11 Ekim 2020 00:13

Avrupa'nın Gündemi | Almanya güvenlik birimlerinde ırkçılık virüsü

Almanya’da güvenlik birimlerinde ırkçılığı mercek altına alan ilk rapor açıklandı. Fransa’da tekeller salgın dönemi kârlarına kâr katıyor. Britanya’da hükümet politakalarına öfke ve direniş gündemde.

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Almanya’da güvenlik birimlerinde ırkçılığı mercek altına alan ilk rapor açıklandı. Rapora göre poliste 380, orduda 1064 şüpheli vaka bulunuyor. İçişleri Bakanı Seehofer, emniyet teşkilatında endişe uyandıracak ırkçı, aşırı sağ yapının olmadığını, söyleyip “münferit olaylar”dan söz ederken teşkilat içinden bile raporun sadece buz dağının görünen yüzü olduğu eleştirisi getiriliyor.

Kovid-19 salgınının ikinci dalgasının hızla geliştiği şu günlerde Fransa’dan çevirdiğimiz yazı kapitalist tekellerin bu salgını kullanarak kârlarına nasıl kâr kattıklarını işliyor.

Britanya’da yükselen günlük enfeksiyon oranı uzun süredir söylenen ikinci dalganın habercisi. Başından bu yana pandemiyle mücadelede yanlış ve yandaşları çıkarına kararlar alan, bu kararları almak için pandemi yasalarıyla karar yetkisini kendi elinde toplamaya çalışan muhafazakar hükümete karşı yerel yönetimlerde ve diğer kurumlarda tepki ve direnç artıyor.


DÜŞMAN SAĞDA: HUZUR KAÇIRAN ‘MÜNFERİT OLAYLAR’

Stephan ANPALAGAN
Neues Deutschland

Pek de uzun olmayan bir zaman önce bir Alman Federal İçişleri Bakanı, tehlikeli bir durumla ilgili bir soruya; “Bu cevaplardan bazıları halkı rahatsız edebilir” sözleriyle yanıt verdi. Soru uluslararası bir futbol maçının kimsenin tam olarak bilmediği tehlikeli bir durum nedeniyle iptali hakkındaydı. İçişleri Bakanı, bunun ne tür bir tehlike olduğunu, siyasi amaçlı suç, terörizm veya holiganlardan mı kaynaklandığını söylemek istemedi. Belki kendinden tam olarak emin olmadığı için, belki de cevap ona pek uymadığı için. Tavrını şu şekilde açıklıyor: “Alman halkından bana ve güvenlik yetkililerine güvenmesini istiyorum. Bu kararı vermek için iyi nedenlerimiz olduğunu bilmeliler.”

Ortada halkı rahatsız edecek cevaplar, İçişleri Bakanlığı ve güvenlik yetkililerine olan inancın sarsılabileceği ve daha fazlasını bilmek isteyen bir halk var.

İçişleri Bakanı artık aynı zamanda vatanı koruma bakanı, adı Horst Seehofer ve bir sorunu var: Geçmişte resmi tehditler içişleri bakanı, güvenlik yetkilileri ve istihbarat servislerinin siyasi duruşuyla uyumluydu: Düşmanlar solcular, yabancılar ve Müslümanlardı. Diğerleri örneğin Naziler veya polis memurları sorun değildi. Hele de aynı zamanda polis memuru olan Nazilerin var olması imkansızdı. Ancak şimdi ikincisi, Nazi polisler, devlet için bir tehdit oluşturdu: Polis NSU’nun terörist faaliyetlerine, “Gruppe Freital” grubunun terörist faaliyetlerine derinden karıştı, hatta “Nordkreuz”, “Hanniball”, “Gruppe S.” gibi kendi terör örgütlerini kurdular. Walter Lübcke’nin katili olduğu iddia edilenlerden birinin telefonunda, gizli polis belgeleri bulundu, Bu ülkedeki bütün polis karakollarında NSU 2.0 adı altında, bir terörist ağı dönüyor gibi görünüyor. Ve polis memurlarının bilgisayarlarında, telefonlarında  suç teşkil eden birçok insanlık dışı içerik var. Polis memurları ve dedektiflerle gizlice konuşan herkes çabucak öğrenir: Bütün bunlar buz dağının sadece görünen kısmı, önümüzdeki birkaç ay içinde önemli ölçüde daha fazla ve önemli ölçüde daha az iştah açıcı vakalar ortaya çıkacak. En geç bu noktada, halkın “merakı” sadece meşru bir çıkar olarak değil, aynı zamanda güvenlik otoritelerinde gerçekte neler olup bittiğini bilmek isteyen özgür-demokratik bir temel düzenin temel demokratik bir bileşeni olarak anlaşılmalıdır, sansasyon arzusu değil, gerçek endişe merak uyandırıyor. Güvenlik birimlerinde kaç tane ırkçılık ve aşırı sağcılık vakası var? Bunlar nerede? Federal poliste, eyalet polisinde, ceza soruşturma bürolarında, istihbarat servislerinde mi? Bu davalar hangi şekilde ortaya çıkarıldı, takip edildi, yargılandı, mahkum edildi? Polis memurları radikalleştiğinde polis içinde eğitim,  kültür ve örgütlenme nasıl bir rol oynadı, oynuyor, oynayacak? Son 70 yılda neden hiçbir şey yapılmadı?

Polis, ceza soruşturması ve istihbarat servislerindeki ilk yöneticilerin sadık Naziler olduğu tarihsel olarak kanıtlandıktan sonra bile mi kayıtsız kalındı? Kuzey Almanya’daki polislerin insanlara işkence yaptığı netleştikten, Doğu Almanya’daki polis memurlarının insanları yaktığı ortaya çıktıktan sonra bile mi hiç bir şey yapılmadı? Bu soruların hiçbirine cevap yok ve güvenlik yetkililerinin kendileri arasında da güvenilir bir tartışma yok. Vakalarla ilgili güvenilir sayılar, bölgesel dağıtım veya ağ oluşturma konusunda analiz yok. Sivil toplum tüm bunları kendi başına yapmak zorunda, ciddi vakaların çoğu yalnızca gazetecilik araştırmaları yoluyla kamuoyuna açıldı, Stay Behind Foundation adlı bir grup akademisyen, gazeteci ve aşırı sağla ilgili uzman “münferit olay” terimini eleştirel bir şekilde inceledi. Bir harita üzerinde tüm “münferit olaylar” işaretlendi. Nereden bakıldığına bağlı olarak Almanya haritasının tamamı “münferit olaylarla” dolu.

Çeviren: Semra Çelik


SALGIN AYNI ZAMANDA BİR KÂR VESİLESİ

La Forge dergisi

(Fransa’da) Hükümetin sağlık krizini yönetimi, haklı olarak karmaşık ve intizamsız olarak değerlendiriliyor. Pekin bunun nedeni nedir? Testler örneğini ele alarak cevap verelim. Birinci dalgada çok sınırlandırılmış bir şekilde yapılan testlerden sonra, ki bu evden çıkma yasaklarının yürürlüğe sokulmasına katkıda bulundu, biyoloji laboratuvarlarının yanı sıra veteriner laboratuvarları, mümkün olan hastanelerin araştırma laboratuvarlarının da aşı yapmalarına izin verilmişti. Bu, birinci dalganın sonuna doğru gerçekleşti. Daha başarılı makineler satın alınmıştı. Bu arada evden çıkma yasakları kalktı ve yazın bir durgunluk dönemi oldu. Ama ikinci dalga öngörülebilirdi. Hükümet binlerce test yapma ve virüse bulaşmış ve onunla irtibatta olmuş kişileri izole etmeyi planlamıştı. Eylül ayında, tatillerin bitmesiyle, test olmak için başvurular birden arttı. Test yapan merkezlerin önünde kuyruklar uzamaya başladı. Vaka ve irtibatta olanların izlenmesinin yürürlüğe sokulmasından bu yana haftada 1.1 milyon test yapıldı, fakat bunların önemli bir kısmı gereksizdi. Epidemi Uzmanı Profesör Catherine Hill’in söylediklerine göre testler semptomların çıkmasından üç gün sonra yapılıyor ve test sonuçlarının gelmesi ise 48 saat ile bir hafta sürüyor. Virüsün bulaşıcılığı semptomların çıkmasından dört gün önce başladığı ve en azından daha altı gün sürdüğüne göre, test sonuçları çok geç geliyor ve vaka bu arada kendi çevresine bulaştırıyor. Üstelik kişi pozitif çıksa bile, izole olmasını kolaylaştırmak için hiçbir şey yapılmıyor. Dolayısıyla virüs dolaşmaya devam ediyor.

Önlemlerin alındığı söylenmesine rağmen bu düzensizliğin nedeni nedir? Bunun esas nedeni tüm sağlık sisteminin olduğu gibi, laboratuvarların, makine ve kullanılan reaktif sıvı maddelerinin üretiminin ekonomik liberal niteliğidir. Aralarında yıkıcı bir rekabet var ve en büyük yapılar paraya el koyuyor ve kendi diktalarını dayatıyor. Talebin artmasıyla elle yapılan test yöntemleri yetersiz kaldı ve PCR (burundan yapılan) testler için daha hızlı ama pahalı makineler almak gerekti. Büyük laboratuvarlar bunları satın aldı fakat daha küçükleri ise uluslararası pazara ulaşabilmek için kendi aralarında birleşmek zorunda kaldılar. Tabloyu tamamlamak için belirtmek gerekir ki, makineleri üreten kimi fabrikalar kullanıcıları kendilerine bağımlı kıldılar. Bunlar kullanılan reaktif sıvı maddeleri ancak kendilerinden satın alabiliyor, fakat dünya talebine cevap verebilmek için yeterince üretmiyor ya da depoluyor ve müşterilere daha fazla ödetmeyi umuyor. 

Diğer yandan, genel anlamıyla ister makine, isterse de sıvı reaktif maddelerin fiyatları krizle arttı. Bu pazarın yasası ve serbest ve tahrif edilmemiş rekabetin cani yasasıdır!

Fransız laboratuvarı BioMerieux birçok laboratuvarda bulunan otomatik sistemlerde yapılabilir ve birçok kişiye aynı anda yapılan ve sonuçları 4 saatte belli olan bir test üretti. Testlerini ABD’de bir ortağına, BioFire Defense şirketine yaptırtıyor. İlk testler ABD’nin Savunma Bakanlığına ayrıldı ve ardından uluslararası pazara açılmadan önce Amerikan pazarına açıldı. Sonuç: Eylül 2020’nin başında BioMerieux grubunun yılın ilk altı ayında kârını yüzde 23 arttırarak 173 milyona çıkartarak önemli ve olağanüstü bir kâr elde ettiği açıklandı. Kovid-19’u tespit etmeye yönelik testleri sayesinde laboratuvar cirosunu yüzde 15.8 arttırarak 1.48 milyara avroya yükseltti.

Elbette özel sektör, kamu sektörünün araştırmalar için yatırımlar yapması üzeri hesaplar da yapıyor.

Tükürük testi EasyCov 40 dakikada sonuçları veriyor ve Fransa’da SKILL Cedd şirketi tarafından geliştirilip üretildi. Yurt dışında da satılmaya başlandı. Oysa ki özel sanayi ve CNRS gibi kimi kamu kurumları tarafından ortak çalışmanın ürünü olarak gerçekleşti. Montpellier kentinin devlet hastanesi klinik denemelere katıldı ve bu programı ordunun silahlanma bölümü destekliyor. Çin ise “Flash 20” adlı bir makine üretti. 300 bin yuana, yani 46 bin dolara satın alınan aparat, Kovid-19’un organizmada bulunup bulunmadığını 30 dakikada tespit ediyor. Kitlesel testlerin yapılması ve hızlı sonuçlar elde etme meselesi havaalanı, tren istasyonları vs. gibi kamuya açık kimi yerlerde virüsü tespit etme açısından önemli. Fakat bu pandemide olması gereken iş birliği yerine, uluslararası kapitalist rekabet kasıp kavuruyor, aynı şey aşı ve ilaç için de söylenebilir.

