13 Ekim 2020 00:05

Yönetmen Azra Deniz Okyay: Hayatın içinde varla yok arasındayız

Altın Portakal’da en iyi film seçilen “Hayaletler”in yönetmeni Azra Deniz Okyay'la konuştuk. Filminde "Yeni Türkiye"nin portresini çizen Okyay "Bu konuları tartışmaya açmak zorundaydım." diyor.

Azra Deniz Okyay Fotoğraf: Altın Portakal basın bülteni

Paylaş

İsmail AFACAN
İstanbul

Yönetmenliğini Azra Deniz Okyay’ın yaptığı “Hayaletler” filmi Altın Portakal’da en iyi film seçildi. Nalan Kuruçim, Dilayda Güneş, Beril Kayar ve Emrah Özdemir’in rol aldığı film; saatlerce süren elektrik kesintisinin olduğu tek bir günde geçiyor ve İstanbul’un Sucular Mahallesi’nde yaşananları dört farklı karakter üzerinden anlatıyor.

Okyay’la festivalde en iyi yönetmen ödülünü de kazandıran “Hayaletler” filmini konuştuk. Filminde ‘yeni Türkiye’, ‘kentsel dönüşüm’, ‘mahalle kültürü’, ‘Tarihi dokunun yok edilmesi’, ‘erkek egemen zihniyet’ gibi konulara göndermeler yapan Okyay “Bu konuların konuşulmadığını düşündüğüm için bunları anlatmak ve tartışmaya açmak zorundaydım.” dedi.

“Hayaletler” filmini çekme fikri nasıl ortaya çıktı? 

Ailem şehir plancısı, kentsel dönüşüme yakından tanık oldum. Babam, Sulukule’nin yıkımına karşı mücadele etmişti. Babamı o süreçte kaybettim. Sonrasında orada bulundum, çocuklara video dersleri verdim. Burada insanları tanıdıkça mahalle kültürünün ne kadar önemli olduğunu gördüm. Farklı kültürleri korumanın insanı korumak olduğunu fark ettim. Filmde kentin çöküşüne izlenimlerimi, duyduğum hikayeleri bir halı gibi dokudum. Dört farklı karakter üzerinden bunları anlattım. 

Filmde üç kadın bir erkek karakterin hikayesine odaklanıyorsunuz. Kadın ağırlıklı bir hikaye yaratmanızdaki nedenler nelerdi?

Senaryoyu yazma süreci beş, altı yılımı aldı. Bir karakteri yazmaya başladığım zaman, diğerlerini de yazmam gerekti. Kadın hikayeleri en iyi bildiğim konu… Kaos halinde bile yaşamımızı sürdürdüğümüzü göstermek istedim. Türkiye’de kadın olmak ipin üstünde yürümek gibidir. Üç kadın karakteri böyle yazdım.

Filmde tek erkek karakter olan Raşit ‘Yeni Türkiye’ söyleminin yarattığı insan tipi… Tarihi yok ederek inşaatlar yapmaya çalışan, polise muhbirlik yapan biriydi… Raşit karakteri nasıl ortaya çıktı?

Senaryoyu yazarken Raşit karakterini hep çıkardım; o geri geldi. Onu koymam ve bakış açısını göstermem gerekiyordu. Benim olmayan bir kesimin adamı Raşit… Onun Stockholm sendromunu göstermek istedim. Sisifos karakteriydi. Battıkça batan….

Dört karakterin hikayesine geçişler dikey çekilmiş cep telefonu videolarıyla yapılıyordu. Niçin böyle bir tercih yaptınız?

Videolar romandaki bölümler gibiydi yani bölümleme amaçlıydı. Karakterleri seyirciyle yakınlaştırmaktı. İzleyicinin onları daha yakından görmesini sağlamaktı. Herkes cep telefonuyla bir şeyler çekiyor. Böylece sorumluluğu onların da eline vermek istedim. Bu kadını siz de görebilirdiniz, onu siz de dinleyebilirdiniz duygusunu hissettirmek istedim.

Filmin arka planında elektrik kesintisi ve sonrasında yaşanan olaylar var. Dört ana karakter olağanüstü duruma rağmen kayıtsızca gündelik hayatlarına devam ediyorlardı. Neler söylemek istersiniz?

Elektrik kesintisini 2015’te yaşamıştık. Günümüze normal bir şekilde devam etmiştik. Fakir mahallelerde yağma olayları olmuştu ama geri kalan kesim hayatına devam etmişti. Akşam haberlerinde savcının öldürüldüğü haberini izlemiştim. İşte bu şok doktrini… Şoklar oldukça ilk şoku hatırlamıyorsunuz. Böyle bir kaosun içinde neleri yaşadığımızı unutuyoruz. Karakterleri bu şekilde yazmamın nedeni bu…

Filmin adı da buradan geliyor galiba…

Karakterlerin varla yok arasında olmasından kaynaklı… Hayatın içinde varla yok arasındayız…

Filme dair yapılan eleştirileri sormak istiyorum. Çok fazla siyasal göndermenin boca edildiğine dair eleştiriler yapıldı. Neler söylemek istersiniz?

Keşke bu konuları ben incelemek zorunda kalmasaydım. Bu konuların konuşulmadığını düşündüğüm için bunları anlatmak ve tartışmaya açmak zorundaydım.

Filimde sıkça vurgulanan ve eleştirisi yapılan “Yeni Türkiye” söylemi sizce ne anlam ifade ediyor?

Kimliksizleştirme… Bir çöle doğru gidiyoruz… Hemen yıkıp yerine yeni bir şey koyma telaşı var. Tarihi dokuyu yok ederseniz, üzerine beton dökerseniz kentin belleğini silersiniz. Bir sürü rengi olan, korunması gereken bir bellek var ama sansürleniyor ve yok ediliyor.

"FESTİVAL ÇOK İYİ GELDİ"

Pandemi sürecinde festival düzenlendi. Sanatçılar bundan memnun kaldı. Siz neler hissettiniz?

Festival çok iyi geldi. Evet zor şartlarda maskelerimizle izledik filmleri… Ama sinema bir şenliktir. Onu tekrar yaşamak iyi hissettirdi bizleri…

Festivaldeki seçkileri nasıl buldunuz?

Belgesellerde ve kısalarda yeni denemeler vardı ama ana yarışmada daha az dil denemesi gördüm. Risk almayan filmler vardı. Belgeselleri ve kısaları umut dolu buluyorum. Farkı seslerden ve renklerden gelen çok güzel filmler izledim.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

CHP Milletvekili Ayhan Barut: Zam yapmayarak süt üreticisine darbe vuruyorlar

SONRAKİ HABER

Adnan Selçuk Mızraklı hakkında açılan davanın ilk duruşması görüldü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa