07 Ekim 2020 00:56

Eğitim emekçileri yazdı: Uzaktan eğitim iş yükünü artırdı

Maaşları yük olarak görülen ve ek ders ücretlerine göz dikilen öğretmenler, veliden, öğrenciden, okul idarelerinden sürekli gelen talepler yüzünden isyanda.

Eğitim Sen İstanbul Şubelerinin basın açıklaması

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Sultan SAYGILI
Eğitim Sen Ankara 1 No’lu Şube Denetleme Kurulu Üyesi

Pandemi süreci ve uzaktan yapılan eğitim öğrenciler arasında eşitsizlikleri derinleştirdi. Sağlıkçılara yapılan benzer uygulama öğretmenlere de yapılmaya başlandı. Önce emekleriniz ödenmez diyerek emekleri gerçekten ödenmediği gibi maaşları yük olarak görülmeye başlandı. Esnek çalışmak zorunda bırakılan öğretmenler, gecesi gündüzü olmayan şartlarda çalışırken emekleri yok sayılarak şimdi de ek derslerine göz dikildi.

Eğitimciler pandemi sürecinde uzaktan canlı dersler verirken farklı sorunlar yaşıyor. Çocuklarının canlı dersi olan, yaşlı bakım sorumluluğu üzerinde olan, hastası olan, engelli çocuğu olan kadın ve erkek eğitimciler uzaktan eğitim sürecinden farklı etkilendi.

Eğitimci olan anne babaların okula devam eden çocukları var ise uzaktan eğitime katılmak ve canlı ders vermek konusunda sorunları büyük, ortamı ise oldukça gergin. Evde her bir birey için ayrı telefon bilgisayar/tablet yoksa çatışma büyük ve bu durumun sürdürülebilirliği imkansız. Belki pandeminin ilk zamanlarında bu kısıtlı imkanlarla sürdürüldü fakat daha uzaması evde gerginliği daha da artırıyor. Canlı ders saatlerinin hazırlığı, sonrasında bunların kontrolünün yapılması, hem cep telefonu hem de bilgisayar ya da tabletin ders veren ve alan bireyler için bir zorunluluk haline geldi.

Anne ya da babadan biri öğretmen ise kendi dersleri yanında çocukların derse katılımını sağlamak, ihtiyaç gösterdiği zaman hem kendi çocuklarının hem de öğrencilerin yanında olmayı başarabilmek gerekiyor.

Canlı ders yapan öğretmen kendisine ayrılmış bir saat olmadan günün neredeyse tamamında okuldan, öğrencilerden, velilerden gelen mesaj yazışma ve dersleri takip ederken kendi çocuğu için de benzer durum söz konusu olduğu için öğretmenler isyanda.

Küçük çocuğu olan öğretmen arkadaşımız evde canlı bağlanırken çocuğunun canlı ders sırasında odaya girip çıkması dolasıyla öğrencilerin ve kendisinin dikkatini dağıttığını, bu nedenle okula gelerek canlı derslerini yaptığını söylüyor. Zoom programı ya da uzaktan yapılacak eğitim ile ilgili olarak öğretmenlere hizmet içi eğitimin verilmemesini eksiklik olarak görüyor ve el yordamı ile oradan buradan bu eksikliğini tamamlamaya çalışıyor.

ENGELLİ ÇOCUĞUNU FİZİK TEDAVİYE GÖTÜRMEK İÇİN GECE ÇALIŞIYOR

Bir başka öğretmen kendisinin engelli bir çocuğu olduğunu ve eşinin de öğretmen olmasından dolayı canlı derslerin ve öğrenci, veli, okul idaresi ile yapılan yazışmaların sabah başlayıp gece geç saatlere kadar devam ettiğini anlatıyor. Bu nedenle çocuğunu fizik tedaviye götürmek için programı ile ilgili değişiklik yaptırmak için bir hayli uğraştığını, bu defa geç saatlere kadar uzayan dersler nedeniyle çocuğunun gün boyu televizyon karşısında oturmasına vicdanı el vermediğinden pandemiye rağmen kreşe verdiğini, çocuğunu bu süreçte ihmal ettiğini söylüyor.