Çeviren: Deniz Uztopal


İKİNCİ KOVİD DALGASI VE DERİNLEŞEN EŞİTSİZLİK

The Guardian
Başyazı

Boris Johnson’un ikinci Kovid-19 dalgasını yerel sokağa çıkma kısıtlamalarıyla engelleme umudu boş çıktı. Bunun birçok değişik nedeni var, fakat başarısız olduğu kesin. Britanya’da Kovid vakaları perşembe günü beklenmedik şekilde 17 bin 540 arttı. Test-ve-takip sistemi pandeminin başlangıcından bu yana en düşük günlük kontak sayısını gerşekleştirdi. Vakalar bu hızla artmaya devam ederse hastanelerin çoğu ekim sonuna kadar kapasitelerinin aşılacağını açıkladı.

Johnson Hükümeti, bu başarısızlıkların çoğundan sorumlu ama tamamen sorumlu değil. Pandeminin ölçeği ve hızı, şimdikinden daha yetkin ve odaklanmış bile olsa, herhangi bir hükümet için gerçekten çok büyük olacaktı. Britanya’nın ikinci dalgayı engellemedeki başarısızlığının emsalsiz olduğunu iddia etmek de saçmalık olur. Batı Avrupa’da ve Büyük Britanya’da daha iyi hazırlıklı diğer hükümetler de zorlanıyorlar. Diğerlerinin yanı sıra Fransa, İspanya ve İrlanda’da da vakalarda yüksek artışlar görülmekte. Almanya bile enfeksiyon oranının kontrolden çıktığını belirtiyor.

Yine de Johnson Hükümeti, Reform Ensititüsüne yazan Politika Profesörü Sir Ivor Crewe’ün deyimiyle “Britanya tarihinin canlı hafızasında yer eden en büyük yönetim beceriksizliği”. Şimdi Kovid hedef ve politikalarını tekrar değiştirmek zorunda. İngiltere’de virüsle mücadele önlemlerinin büyük oranda gerisinde kalınıyor. Tüm İngiltere çapında yerel tehdit seviyesine göre uygulanacak yeni bir basamaklı geçerli olacak fakat sadece yerel olarak uygulanacak.

Kovid Britanya toplumundaki yaş, ırk, gelir ve bölgesel bölünmelere ışık tutuyor.

Brexit’ten aldığı destekle kendini sistem karşıtı ilan eden Johnson Hükümeti, pandemi üzerine bütün kararları kendisi almak istiyor. Ön saflarda mücadelenin temel basamağı olan kamu hizmetlerini dönüştürmek istiyor. Değişik adımlar atmak isteyen ya da karşı çıkan yerel hükümet ve diğer kurumlara ayıracak vakti yok.

İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda hükümetlerinin buna razı gelmeyeceği açık. Şimdi sıra Kuzey İngiltere’nin yerel yönetimlerinde. Kuzeyli belediye, vali ve milletvekilleri  diyalog, bilgi ve kaynak yoksunluğundan şikayetçi. İkinci dalga öfkeyi öne çıkarıyor. Şirketlere çalışmayan işçilerini işten çıkarmamaları için verilen yardımın sona erecek olması sokağa çıkma yasaklarını daha da zararlı kılacak. Yerel yönetimler bunun çok daha farkında. Bölgelerinde yardım sağlamak için yetki, para ve güvene ihtiyaçları var. Ulusal ve yerel birbirine karşı değil birlikte çalışmalı.

Sorun sadece Kovid değil. Muhafazakarlar ve İşçi Partisi, Kuzey’de öne geçme yarışı içindeler. Tom Hazeldine, Kuzey Sorunu isimli kitabında “Kuzey’deki problemler kısa dönemde çözülmeyecek” diyor; kitabının alt başlığı ise “Bölünmüş bir ülkenin tarihi”. Bu bölünmenin 2020 versiyonunda, Kuzey’in endüstri-sonrası ekonomik düşüşü ve ektin politik rolünü kaybetmesi arasındaki gerginlik Kovid-19’un süper güdümüne uğruyor. Politik olarak uzun süredir gözardı edilen Kuzey şimdi eşit ve demokratik bir çözüme çok daha muhtaç.

Çeviren: Haldun Sonkaynar

ÖNCEKİ HABER

KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı: Aday olmamam için Türkiye makamlarınca tehdit edildim

SONRAKİ HABER

Kılıçdaroğlu'ndan Erdoğan'a: Trump kadar cesur olacağını düşünmüyorum

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa