişimi bakımından yaşadıkları heyecan, korku ve panik hali ile hareket ettikleri” gerekçesi ile ceza verilmesine yer olmadığına karar verildi. Dosya Yargıtay’da gönderildi.

Bu yaşananların ardından üzerlerindeki baskı daha da artan aile fertlerinden ikisi sonraki yıllarda farklı suçlamalarla tutuklandı.

ANNESİ: KIYAMETE KADAR HESABINI SORACAĞIM

Bir oğlunu kaybeden, bir oğlu felç bırakılan ve iki çocuğu cezaevine konulan anne Halime Gezer, öldürülen oğlu Bilal’in çalıştığı Batman’dan Kurban Bayramı dolayısıyla Dargeçit’e geldiğini belirtti. Oğlunun arkadaşları ile bayramlaşmak için evden çıktığı sırada silah seslerinin geldiğini anlatan Gezer, silah seslerinin geldiği yere gittiklerinde oğlunun silahla vurulduğnu ve hastaneye kaldırıldığını öğrendiğini aktardı. Oğlu Bilal’i öldürenlerin, Emin’i felç bırakanların cezalandırılmasını istediklerini söyleyen anne, hükümet yetkililerinin hayatını kaydeden oğlundan hiç bahsetmemelerine de öfkeli. “Kıyamet gününe kadar hesabını soracağım” diyen anne Gezer, failleri ortaya çıkarılmayan ölümler nedeniyle HDP’lilerin hedef alınmasına anlam veremediğini dile getirdi. (HABER MERKEZİ)

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Kamuda işçiden gizli pazarlık

Kamuda işçiden gizli pazarlık

Türk-İş ve Hak-İş’in üç genel başkan yardımcısı, 600 bin işçiyi kapsayan kamu toplu sözleşme görüşmeleri için önümüzdeki hafta Çalışma Bakanlığına sunmak üzere zam talebini belirledi. Ancak zam oranı açıklanmadı. Pazarlığı yapılacak rakamdan haberi olmayan işçiler tepkili: “Neyi kimden gizliyorsunuz, taslağı açıklayın.”

22 bin 131 TL Türk-İş'in belirlediği açlık sınırı

72 bin TL Türk-İş'in belirlediği yoksulluk sınırı

30 bin TL Kamu işçisinin ortalama ücreti

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen'in tutukluluğuna yapılan itiraz "kaçma şüphesi" gerekçesiyle reddedildi.

Evrensel'i Takip Et