“Canlı derslere erişim problemleri, malzeme eksiklikleri ve imkansızlıklar nedeniyle öğrencilerin neredeyse yarısına yakını derslere katılmıyor. Katıldığı için şanslı olan öğrencilerin bir kısmı mikrofonu, bilgisayarı ya da tableti olmadığından derse cep telefonu üzerinden, oldukça yetersiz şartlarda katılıyor. Soru sormadan dersi dinliyorlar. Bir öğretmen olarak bu eşitsizlikler karşısında çok mutsuz ve çözümsüzüm” diyor.

EVDEKİ KAVGA DERSE YANSIYOR

Çocukların ders ortamları da eğitime uygun değil, evde kalabalık, gürültülü bir ortamda dersleri takip etmeye çalışırken evdeki bağırış çağırış ve gürültü ders esnasında çocuk söz aldığında duyuluyor. Anne babanın çocuğu azarlaması gibi sorunlar da yine canlı dersler sırasında rastladığımız şeyler oldukça fazla.

Bir öğretmen de EBA dışındaki çevrim içi platformların güvenli olmadığını ders esnasında araya girenlerin olduğunu küfür vb. müdahalelerin olduğunu, ilk defa aldıkları sınıflardaki öğrencileri tanımadıkları için müdahale edene kadar zaman geçtiğini anlatıyor.

SORUNLARI OLAN ÖĞRENCİLERİMİZ EVE KAPANDI

Bir başka öğretmen ise “Şimdiye kadar yüz yüze eğitim veriyorduk. Uzaktan eğitime ne materyallerimiz ne de konu anlatımımız uygun. Bu konuda herhangi bir kurs almadık, çocukların karşısına geçip mekanik bir şekilde anlatıp ekranı kapatmak mümkün değil. Göz teması kurmadan derse devam etmek vicdanımı sızlatıyor. Derse katılanlar arasında eşitsizlik var. Hele bir de sorunlu öğrencilerimiz vardı ki; pandemiden önce rehberlik ederek, anlamaya, yönlendirmeye çalışarak sürdürüyorduk. Pandemi ile birlikte sorunlu öğrencilerimiz sorunlarıyla evlerine kapandı, onlara rehberlik edemiyoruz. Telefon ile görüşmelerimiz oluyor fakat gözlerine bakmadığımız, sürece öğrenciye ulaşmakta bir hayli zorluk çekiyoruz” diyor.

İki çocuğu canlı derse giren ve eşi de meslektaşı olan bir öğretmen, hem kendi derslerine yetişmek hem de çocukların dersini takip etmek zorunda oldukları için çok gergin olduklarını anlatıyor. Bazen canlı derslerin çakıştığını belirten öğretmen, bu durumda da yeni bir bilgisayar ya da tablet alma arayışına girdiklerini, piyasada bilgisayar bulamadıklarını, her şeye zam geldiğini söylüyor.

“Programlar darmadağınık, hafta sonu dahil dersler konmuş. Biz bile tükenme noktasındayız ki; öğrencileri düşünemiyoruz. Bir nesli kaybediyoruz” diyerek bir yığın sorunu dile getiren öğretmenler, özel okul sahibi birinin Milli Eğitim Bakanı olmasının da problem olduğunu ama bakan açısından ne sorun ne de panik olduğunu söylüyor.


ZOR BİR SÜREÇ YAŞIYORUZ

Küçükçekmece’den bir öğretmen

Öğrenciler ve veliler açısından en önemli sorun, sosyoekonomik düzeyin düşük olduğu ailelerde internete ve tablet bilgisayar gibi teknolojik araçlara erişimde yaşanıyor. Bunun yanı sıra telefonla bağlananlar için de bir verimden söz etmek mümkün değil. Küçük bir ekrana sıkışmış canlı derslerde öğrencinin gerek öğretmenin sunumunu dikkatle izlemek aynı zamanda ekran üzerinden yapılan materyal paylaşımını dikkatle incelemesi ne yazık ki sorunlar yaratıyor. Uzun süreler ekran karşısında öğrencinin ders anlatımlarına dikkat kesilmesi de pedagojik ve ruhsal açıdan sorunlar yaratıyor. Çünkü verilen ders içeriklerine hedef kazanım çerçevesinde ulaşmaya çalışmak için yüz yüze eğitimden farklı olarak ekstra bir çaba gösterilmesi gerekiyor. Bu da öğrenmenin gerçekleşmesini güçleştiriyor. Güçlenen bu durum öğrenciler için bir stres ve kaygı faktörü olarak işlev görüyor ve öğrencinin derse aktif katılımını sınırlandırıcı bir faktör oluyor. Hiç erişemeyenler için fırsat eşitsizliğini daha güçlendiriyor ve ne yazık ki bu konuda kurumlar tarafından çözülen bir durum söz konusu değil. Aynı zamanda sosyoekonomik düzeyin düşük olduğu ve teknoloji erişimine ve kullanımına uzak olan aileler açısından bu araçların kullanımına ve sürece uyum sağlamak açısından da zorlayıcı sorunlar ve buna bağlı olarak okul hayatından vazgeçişler yaşanıyor.

Öğretmenler açısından ise durum tam bir fecaaat. Yüz yüze eğitimden çok daha zor bir süreç yaşanıyor. Nerdeyse tüm gün çalışıyorsunuz. Telefonunuz hiç susmuyor. Sürekli aktif kılındığınız bir süreç var. Velilerden, öğrencilerden, okul idarelerinden sürekli talepler geliyor ve bu talepleri karşılamanız isteniyor. Sınırsızca ve keyfi uygulamalar yaşanıyor. Gereksizce okula çağrılmaktan tutun da angaryaya kadar pek çok iş öğretmenlerin üzerine yükleniyor. Örneğin EBA’ya ders tanımlamaları yapılırken okula davet edilip ders defteri doldurmanız isteniyor. Halbuki süreç uzaktan eğitim ve yaptığınız her işlem EBA üzerinden kayıtlı. Yani EBA aslında yeni süreçte ders defteriniz. Çökmediği koşullarda tabii. Bunun yanı sıra kervan yolda düzülür hesabı sürekli yok şu kadar ders yapacaksınız yok bu kadar yapacaksınız diye değişen ve gelen yazılar. Herkesin kafasının karışık olduğu bir süreç yaşanıyor MEB’de. Çünkü MEB’in merkezi olarak sürece ilişkin yapılması gereken usul ve esaslara ilişkin bir ön hazırlık yapmadığı çok net görülüyor. Her türlü senaryoya hazırız denilip aslında hiçbir şeye hazır olmadığımızı gelen yazılardan anlıyoruz. Çünkü bir gelen yazı diğerini yalanlıyor. Öyle değil böyle olacaktı aslında şu şeklinde...

Son yayımlanan ek ders yönetmeliği de cabası. MEB öğretmenin elde ettiği ek ders gelirini nasıl yaparım da vermem derdinde. Yapılan canlı derslerin öncelikle maaş karşılığı sayılması yine hafta sonu yapılan derslerin maaş karşılığını öncelemesi rehber öğretmenlerin ek ders alabilmesinin ancak okula geldiği koşullarda olabileceği, öğretmenlerin genel idari izinli sayılmayarak ek ders verilmesinin engellenmeye çalışılması gibi tutumlar öğretmenlerin motivasyonlarını da olumsuz etkliyor.


ÜCRETLİ ÖĞRETMENLER İŞSİZ KALDI

Küçükçekmece’den bir öğretmen

Şu anda okullarda büyük bir karmaşa hakim. Bugün alınan karar yarın iptal edilebiliyor, bundan dolayı okul idarecileri ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar.

Öte yandan öğrenciler canlı derslere ulaşamıyorlar. EBA sistemine ulaşamayan öğrencilerin büyük bir kısmı yoksul semt veya mahallelerde yaşayan çocuklar. Ben de böyle bir semtin böyle bir mahallesinde öğretmenlik yapıyorum.

Uzaktan eğitiminin birçok sorunu var ve bu nedenle dersler verimli işlenemiyor. Bu sorunlardan birkaçını sıralayacak olursak ilk sıraya teknik ve yazılımsal sorunları yazabiliriz. Bize tanımlanan yarım saatin yaklaşık 10 dakikası teknik nedenlerden dolayı derse bağlanamama sorunu ile geçiyor. Tam bağlandım dediğin anda bağlantı kopabiliyor.

Esnek çalışma ise başka büyük bir sorunumuz. Örneğin bir dersim 11.30’a tanımlanırken aynı gün diğer dersim 18.50’ye tanımlanmış. Daha ilginç örneklere değinecek olursak geçen dönemde pazar günlerine ve resmi tatillere de ders tanımlandı. Bazı öğretmenler 23 Nisan, 1 Mayıs ve 19 Mayıs’ta canlı ders yapmak zorunda kaldılar.

Bakanın öğretmen maaşları ile ilgili açıklamalarını tam bir skandal olarak değerlendiriyorum. Bakan göreve başladığı zamanlarda yaptığı şirin açıklamalarla neredeyse bütün öğretmenlerin sempatisini kazanmıştı. Bakanın öğretmen maaşlarını bir yük olarak değerlendirmesi çoğu öğretmenin bakana bakışını değiştirdi. Öğretmenler Ziya Selçuk’u eskisi kadar sempatik bulmuyor. Ve aslında bakanın bu açıklamaları eğitime ayrılan ödeneğin ne kadar az olduğunun bir itirafıdır. Bakan ödenek yok diyemediği için suçu öğretmen maaşlarında bulduğunu düşünüyorum. Eğitime ayrılan ödenek gerçekten de çok az. Okullar borç içerisinde. İdareciler sabun almak için bile okul aile birliklerinden para gelmesini bekliyor.

Bakan öğretmenlerin maaşlarını bir yük olarak görüyor ama uzaktan eğitimle birlikte öğretmenlerin kırtasiye masraflarının arttığını, maaşların aynı kaldığını bilmiyor herhalde. Birçok öğretmenin bilgisayarı canlı ders sistemini kaldırmadı ve yeni bilgisayar almak zorunda kaldı. Ayrıca daha verimli ders işleyabilmek için grafik tablet alan öğretmenlerin sayısı da azımsanmayacak kadar çok. Ve bu dönemde ek dersler de ödenmeyecek. Zaten yoksulluk sınırının altında maaş alıyoruz, bir de bu sorunlar içinde borçlarımızı nasıl ödeyeceğiz diye kara kara düşünüyoruz.

Eğitim sistemi ile ilgili büyük sorunlardan biri de ücretli öğretmenlikle ilgilidir. Ücretli bir öğretmen kadrolu bir öğretmenle aynı işi yapıyor, hatta daha fazla çalışıyorlar. Buna rağmen aldıkları ücret asgari ücret kadar bile etmiyor. Bu dönem uzaktan eğitimle birlikte ücretli öğretmenlikle geçimini sağlayan öğretmenler işsiz kalmıştır. Ayrıca uzaktan eğitimde ücretli öğretmenlerin okuttuğu sınıfların kadrolu öğretmenlere verilmesi dersin verimliliğini daha da düşürecektir. Çünkü böyle bir canlı derse yüzlerce öğrenci tanımlanabilecek bu da öğretmen öğrenci iletişiminin kopmasına neden olacaktır.


EĞİTİM SENDİKALARI SÜRECE DAHİL EDİLMELİ

Beylikdüzü’den bir öğretmen

21 Ağustos’ta öğretmen seminerleri başlamıştı ve okullarda hijyene dair gözle görünen bir şeyin olmadığını o gün gördük. Birkaç maske ve el dezenfektanıyla bu işin gitmeyeceğini ve bulaş riskinin öğrenciler gelirse bu şartlarda hızla yayılacağını düşündük. Bu süreçte EBA üzerinden ve yüz yüze destekleme yetiştirme kursları verilmeye başlandı ama bu eğitimlerin ek ders karşılıkları telafi eğitimi üzerinden ödenmeyeceği anlaşıldı. Son yıllarda eğitim emekçilerinin maaşlarının, alım gücünün düşmesi, hayat pahalılığı ve ev kiralarının anormal artması öğrermenleri ek işlere itmiş durumda (Özel ders yayınlara soru hazırlama vs.). Ek derslerin bu süreçte verimeyeceğine dair yazılar yayılmasına rağmen hâlâ net bir açıklama yapılmadı.

Öte yandan EBA üzerinden canlı derslerin verimlilik açısından vasat olduğu, internet altyapılarının yetersizliği öğrenci ve öğretmenlerin EBA’ya bağlanamadığını, velilerin birçok defa idareleri sıkıştırdığını biliyoruz. Hatta burada yine suçlu olan öğretmenler oluyor ya da böyle bir algı yaratılıyor. Tıpkı maaşını alıp yatan öğretmenler gibi bir algı. Öncelikle 6 aydır her şey hazır diyen MEB buna bir cevap olmalı, öğretmenler ve idareleri velilerle karşı karşıya getirmek ciddi bir sorun. EBA üzerinden evde interneti olmayan, yeterli altyapıya sahip olmayan ya da bir evde birden çok çocuk varken yeterli PC tablet veya telefon yoksa nasıl bu öğrenciler EBA’ya ulaşacak ve nasıl eşit eğitim alacaklar? Oysa maddi durumu iyi aile çocukları özel okullardan yüz yüze ve zoom üzerinden eğitimden faydalanıyor, buradan da eğitim eşitsizliğinin nasıl sınıfsal olduğunu görüyoruz. Öte yandan bilgisayar başında geçirilen vakitler (4-6 saat gibi) cocuklarda ciddi travmalara, bağımlılıklara yol açıyor. Geçen sene çocuklara 1 saat bilgisayar başı diyenler bu sene EBA üzerinden nasıl 4-6 saat ders anlatılmasını istiyorlar. Bu ciddi bir çelişki.

Okullarda yeterli hijyenik koşullar acilen oluşturulmalı. Öğretmenler ve öğrencilere düzenli her hafta ücretsiz test yapılmalı, bilgisayar, internet gibi birçok öğrencinin ulaşamadığı olanaksızlıklar acilen sağlanmalı, öğretmenleri maaş üzerinden değil eğitim emekçisi ve sistemin en önemli ögesi olarak gören yerden bakıp gerekli hakları verilmeli (zam, ek ödeme, itbar...), eğitim sendikaları sürece dahil edilip ortak görüş alınmalı, ailesi çalışamayan öğrenciler acilen tespit edilip gerekli yardımlar yapılmalı, mülteci çocuklara yönelik eğitimler diğerlerinden farklı olmamalı, kamu emekçisi öğretmen idareci ve memurların yükleri bu süreçte azaltılmalı.

ÖNCEKİ HABER

Van'da bilekleri kaçakçılar tarafından kırılan mülteci tedavi edilmeyi bekliyor 

SONRAKİ HABER

Kızlarına cinsel istismarda bulunan erkeğin iddiasını Adli Tıp raporu yalanladı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa